Türkiye’nin PKK/YPG’li teröristleri temizleme kararlılığı nedeniyle kimyası bozulan ABD’den art arda gelen skandal açıklamalara Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Direktörü John Kirby’nin sözleri de eklendi. O da tıpkı ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) Sözcüsü Tuğgeneral Patrick Ryder gibi Türkiye’nin haklılığından ziyade olası harekâtın DAEŞ’le mücadeleye zarar vereceğine odaklanarak şöyle dedi:
“Türkiye terör saldırılarına maruz kaldı. Ancak özellikle Suriye içinde daha çok ölüme, daha çok masumun ölmesine yol açacak ya da bizim IŞİD ile mücadele çabalarımıza zarar verecek bir eylem görmek istemiyoruz.
Bizim Suriye’de IŞİD ile mücadele eden askerlerimiz var. Suriye’de Türkiye ya da başka bir ülke tarafından ABD’lilerin hayatını riske atacak bir eylemi görmek istemiyoruz. ABD askerleri burada sahada ve SDG’ye (Suriye Demokratik Güçleri) destek veriyor.”
Yani yalan dolan. Dolayısıyla, hani Pentagon’un şahin
ABD ile terör örgütü YPG/PKK’nın kirli ilişkisi, iç içe geçmiş faaliyetleri sır değil, aleni... Pervasızca silahlandırdıkları teröristlerle ABD’li generaller, komutanların, terör örgütü karargâhında, mevzilerde kol kola, yanak yanağa fotoğrafları var. Münbiç’te YPG/PKK’lı teröristlerle birlikte şov yapan bir ABD’li general “Türkiye bizi vurursa agresif karşılık veririz” küstahlığında dahi bulunmuştu. Koskoca ABD’nin önceki başkanı da hiç utanmadan terörist başına “General” payesi bile verdi! Dolayısıyla terör örgütü YPG/PKK’ya yönelik her harekât öncesinde olduğu gibi teröristlerin hayali aynı:
ABD devreye girer, bir şekilde Türkiye’ye engel olur...
TSK tepelerine binip gerçekle yüzleştiklerinde ise söyledikleri şu:
Amerika bizi sattı...
Hep bildik hikâye yani...Mesela; 2018’deki Zeytin Dalı Harekatı öncesinde ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) Twitter hesabından silahlı terörist görüntüleri
Suriye’deki kirli oyunu kararlılıkla adım adım bozan Türkiye daha öncekilerde olduğu gibi yeni kara harekâtı öncesinde de hem ABD hem Rusya ile eş zamanlı olarak mücadele ediyor. Dolayısıyla, sahada terörist temizliğine dönük askeri hazırlığa paralel her iki ülkeyle yoğun bir diplomasi trafiği de var. Yani siyasi ve diplomatik boyutunu da es geçerek dünyanın, ABD ve Rusya’nın nabzını tutmadan bir operasyon yapmıyor. Aslında buna sabır taşı diplomasisi de denilebilir. Çünkü her iki ülkede üç yıl önce altına imza attıkları mutabakatlardaki “PKK/YPG/PYD buralarda asla olmayacak, sığınmacıların geri dönüşleriyle ilgili ortam yaratılacak” diye Türkiye’ye verdikleri sözü tutsalardı zaten buna gerek kalmayacaktı. Mesela ABD, kontrolü altındaki bölgede terörist barındırmayacak, PKK/YPG’lilerdeki ağır silahlar toplanacak, tahkimatları, tüm muharip mevzileri imha edilecekti. Yine Rusya yapılan mutabakat gereği Münbiç ve Tel Rıfat’taki bütün PKK/YPG teröristleri silahlarıyla birlikte T
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın her yıl yayımladığı “Terörizm Ülkeler Raporu”nda “terör örgütleri” ve “teröre destek veren ülkeler” olmak üzere iki ayrı liste var. Biri eli kanlı teröristleri, yapıları; diğeri onlara finansal veya lojistik destek sağlayanlar, onlara silah tedariki ve satışı yapan ülkeleri sıralıyor. Her ikisi de hesapta “terörle, terörizmle mücadele” ya da terör tehdidine karşı dünya için kılavuz niteliğinde. Ancak gerçekte ise ABD’nin “Şunu ekle, bunu çıkar ya da koyma” mantığıyla işine geldiği gibi kurguladığı, kullandığı dokümanlar. Mesela, İstiklal Caddesi’ne koyduğu bomba ve Karkamış’a attığı roketle çoluk çocuğu katleden ne YPG ne de darbe girişimi yapan FETÖ’yü ABD asla terör örgütleri listesine almıyor. Onların saldırılarını, eylemlerini hep görmezden geliyor, geçiştiriyor. Yani ABD teröriste terörist demiyor, diyemiyor. Hem de ABD’nin içerisinde dahi YPG/PYD’nin terör
CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylık durumu siyasi atmosferdeki basınca göre sürekli değişkenlik gösteriyor. Bir bakıyorsun Kılıçdaroğlu kararını verdi kesin aday olacak, artık geri dönülmez bir yolda deniliyor bir bakıyorsun vazgeçebilir, başka bir isim lehine fedakarlık yapabilir noktasına geldiği söyleniyor. Hatta bu anlamda Kılıçdaroğlu’nun çok net bir şekilde adaylık yolunu kapattığı isimler bile vizyona giriyor. Yani 6’lı masadaki dinamik etkenler, hararet, rüzgâr ve dönemsel faktörlerle bağlantılı olarak Kılıçdaroğlu’nun karar katsayısı bir azalıyor bir yükseliyor. Mesela İYİ parti Kılıçdaroğlu’nun adaylığına sıcak bakmıyor, başından beri nazik bir şekilde yan çiziyor, ısrarla “kazanacak aday” vurgusu yapıyor. Oy oranı yüksek parti olduğu için de onun söyledikleri masada ses getiriyor...Normalde Kılıçdaroğlu’nun adaylığı konusunda DEVA, Gelecek, SP’de aslında çeşitli şerhlerle görüş belirtiyorlar...Şu an yekten ”desteklerim” diyen masadaki tek
Zelenskiy hayali olan Ukrayna’nın NATO üyeliğini başından beri zorluyor. Resmen olmasa da hiç değilse NATO’nun destek güvencesini hissetmek, Putin’e de bunu hissettirmek istiyor. Bunda başarılı oldu da. Başlarda “Yalnız bırakıldık” diye sitem eden Zelenskiy, ABD ve NATO ülkelerinin güvencesi, silah desteği ve Rusya’ya yönelik ekonomik yaptırımlarıyla Putin’in karizmasını çizdi. Onun için de Kremlin sürekli NATO’yu Kiev yönetiminin suç ortağı olmakla itham ediyor. Hatta bu durumun NATO’yu Rusya ile doğrudan çatışma durumuna yakınlaştırdığını bile belirtti. Zelenskiy’in bunu ne kadar istediği ve zorladığı da ortada. Dolayısıyla, Ukrayna ve Rusya gibi Avrupa’nın da savaştan yorulduğu, bıktığı, ABD’nin de Zelenskiy’e ‘Masaya otur’ diye baskı yaptığı iddiasının daha ön plana çıktığı şu günlerde Polonya toprağına düşen füzeler “Eyvah, 3. dünya savaşı mı?” paniğiyle birlikte kafaları da karıştırdı. Çünkü Zelenskiy’in “NATO’nun topraklarına
Taksim’deki alçak saldırı terör örgütü PKK ve türevlerinin iğrenç yüzüyle beraber nasıl kullanışlı bir aparat olduğunu da ortaya koydu. Bombacının örgütü, kimliği ve çıkış noktası belirlendiği andan itibaren arkasında kim, hangi ülke ya da istihbarat servisi olduğu konuşuluyor. Bu bağlamda da ABD’nin ve CIA’nın başını çektiği Yunanistan, İran ve Fransa’nın da ön sıralarda yer aldığı olağan şüpheliler listesi hayli kabarık. Her birinin de terör örgütüyle kirli ilişkileri malum ve aleni. Özellikle de terör örgütü PKK/YPG’yi silahlandıran, eğiten, hatta terörist güruhuna “Suriye’deki kara gücüm” diyen ABD bunu gizlemiyor da zaten!.. Keza, Fransa ve Yunanistan’ın PKK sevdasını, hele de topraklarındaki Lavrion başta terör kamplarını bilmeyen yok. Dolayısıyla, bombacı alçağın Yunanistan’a kaçma ya da kaçırılma planı denildiğinde daha öne çıkan kuşku da şu:
Hayrola komşu, ne alaka?..
Evet, Yunanistan Yurttaşı Koruma Bakanı Takis
6’lı masanın gündeminde, güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş sürecine yönelik çalışmaların yanı sıra BTP’nin masaya dahil olması ve başörtüsüne yönelik anayasa üzerinden süren tartışmalar olacak. Yani masa ritüeline zorunlu bir aksiyon eklendi. 6’lı masa olduğu gibi mi kalacak, yoksa yeni bir sandalye eklenecek mi? Hatta başkalarına da yol açılacak mı? Dolayısıyla masada bildik muhabbet havasının ötesine geçen hararetli konuşmalar olasılığı yüksek. Malum İYİ Parti Genel Başkanı Akşener’in 6’lı masaya dahil edilmesinin önünü açtığı BTP’ye daha baştan DEVA, Saadet ve Gelecek partilerinin itirazları oldu. Masada birbirlerinin yüzlerine bunu söylerler mi ya da nasıl söylerler o ayrı bir konu ama çıkacak sonuca göre bir taraf açısından geri adım atma gibi sıkıntılı bir durum söz konusu. Dahası bir de ülkedeki tüm masalarda konuşulup tartışılmasına rağmen 6’lı masanın ‘henüz o konuya hiç değinmedik” dediği muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı kim olacak