İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu hakkındaki karar 6’lı masanın cumhurbaşkanlığı adaylığı konusundaki tartışmalarda hafiften makas değişikliğine neden oldu. Karar öncesinde öngörüler büyük ölçüde CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun adaylığına giden süreç anlamında daha belirgin gibiydi. Ama bu kararla birlikte estirilen, hissettirilmeye çalışan mağduriyet havası ve İYİ Parti lideri Akşener’in ortaya koyduğu İmamoğlu’na yönelik adaylık konusundaki net tavır 6’lı masada tekrar İmamoğlu’nu Kılıçdaroğlu’yla en önemli olası adaylardan biri olduğu noktasına taşıdı... Malum 6’lı masanın adaylık muhabbetinde İmamoğlu’nun şansı “gezileriyle” bağlantılı yaşanan gelişmeler nedeniyle epey bir törpülenmiş, Mansur Yavaş’ın adı daha çok konuşulur olmuştu. Hem de Kılıçdaroğlu’nun defalarca “belediye başkanları görevine devam edecek” şeklindeki açıklamalarıyla hem İmamoğlu’nun hem de Yavaş’ın adaylıklarına sıcak bakmadığını çok net ortaya koymasına
Terör örgütü DAEŞ aslında ABD’nin yarattığı ve her yerde, istediği şekilde kullandığı, kullanacağı İngiliz anahtarı gibi verimli bir aparat. Bunu ABD’nin diğer kuklası PKK/YPG/PYD terör örgütüyle tamamladığınızda da ortaya çıkan tam anlamıyla bir şeytan üçgeni. Şöyle ki; ABD Suriye’deki varlık gerekçesini ne diye açıklıyor? DAEŞ’i yok etmek. Ama ne yaptı, yapıyor? Teröristlerle mücadele adı altında bir başka terör örgütü PKK/YPG/PYD’yi silahlandırıp eğitti, dahası alan açtı. Şimdi de O’nu, daha doğrusu, kendisinin oradaki varlığını meşrulaştırma çabasında. Dolayısıyla da Türkiye’nin bu oyunu bozma kararlılığından rahatsız. Çünkü Türkiye’nin BM 51. madde gereği meşru müdafaa, sınır güvenliği, aynı zamanda da Türkmenler gibi kendini meşrulaştırabileceği haklar var. Rusya da “Beni Esad davet etti, uluslararası hukuka uygun olarak ev sahibi devletin davetine icabet ettim” diyebilir. Ama ABD’nin Suriye’de bulunabilmesi için herhangi bir meşru hak
Ankara-Şam hattında uzunca bir süredir istihbarat örgütleri üzerinden yürüyen temasların diplomatik boyuta evrilmesi, hatta konuşulan Esad ile görüşme olasılığının gerçekliğe dönüşebilmesi için olması gerekeni Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu TBMM’deki son konuşmasında şu sözlerle çok net dile getirdi:
“Rejim gerçekçi davranırsa, terörle mücadele, siyasi süreç ve Suriyelilerin geri dönüşleri konusunda birlikte çalışmaya hazırız.”
Yani eğer Esad yönetimi gerçekten görüşme ve anlaşma niyetindeyse bir kere PKK/YPG/PYD’nin terör örgütü olduğunu ortaya koyup onunla mücadeleye başlamalı ancak o zaman farklı bir şey konuşmak için kapı aralanabilir. Çünkü Suriye adına gayri resmi olarak fısıldanan “Türkiye Suriye’den çekilirse diyalog olur” gibisinden zırvalıklar gösteriyor ki adamların kafasında Türkiye’nin terör örgütü PKK/YPG/PYD’den kaynaklanan sıkıntısı, beka tehdidi falan yok.
Son yıllarda ABD ile yaşanan her gerilim sonrasında Rusya ile ilişkileri daha da geliştirelim, yani ülkenin pruvasını hepten değiştirelim muhabbeti malum. Hatta Türk dış politikasında stratejik ortaklık konusunda ABD mi yoksa Rusya mı diye son zamanlarda yapılan kamuyu araştırmaları dahi var. Sonuçları da daha çok ABD yerine Rusya ile iş birliği yapılması şeklinde... Niyesi belli; ABD kâğıt üstünde müttefikimiz, hatta stratejik ortağımız ama hiçbir zaman o tutumu sergilemedi, aksine, bırak müttefikliği, açıkça hasmane tavır içinde oldu. Bu tavrını da hepten tırmandırmış durumda. Onun içinde ABD asla güvenilir görülmüyor. Rusya denildiğinde ise son yılarda ekonomiden güvenliğe ve bölge sorunlarının çözümünde ortaklığa uzanan bir dizi konuda yakın bir iş birliği dikkat çekici boyutta. Bu dönem içerisinde de Cumhurbaşkanı Erdoğan, başka hiçbir liderle olmadığı kadar Rusya Devlet Başkanı Putin ile yüz yüze ve sonuncusu dün olan telefon görüşmeleri gerçekleştirdi. Birçok sorunda bu
Türkiye’ye F-16 satışını şarta bağlayan maddelerin çıkarıldığı 2023 savunma bütçesinin, ABD Temsilciler Meclisi’nde onaylanmasıyla çok kritik bir eşik aşıldı ama henüz son nokta değil. Senato Genel Kurulu’nun da bu satışı onaylaması gerekiyor. Bu aşamadaki tek engel de her fırsatta Türkiye karşıtı tavır sergileyen Yunan dostu ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Bob Menendez deniliyor. Çünkü “F-16’larla Ege semalarında, Kıbrıs’ın üzerinde uçamazsın, Suriye’de terör örgütüne karşı verdiğin mücadelede kullanamazsın” gibi abuk sabuk saçmalıkların kabul görmemesine rağmen o hâlâ kendince bazı gerekçeler zırvalayarak “Komite başkanı olarak Türkiye’ye F-16 satışını onaylamayacağım” havasında. Bunu duyan Ermeni, Rum lobileri, en başta da Yunanistan Başbakanı ve Yunan medyası durur mu? Onlar da bunu son umut olarak görüp, “Menendez veto edecek, ABD F-16’ları Türkiye’ye vermeyecek” hayaliyle atıp tutuyor. Anahtarı elinde tutan politikacı diyorlar Menen
Siyasetin gündemindeki “Gazi meclis polemiği” ve “muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı kim?” tartışmasının odağında da CHP lideri Kılıçdaroğlu var. Birinde Kılıçdaroğlu’nun Meclis’e yönelik sözleri, diğerinde ise Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda kararlı ama varım noktasındaki suskun tavrı konuşuluyor. Dolayısıyla, ikisi arasında bağlantı kurup Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin adayı olarak her geçen gün öne çıkıp masayı ikna etmeye çalıştığını savunanların yanı sıra sert sözleri ve çıkışları nedeniyle 6’lı masanın ortak adaylık şansını zorladığını iddia edenler de var. Hangisinin doğruluğu elbette 6’lı masa henüz konuşmadık dediği “adaylık” konusuna odaklandığında netleşecek ancak an itibarıyla ikinci şık açısından masanın ortak adaylığı konusunda Kılıçdaroğlu’nun sıkıntılı olduğu ortada. Özellikle de masanın oy oranı yüksek diğer ortağı İYİ Parti’nin tavrı ve sözcülerinden gelen açıklamalar dikkate alındığında. İYİ Parti lideri Akşener hâlâ Kılıçdaroğlu’nun
Türkiye’nin kara harekâtı kararlılığı karşısında ABD ve Rusya’nın tavrı terör örgütü PKK/YPG’yi korumak, kollamak adına sanki müttefik iki devlet havasında. Yani ABD ile Rusya görünürde, kâğıt üstünde birbirine hasım, düşman ülkeler ama söz konusu terör örgütü PKK/YPG/PYD ya da türevi SDG olduğunda dirsek temasındalar. Hatta aralarında bir anlaşma, gizli müttefiklik durumu var...Bir kere ne ABD ne de Rusya masum sivilleri ve çocukları katleden bu alçaklara hâlâ terör örgütü demiyor, diyemiyor... Dahası araçsallaştırdıkları PKK/YPG’yi kendi çıkarları doğrultusunda kullanıyor, hatta bu kirli ilişkiyi sürdürmek adına teröristlere kol- kanat germe açısından birbirleriyle yarışıyorlar. Dolayısıyla PKK/YPG’nin ABD ile Rusya’yı araçsallaştırdığı ve kendi amaçları için kullandığı gibi bir durum da söz konusu. Mesela temizlikte yeni hedef Ayn el Arap, Münbiç Tel Rıfat ekseni denildiğinde panikleyen SDG’nin başındaki
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun bugün havalı bir çıkışla açıklayacağı vizyon belgesi ne anlama geliyor? CHP’nin iktidara geldiğinde uygulayacağı hem ekonomik hem sosyal politikalar hem de hukuk reformu anlamında neler yapacağına dönük yol haritası, taahhütler... Dolayısıyla, içeriği kadar 6’lı masanın buna bakışının ne olacağı da merak edilenler arasında. Evet, 6’lı masa da olsa sonuçta Cumhurbaşkanlığı dışında milletvekilliği seçimine odaklanma durumu da var ve her siyasi parti kendi duruşuyla seçime girecek, alacağı oy hesabında olacak. O yüzden oy oranını artırmak içinde tabanına, seçmene kendi ekonomik programını, terörle mücadele ve dış politikayla ilgili görüşlerini net olarak belli edecek, siyaseten de oy isteyecek ve sonucuna katlanacak. Nitekim daha önce İYİ Parti ve SP de duruşlarını ortaya koydular. Yani bu bütün partiler için geçerli ve olması gereken bir durum. Ancak masa denildiğinde algı anlamında şöyle de bir sıkıntı söz konusu:
6’lı masa henüz ortak yol haritasını net olarak ortaya