Türkiye, dün 7. kez halk oylamasına gitti.
Resmi olmayan sonuçlara göre, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi için yapılan halk oylamasında AK Parti’nin kuvvetli olduğu kentlerde şaşırtan sonuçlar ortaya çıktı.
Ankara, İstanbul, Antalya gibi AK Parti’nin güçlü olduğu ve son seçimlerde ilk sırada çıktığı büyükşehirlerde referandum sonucu “hayır” oldu. Trakya’da sonuçlar beklendiği gibi “hayır” çıkarken, Ege ve Akdeniz sahilindeki kentlerdeki seçmen, Anayasa değişikliğine onay vermedi.
Ege’de sahil kentlerinin arkasında, 2. kuşakta yer alan ve AK Parti’nin güçlü olduğu kentlerde Manisa, Balıkesir, Denizli’de “hayır” çıkması dikkat çekti.
Bahçeli’ye rağmen...
MHP tabanının güçlü olduğu Manisa, Balıkesir, Uşak, Denizli, Mersin ve Adana’nın yanısıra Ardahan ve Iğdır’da MHP seçmeni, Genel Başkan Devlet Bahçeli’ye rağmen “evet” dememiş gözüküyor.
Bu kentlerde MHP seçmeninin “hayır”ı desteklediğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Ankara ve İstanbul’daki MHP oyları da “hayır”a kaydı. 2015 seçimlerinde Adana, Iğdır ve Bilecik’te MHP oyları ilk sırada çıkmıştı.
Rusya’nın Ankara Büyük-elçisi Andrey Karlov’a yönelik suikast soruşturması devam ediyor.
Soruşturmayı yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Karlov’u öldüren polis memuru Mert Mevlüt Altıntaş’ın bağlantılarında yeni bulgulara ulaştı.
Savcılığın talebi üzerine Altıntaş’a ait tüm dijital veriler üzerinde inceleme başlatılmıştı.
İncelemeler, katilin kullandığı cep telefonuyla sınırlı değil şüphesiz.
Ankara Emniyet Müdürlüğü Çevik Kuvvet Şubesi’nde görevli polis memuru Mert Mevlüt Altıntaş’ın bilişim sistemleri üzerinden yaptığı tüm işlemler araştırıldı ilk aşamada.
Dijital verilerin incelemesinde, Altıntaş’ın ait elektronik postaların silindiği daha önce tespit edilmişti.
Ancak, suikastın gerçekleştiği anda ‘port’ olarak tanımlanan 67 ayrı girişin yapıldığı belirlendi.
Kıbrıs’ta ipucu
Karkamış - Elbeyli sınır hattındaki gelişmeleri yerinde görmek amacıyla gittiğim Gaziantep’te Büyükşehir Belediyesi’nin kentin milli gelirdeki payını yükseltmek amacıyla ilginç bir uygulamaya başladığını öğrendim.
Konuyu şöyle açıklamak mümkün.
Gaziantep’in, Türkiye’nin sanayiinde önemli bir yeri var.
Anadolu Kaplanları adıyla yıllar önce başlatılan sanayileşme çabaları ve çalışmaları kapsamında, 5 ayrı organize sanayi bölgesi (OSB) faaliyet yürütüyor kentte.
Bu OSB’ler içinde ve OSB’ler dışında yaklaşık 900 firmanın uluslararası ticari faaliyetleri var. İthalat ve ihracat miktarı her geçen gün artıyor.
Uluslararası ticaret
Gaziantep’teki firmalar, bu ithalat ve ihracat işlemleri için kente en yakın liman olan Mersin Limanı’nı kullanıyorlar. Uluslararası ticaretin neredeyse tamamı Mersin Limanı üzerinden dönüyor.
Referanduma sayılı günler kala siyasi hareketlilikten uzaklaşmak için bu kez farklı bir hareketliliğin yaşandığı Gaziantep - Kilis sınır hattına yola koyulduk. Amacımız, Türkiye’nin en kritik siyasi sürecinin yaşandığı günlerde ülkenin en hareketli noktaları olan Kilis ve Gaziantep’in sınır bölgelerinde yaşananları yerinde görmekti.
Milliyet’in Ankara Bürosu’nun deneyimli fotomuhabiri Yavuz Özden ile 6 gün boyunca araştırmalarda bulunduğumuz Kilis ve Gaziantep’te hem sınır hattı hem de kent merkezindeki izlenimlerimizi aktaralım.
Gaziantep’te olduğumuz günlerde, önce CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, ertesi gün de Başbakan Binali Yıldırım referandum çalışmaları için kentteydi.
Kentte, tansiyon yüksek değildi.
Gaziantep Valiliği, her iki lider için aynı güvenlik önlemlerini aldı. Kılıçdaroğlu’nun ziyaretinde de emniyet, Yıldırım’da olduğu gibi özel harekatçı polislere görev verdi.
Gaziantep sakin
Sınır hattının ötesinde yaşanan karışıklıklara karşın, kentin genel yaşamı kısa süre öncesine göre oldukça sakin.
Akıncı iddianamesi, 15 Temmuz gecesinin sır perdesini biraz daha araladı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 16 Temmuz sabahı saat 04.00’ten itibaren başlatılan adli soruşturma çerçevesinde elde edilen bilgi ve delillerle hazırlanan 4 bin 658 sayfalık iddianamede çarpıcı detaylar var.
15 Temmuz’dan önceki süreçte ve ‘kabus gecesi’nde yaşananların ortaya çıkarılmasında her ne kadar kısa süre önce görevden alınmış olsa da dönemin başsavcı vekili Necip Cem İşçimen ile savcı heyetinin büyük emeği var.
Karargâh iddianamesi
Darbe girişimi sürecini anlatan Genelkurmay Karargâhı iddianamesinin en can alıcı bölümü “FETÖ’nün sistemli bir şekilde TSK ve Genelkurmay Karargâhı içinde örgütlenmesi” olmuştu.
Karargâh iddianamesinde savcılar, suçların tespitinin yanı sıra, “2003’ten bu yana hiçbir FETÖ üyesinin TSK’dan atılmadığını, hatta darbede görev alacak albayların Yüksek Askeri Şura’da terfi etmelerinin sağlanması için özel bir yasal düzenlemeyi, hükümete imzalatmayı başardığını” gün ışığına çıkarmıştı.
Bu süreç, FETÖ’nün TSK kadrolarındaki ‘paralel askeri yapılanmayı’ beraberinde getirdi. Ve ne hikmetse FETÖ’nün TSK içindeki bu faaliyetleri komuta kademesinin hiç dikkatini çekmedi.
Ta ki, 2016 YAŞ
Berlin’de, 2016’nın son günlerinde radikal dinci terör örgütü DAEŞ tarafından saldırı düzenlendi.
Noel hazırlıklarının sürdüğü 19 Aralık’ta TIR’la pazar yerine girip 12 kişiyi öldüren eylemci Anis Amri’nin, saldırıyı DAEŞ adına yaptığı ortaya çıktı.
Tunus kökenli eylemci Amri’nin aynı zamanda Alman istihbarat servisiyle ‘muhbir’ bağlantısı vardı.
Bu soruşturmada, geçen hafta önemli bir gelişme yaşandı.
Berlin’in izi İstanbul’da
Berlin katliamını gerçekleştiren eylemci Anis Amri’yle bağlantısı olduğu belirlenen 3 Ortadoğu kökenli Alman vatandaşı Türkiye’de yakalandı.
Şüphelilerden Bilal Yosef Mahmoud ile Youssef Darwiche İstanbul’da, Mohammed Ali Khan ise İzmir’de gözaltına alındı.
ABD ve İngiltere’nin başlattığı ‘Uçuşlarda elektronik cihaz yasağı’na tepkiler sürüyor. İşin ilginç yanı, Türkiye bu önemli gelişmeyi Ankara’da ABD’lilerle yapılan güvenlik görüşmeleri sırasında öğrendi
ABD ve İngiltere’nin İstanbul çıkışlı uçuşlarda başlattığı “elektronik cihazların kabine alınmaması” uygulaması büyük tepki çekiyor.
Aslında Türk Hava Yolları’na “ticari darbe” vurmayı amaçladığı belirtilen yasağın kalkması için Türkiye’nin girişimleri sürüyor.
İşin ilginç yönü, Türkiye bu önemli gelişmeyi ABD’lilerle yapılan güvenlik görüşmeleri sırasında “tesadüfen” öğrendi.
Küresel- leşmeyle birlikte yeniden şekillenmeye başlayan terör örgütlerinin, yaşayabilmesi için iki önemli unsur var günümüzde:
Kitlelerin desteği ve finans kaynakları.
Dünyanın hangi bölgesinde olursa olsun, hangi siyasi iklimde mücadele ederse etsin, silahlı terör örgütlerinin olmazsa olmazıdır finans ve halk desteği.
Tarih içinde bu topraklarda başveren ve yeşertilen terör örgütleri de eşdeğerleri gibi bu yöntemi seçti.
FETÖ de böyle yaptı.
1970’li yılların ortasında başlayan kitle desteğinin etkisiyle her geçen dönem büyüyen FETÖ, dini bir yapı olmaktan çok, büyük ölçekli finans kaynakları olan bir terör örgütüne dönüştü.
Finans kaynağı: BKA’lar
15 Temmuz’dan sonra başlatılan soruşturmalara bakıldığında paralel devlet yapılanması kapsamında FETÖ’nün akıllara durgunluk verecek boyutta finans kaynakları olduğunu görüyoruz.