15 Temmuz’ daki darbe girişiminin en kilit isimlerinden birisiydi Adil Öksüz.
Öksüz’ün ismi ilk olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı FETÖ çatı iddianamesine girmişti.
Savcı Serdar Coşkun’un iddianamesindeki ifadelerde Öksüz, Hava Kuvvetleri Komutanlığı imamı olarak tanımlanıyordu.
Ancak, 15 Temmuz sonrası başlatılan darbe soruşturmalarında görüldü ki Öksüz’ün konumu daha da kritik.
Aynı zamanda Sakarya Üniversitesi’nde akademisyen olan Öksüz, FETÖ’nün “Genelkurmay imamı” konumundaydı.
Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov’un suikast sonucu öldürülmesinin üzerinden neredeyse 4 ay geçti.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca suikaste yönelik yürütülen soruşturmada, saldırıyı gerçekleştiren, Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı Çevik Kuvvet Şubesi’nde görevli polis memuru Mert Mevlüt Altıntaş’ın önemli bağlantılarına ulaşıldı.
Katilin, FETÖ’yle yakın bağlantıları bulunduğunu gösteren önemli deliller ortaya çıkarıldı.
Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde gerçekleşen olayın sonrasında, gerek cinayetin işlendiği yerde, gerekse Büyükelçi Karlov’a yönelik güvenlik önlemlerinin alınıp alınmadığıyla ilgili önemli tartışmalar yaşandı.
Bu tartışmalarla ilgili olarak, bir süredir yaptığım araştırmalarda bazı bilgilere ulaştım.
Edindiğim bilgileri paylaşmadan önce - çok yakın bir tarih olsa da - suikastın yaşandığı günlerdeki atmosferi bir hatırlatmakta fayda var.
Sürecin fotoğrafı
Karlov’un öldürüldüğü dönemde, Rus uçağının düşürülmesi nedeniyle Moskova ile başlayan ağır kriz süreci, yavaş yavaş yumuşamaya başlamıştı. Hükümet, eski havayı yakalamak amacıyla büyük çaba sarfediyordu.
FETÖ’nün demokrasiyi kesintiye uğratmayı amaçladığı darbe girişimi soruşturmaları devam ediyor.
En son, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 15 Temmuz gecesi Genelkurmay Karargahı’nda yaşanan olayların ortaya koyduğu iddianamesi açıklandı.
Cumhuriyet tarihinde şimdiye kadar görülmemiş hapis cezası isteminde bulundu savcılar.
Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) mensubu 38 kişiden oluşan ve darbeyi planlayıp uygulamaya çalışan Yurtta Sulh Konseyi üyelerinin her birine 2 bin 988’er kez “ağırlaştırılmış müebbet” hapis cezası istendi.
FETÖ’nün lideri Fetullah Gülen’e iddianamenin 1. sırasında yer verildi; konsey üyeleri gibi 2 bin 988 kez ağırlaştırılmış hapis cezası talep edildi.
Darbeye katılan TSK mensuplarının sayısı, soruşturmanın en can alıcı fotoğraflarından birisi.
Savcılık makamı, 15 Temmuz’daki FETÖ hareketine “8 binden fazla asker elbisesi giyen örgüt mensubunun katıldığını, 35 uçak, 37 helikopter ve 74 tankın yanısıra 246 zırhlı araç ile 4 bine yakın hafif silah kullanıldığını” açıkladı.
‘Darbeyi engelledi’ tespiti
15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen adli soruşturmada yavaş yavaş sona gelindi.
Bu hafta içinde mahkemeye teslim edilmesi beklenen ana davanın ilk iddianamesinde, diğer davaların da gidişatını etkileyecek önemli bir rapor da yer alıyor.
Hatırlanacağı üzere, 15 Temmuz gecesinde hem Genelkurmay karargâhında hem de Marmaris’te Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik operasyon için hareket eden FETÖ’cü askerler, ifadelerinde “tatbikat yapılacağı/yapıldığı” gerekçesini öne sürdüler.
Darbeden haberleri olmadığını iddia ettiler.
Darbe girişiminde yer alan sanıkların savunmalarını inceleyen Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı önemli bir adım attı.
Başsavcılık, Genelkurmay Başkanlığı’na resmi yazı yazarak “tatbikatların nasıl yapıldığını, bu konudaki usul ve esasların neler olduğunu” sordu.
Genelkurmay Başkanlığı, savcılığın bu talebine geçtiğimiz günlerde 4 sayfalık bir yanıt gönderdi.
Aynı zamanda “bilirkişi raporu” niteliğindeki bu değerlendirmede, TSK’da eğitim tatbikatlarının nasıl yapıldığı, hangi usul ve esasların geçerli olduğu detaylarıyla yer aldı.
FETÖ mensupları 1970’lerde orduya sızmaya başladı, 2000-2008 arasında TSK’da yerleşme ve yayılma dönemi yaşandı. Yüksek sicil ve takdir verilerek parlatılan örgüt üyeleri, sadakat testlerini geçince kilit görevlere geldi. Örgütten olmayan generaller ise yakın takibe alınarak kumpaslarla saf dışı edildi
15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca başlatılan adli soruşturmayla ilgili son gelişmeleri önceki Büyüteç’te paylaşmıştım.
Ankara Cumhuriyet Başsavcı vekili Necip Cem İşçimen’in koordinesinde Anayasal Düzene Yönelik Suçlarla Mücadele Bürosu’nda görevli savcıların yürütttüğü soruşturma, FETÖ’nün TSK içindeki faaliyetlerini günışığına çıkartacak hiç şüphesiz. Soruşturma savcıları, süreçte pek çok delil, belge, bulgu ve ifadeye ulaştı.
Kurmaylığa özel önem
15 Temmuz darbe girişimini soruşturan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, yavaş yavaş sona yaklaşıyor.
17-25 Aralık 2013 sonrasında devlet kadrolarından tasfiyesine başlanan Gülen cemaatine yönelik çalışmaların yeterli düzeye ulaşmaması, 15 Temmuz’u yaşamamıza neden oldu.
15 Temmuz darbe girişimini soruşturmakla görevlendirilen savcılar, iddianamenin yazımına başladı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na bağlı Anayasal Düzene Yönelik Suçlarla Mücadele Bürosu’nda görevli savcılar darbe girişimini iki ana bölüme ayırdı.
Hummalı çalışma yürüten savcılık, Başsavcıvekili Necip Cem İşçimen’in koordinesinde ana dava olarak görülecek iki ayrı iddianame hazırlıyor.
İlk iddianame, “darbenin planlanmasıyla” ilgili olacak.
Bu iddianamede, darbe girişimi öncesinde TSK içindeki çalışmalar, yapılanmalar ve Genelkurmay içindeki FETÖ faaliyetlerinin incelenmesi, 15 Temmuz gecesi Genelkurmay karargahında yaşananlar yeralacak.
İkinci iddianame ise 15 Temmuz gecesinde Genelkurmay karargahında alıkonulan üst düzey TSK kadrosunun götürülmesinden sonra yaşananların araştırılmasıyla hazırlanacak.
15 Temmuz sonrasında FETÖ’ye yönelik başlatılan soruşturmaların en önemli kriteri Bylock oldu.
Önce İngilizce yazılım olarak üretilen ve FETÖ’nün kullandığı Bylock, sonrasında “millileştirilerek” Türkçe yazılım güncellemesi yapıldı ve Turquoise adıyla FETÖ mensuplarınca kullanıldı.
FETÖ üyelerinin, 17-25 Aralık süreciyle birlikte cep telefonlarında kullanmaya başladığı Bylock, kullanıcının, cemaat üyesi ya da cemaatle doğrudan bağlantısı olduğunu gösteren en ciddi delil olarak tanımlanıyor halen.
Darbe girişiminden hemen sonra FETÖ üst yönetiminin, “Bylock silinsin, telefonlar formatlansın” talimatını vermesi, gözaltına alınan FETÖ üyelerinin telefonlarını formatladıkları veya yenilediklerinin ortaya çıkarılması, Bylock’un FETÖ’nün aidiyetini gösteren en önemli karine oldu.
Litvanya’daki ana servis sağlayan sistemden elde edilen verilerden kimlerin Bylock kullanıcısı olduğu belirlendi. Bu tespitlerin operasyonlara dönüştürülmesiyle, FETÖ üyeleri olarak yakalanarak tutuklandı.
MİT bilişim uzmanlarının gayreti ile günışığına çıkartılan bu sistemle, özellikle FETÖ’nün devletteki örgütlenmesinin kodları çözüldü. Hemen tüm devlet kurumlarında “yuvalanan” binlerce FETÖ mensubu, Bylock
Türkiye, refendum sürecine odaklandı.
Cumhur- başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın onayının ardından yasa metninin Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla 60 günlük referandum takvimi başlayacak.
Hükümetin, OHAL devam ederken gerçekleşecek referandum için yoğun güvenlik önlemleri alacağı aşikâr.
Bu süreçte, hendek ve çukur eylemleri sürecinden istediği sonucu almak bir yana, özellikle Doğu ve Güneydoğu’daki halk desteğini yitirdiği bilinen PKK, her yıl olduğu gibi bu bahar ve yaz dönemiyle ilgili hazırlık yapıyor.
Burada bir parantez açayım.
Geçtiğimiz günlerde Ankara’daki güvenlik bürokrasisinin önemli bir ismiyle görüşme imkanım oldu. Bu görüşmede, son dönemde kamuoyunda tartışılan istihbarat eksikliği konusunu da konuştuk. Özellikle örgüt içinden “yardımcı istihbarat elemanları” üzerinden gelen “eleman bilgisi” eksikliğine dikkat çeken yetkili, özeleştiri yapmaktan kaçınmadı.
“Eleman bilgisini çok önemli görüyorum ve bu konuda hareketlenme sağlanması için talimat verdim” diyen yetkili, “son dönemde PKK konusunda Güneydoğu’daki istihbarat birimlerimize önemli eleman bilgileri gelmeye başladı. Bu iyiye işaret” dedi.
Bu çerçevede, referandum sürecinin de bir parçası olduğu bahar - yaz dönemi için isti