Samsun’daki Beşiktaş-Atiker Konyaspor arasında yaşanan saha anarşisi olaylarının tartışmaları devam ederken, Antalya’da önemli bir gelişme yaşandı dün sabah.
Süper Lig’e çıkacak son takımı belirlemek amacıyla geçen haziranda Antalya’da oynanan Göztepe-Eskişehirspor maçında yaşanan olaylardan sonra Antalya Emniyet Müdürlüğü, savcılık talimatıyla soruşturma başlattı.
Spor sahalarındaki güvenliği sağlamak amacıyla yürürlüğe konulan 6222 sayılı yasanın mücadelede yetersiz kalması üzerine Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı, Türk Ceza Kanunu hükümlerine göre harekete geçti.
Talimat üzerine Antalya Emniyeti, ilk kez TCK’daki “örgütlü suçla mücadele” kapsamında olaylı maçla ilgili hazırlık soruşturması için düğmeye bastı.
Antalya Emniyeti’nde, Emniyet Müdürü Celal Uzunkaya tarafından özel bir çalışma grubu oluşturuldu. Çalışma grubu, her iki takım taraftarları içindeki marjinal grupların hareketlerini tek tek ortaya çıkardı.
Görevi ihmalden işlem
Yapılan çalışmalarda stadın 7 terabaytlık güvenlik kamera görüntülerinin 4 terabaytlık kısmı incelenerek soruşturmanın ilk aşaması oluşturuldu.
İncelenen görüntüler sonrasında; kamu malına zarar verme, toplumda infial yaratma, patlayıcı madde atma, organize
Eruh ve Şemdinli baskınlarıyla 1984’te kuruluşunu açıklayan PKK, günümüze kadar hep Karadeniz’e açılmayı planladı.
Abdullah Öcalan’ın talimatları doğrultusunda zaman zaman Karadeniz açılımı yapmayı hedefleyen örgüt, bölgedeki Türk solu içinde değerlendirilen terör gruplarını bu amaç doğrultusunda kullanmayı hedefledi.
Örgüt, Doğu veya Güneydoğu’dan silahlı gruplarını Tunceli - Erzincan hattı üzerinden Kelkit Vadisi’ni kullanarak zaman zaman Karadeniz’e sokmayı başardı. Ancak, bir türlü istediği zemini yaratamayan PKK, sadece Karadeniz Dağları’ndaki silahlı gruplarıyla varlığını sürdürmeye çalıştı.
İstihbarat birimlerinin çalışmalarına göre, halen Doğu Karadeniz’de iki ayrı PKK grubu var. Yerleşik düzende değiller. Bir grup Artvin bölgesinde, diğer grup Trabzon Maçka’da. Artvin bölgesindeki grup, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun konvoyuna yönelik silahlı saldırı gerçekleştirmişti. Maçka grubu ise, son dönemde 4 ayrı silahlı eylem yaptı.
Arazinin sorunlu olması nedeniyle güvenlik güçleri PKK grubunu takip etmekte zorlanıyor. Doğa koşulları, İHA’ların görüntü almasını engelliyor, sadece araziye yerleştirilen fotokapanlardan görüntü alınabiliyor.
Karadeniz’de kış üslenmesine hazırlık
Maçka’
›› Trabzon Valiliği’nden video konferansla 81 il valisine konuşan İçişleri Bakanı
Soylu, stat anarşisinin bitirilmesinde kararlı davranılması talimatını verdi
›› “Dağdaki terörist yakalanıyor, holiganlar nasıl yakalanamaz?” değerlendirmesini yapan Bakan Soylu, valilere “Dikkatli, duyarlı olun” dedi
“Sahalarımızda görmek istemediğimiz olaylar” biçiminde klişelendirilen stat anarşisinin son örneği Samsun’da yaşandı.
›› “Suriye’deki olayı bir parmak şıklatmasıyla sükûnete kavuşturmak çok güzel olurdu” diyen Yerhov bölgedeki birçok aktör ve faktörün süreci sekteye uğrattığını söyledi...
›› Türkiye-Rusya ilişkilerinin umut verici olduğunu belirten Yerhov, “Rezervleri keşfedilmemiş ticari münasebetler söz konusu. Hiç gündeme gelmemiş branşlarda işbirliği konuşulmaya başlandı” dedi
Aleksey Yerhov, büyükelçilik binasında aralarında Ankara Temsilci Yardımcımız ve yazarımız Tolga Şardan’ın da bulunduğu gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Yavuz Özden Milliyet
Türkiye, sınır ve kamu güvenliğinin sağlanması çerçevesinde komşuları ile güvenlik işbirliği çalışmaları yürütür.
İşbirliği çalışmaları, gelişen olaylar ışığında zaman zaman biraraya gelen iki ülke yönetimlerince resmi mutabakat zabıtlarının imzalanmasıyla sonuçlanır.
Mutabakat zabıtlarına taraf olan ülkeler ile Türkiye’nin yol haritaları belirlenir, uygulamaya konulur.
İkili güvenlik işbirliği çalışmalarının en önemli ayağından birisi İran’dır.
Türkiye, Cumhuriyet tarihinden itibaren İran ile güvenlik alanında hep karşı karşıya geldi. İlk yıllarda çift taraflı çalışan kaçakçıların faaliyetlerinin ardından İran’ın 1980’deki devrim sonrasındaki dönemde devrim ihracı girişimleri, Türk aydınlarının İranlı ajanların yönlendirdiği radikal dinci teröristlerce katledilmeleri Tahran ile Ankara’yı karşı karşıya getirdi.
Elbette PKK’nın İran topraklarında PJAK üzerinden gerçekleştirdiği faaliyetlerini unutmamak lazım.
Türkiye’nin İran ile yürüttüğü ortak güvenlik çalışmalarında kimi zaman başarı elde edildi. Çoğunlukla diplomatik krizler yaşandı.
Bir süredir İran’la güvenlik işbirliği görüşmeleri askıya alınmıştı. En son 2009’da iki ülkenin İçişleri Bakanlıkları arasında temas olmuştu. O günden bug
Türkiye’nin, FETÖ’yle bağlantlı firmalara yönelik adli soruşturma çerçevesindeki “iletişim eksikliği” yüzünden Almanya ile yaşadığı kriz normalleşme aşamasına geçti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Yıldırım ve İçişleri Bakanı Soylu’nun ikna çabalarıyla kurulan “iletişimle” sorun çözüldü.
Daha önce yazdığım gibi “adli soruşturma” konusunda Almanya ile yaşadığımız kriz süreci, Emniyet Genel Müdürlüğü’nce başlatılan bir soruşturma nedeniyle başladı.
Bu konuda edindiğim yeni bilgileri paylaşayım.
Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde faaliyet yürüten ve FETÖ soruşturmalarında aktif görev alan Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi Başkanlığı (KOM) FETÖ’yle bağlantılı Türk firmalarının ithalat ve ihracat işlemlerini mercek altına aldı.
Yapılan ilk çalışmalarda FETÖ’yle bağlantılı 8 bine yakın Türk firmanın son 3-4 yıl içinde 160 ülkeyle 250 milyar dolarlık ithalat ve ihracat yaptığı tespit edildi.
Tespitle birlikte Türk Emniyeti, Uluslararası Polis Teşkilatı’nı (Interpol) devreye soktu.
FETÖ’yle bağlantılı firmaların elde ettiği kazançtan FETÖ’ye aktarım yapılmasını ve aynı zamanda teröre finansman sağlanmasını önlemek amacıyla başlatılan çalışmanın kapsamı da böylece genişletildi.
Bilim insanları, iletişimi en basit anlamda “bireylerin karşılıklı olarak konuşması / temasa geçmesi” olarak tanımlar.
Yıllar içinde yürütülen bilimsel çalışmalar, birey ya da kitle iletişimin tanımdaki kadar basit bir olgu olmadığını ortaya koydu. Geçmişte, iletişim hakkında “rakamlardan oluşan bir telefon numarası” algısı hakimdi. Günümüzde ise iletişim, telefon numarasının ötesinde çeşitli iletişim araçlarıyla toplumun hem kendi içindeki, hem de farklı kültürlere karşı hareket tarzını hayata geçiren bir mekanizma olarak tanımlanıyor. Bu yönüyle ele aldığımızda, bireyin ve toplumun belirli bir konuda ikna edilmesi, üzerinde çalışmalar yapılan konularda algı yönetiminin yanısıra yerel ve uluslararası sorunların çözümü gelişen iletişim kanallarıyla yapılıyor artık.
Farklı terör örgütü
Türkiye, 17/25 Aralık’la başlayan ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki hücrelerin organize ettiği 15 Temmuz’daki başarısız darbe girişimiyle devam eden sürecin sonunda çok farklı bir yapıyla karşılaştı.
2. Dünya Savaşı’nın bitmesiyle doğu-batı blokları arasındaki soğuk savaş döneminde doğu blokuna yakın en uç noktadaki NATO üyesi Türkiye’de dinsel yapı oluşturuldu.
Gülen cemaati adıyla kurgulanan bu yapının
Türkiye, bir süredir Almanya ile sıkıntılı bir dönem yaşıyor.
Siyasi konuların yanısıra Büyükada’da insan hakları aktivist-lerinden oluşan bir gruba yönelik başlatılan adli süreç, iki ülke arasındaki krizin büyümesine neden oldu.
Bu kriz devam ederken bu kez haftasonu Almanya İçişleri Bakanlığı’nca yapılan bir açıklama, Almanya-Türkiye ilişkilerini daha farklı boyuta ulaştırdı.
Türkiye’nin Alman firmalarına yönelik soruşturma başlattığını açıklayan Alman İçişleri Bakanlığı, krizi doruğa çıkardı.
Berlin’den yapılan açıklamaya önce Cumhurbaşkanı Erdoğan yanıt verdi, Alman firmalarına yönelik herhangi bir adli soruşturma olmadığını söyledi.
Ardından önceki gün İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Alman mevkidaşı Thomas De Maiziere ile 40 dakikalık telefon görüşüp tansiyonun düşmesini sağladı.
Soylu, mevkidaşını “soruşturma olmadığı”, rutin bir işlem yapıldığı konusunda ikna etmeyi başarınca, Almanya tepkili açıklamasını geri çekti.