Türkiye, bir süredir Almanya ile sıkıntılı bir dönem yaşıyor.
Siyasi konuların yanısıra Büyükada’da insan hakları aktivist-lerinden oluşan bir gruba yönelik başlatılan adli süreç, iki ülke arasındaki krizin büyümesine neden oldu.
Bu kriz devam ederken bu kez haftasonu Almanya İçişleri Bakanlığı’nca yapılan bir açıklama, Almanya-Türkiye ilişkilerini daha farklı boyuta ulaştırdı.
Türkiye’nin Alman firmalarına yönelik soruşturma başlattığını açıklayan Alman İçişleri Bakanlığı, krizi doruğa çıkardı.
Berlin’den yapılan açıklamaya önce Cumhurbaşkanı Erdoğan yanıt verdi, Alman firmalarına yönelik herhangi bir adli soruşturma olmadığını söyledi.
Ardından önceki gün İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Alman mevkidaşı Thomas De Maiziere ile 40 dakikalık telefon görüşüp tansiyonun düşmesini sağladı.
Soylu, mevkidaşını “soruşturma olmadığı”, rutin bir işlem yapıldığı konusunda ikna etmeyi başarınca, Almanya tepkili açıklamasını geri çekti.
Peki, iki ülke arasında yaşanan son krizin perde arkasında ne vardı?
Aldığım bilgileri şöyle sıralayabilirim.
İçişleri Bakanı Soylu’nun kamuoyuna yaptığı açıklamada da yeraldığı üzere, Emniyet Genel Müdürlüğü FETÖ’yle bağlantılı olan ve ithalat/ihracat yapan Türk firmaları üzerinde özel bir soruştuma başlattı.
Söz konusu firmaların son 3-4 yıllık takvimde ticaret hacminin yaklaşık 250 milyar dolar olduğunu ortaya çıkaran Türk Emniyeti, uluslararası alanda işlem yapan bu firmaları mercek altına aldı.
Firma sayısı yaklaşık 8 bin
Dile kolay 250 milyar dolar FETÖ’cü firmaların uluslararası pazardaki işlem hacmi. FETÖ, bu parayı istediği gibi işleyip, çekip çeviriyor.
Bu tespitler sonrasında Türk Emniyeti, FETÖ’cü firmaların yaklaşık 160 ülkeyle ithalat ve ihracat işlemi gerçekleştirdiğini belirledi. Ardından da, firmaların kurulu bulunduğu yabancı ülkelerle bağlantı kurmaya başladı.
Bu çerçevede, Türk Emniyeti, Interpol aracılığıyla girişimlerde bulundu. FETÖ’cü firmaların bağlantısı bulunan ülkelerin Interpol birimleriyle temasa geçen Türk polisi, bu firmaların detaylarının peşine düştü.
İşte tam da bu aşamada, Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesindeki Türk İnterpol Dairesi’nin, yurtdışı bilgi alma çalışmaları sırasında ülkelere gönderdiği resmi talep yazılarındaki bir tanımlaması Almanya ve Fransa’yı alarma geçirdi.
Türk Interpolü’nün gönderdiği yazıda, Türkiye’de yürütülen soruşturmalarda adı geçen Alman ve Fransız firmaları hakkında adli soruşturma yürütüldüğü yönünde yanlış anlamaya neden olacak bir tanımlamada buluulnması üzerine, Almanya ve Fransa Ankara’daki güvenlik ateşelerini harekete geçirdi.
Her iki ülkenin Ankara’daki emniyet ateşeleri, resmi bilgi taleplerinin ülkelerine ulaşmasıyla birlikte Türk Interpolü ile görüşmek için randevu talebinde bulundu. Ancak randevu taleplerine olumlu yanıt alamayan iki ülkenin polis ateşeleri, Türkiye’deki süreçle ilgili bilgi sahibi olamadı.
Böylelikle Alman ve Fransız irtibat görevlilerinin Türk Interpolü ile görüşememelerinden doğan süreç, Türkiye’nin karşısına yeni bir kriz olarak çıktı.
Almanya, yürütülen sürecin ülkedeki seçim atmosferi çerçevesinde Başbakan Merkel’e yönelik bir hareket olabileceği kuşkusuna düştü.
Keza, Fransa da yerel borsanın etkilenmesinden duyduğu endişeyi Türkiye ile paylaştı.
İletişim eksikliğinden doğan krizin aşılması için her iki ülkenin güvenlik ateşeleri, haftasonunda bilgilendirildi.
Türkiye’de yürütülen soruşturmanın kendi ülkelerine ait firmalarla herhangi bir ilgisinin olmadığı bilgisini alan polis ateşeleri, hemen Berlin ve Paris’e gelişmeleri aktardı. Ardından yazının başında da belirttiğim gibi Süleyman Soylu, Alman mevkidaşıyla görüştü.
Soylu’nun açıklamasında yeralan “iletişim problemi”nin perde arkası böyle.
Kısa süreli yaşanan iletişim problemi Soylu’nun girişimiyle aşılmış durumda.
Darısı, Almanya ile yaşanan diğer sorunların başına.