Galatasaraylı taraftarlar, Ocak ayındaki transfer dönemine büyük bir heyecanla başladılar. En büyük beklenti de santrafor transferiydi.
Lakin sarı- kırmızılılar transfer dönemine oyuncu alarak değil, oyuncu göndererek girdiler. Serdar Aziz ve Eren Derdiyok’tan kendilerine kulüp bulmaları istenirken, Rodrigues de Arabistan’ın yolunu tuttu.
Rodrigues transferi Galatasaray açısından olumlu değerlendirilmeli. Rodrigues bu sezon tam anlamıyla randıman veremedi. Öte yandan Rodrigues’in transferinden gelecek para da, sarı- kırmızılıların yeni transferler için elini rahatlatacaktır.
Bu arada Belhanda’nın da yakın bir zamanda Al Ittihad ile anlaşması sürpriz olmayacak gibi gözüküyor.
Gelgelelim sarı- kırmızılılarda gelen oyuncu trafiği, giden oyuncularınki kadar hareketli değil. Şimdiye kadar sadece bir stoper ve sol bek transferi yapılabildi ki, bu futbolcular da şu an için tam bir muamma. Özellikle yeni stoper Marcao’dan beklenilen performans elde edilemezse, Serdar Aziz olayı sürekli gündeme gelecektir.
Galatasaraylı taraftarların en büyük beklentisi olan santrafor transferi ise şu an için henüz sonuçlanmadı. Bu da, sarı- kırmızılı taraftarların derin derin düşünmelerine
Fenerbahçe, belki de geçen haftaki Erzurumspor maçının ikinci yarısında yaşananların etkisiyle Antalyaspor karşılaşmasına kontrollü başladı. Ancak sarı- lacivertliler, eksik futbolcularından dolayı takım kurmakta zorlanan ve 18.dakikada Chico’yu da kaybeden rakipleri karşısında özellikle ilk yarıda hiçbir varlık gösteremediler. İkinci yarıda Mehmet Ekici’nin biraz hareketlenmesiyle yaşanan kıpırdanma da sonucu değiştirmeye yetmedi.
Fenerbahçe ilk yarıda, takım halinde topun arkasına geçen ve alan bırakmayan Antalyaspor’u açamadı. Doğrusu, açmak için bir çaba da göstermedi. Maçın başında Salih’in hatası sonucunda topla buluşan Soldado’nun kaleciden dönen şutu dışında hiçbir etkinlik ortaya koyamadı sarı- lacivertliler. Örneğin, koca devre boyunca bekler bir kenar ortası dahi yapamadılar. Oysa rakibi açmanın en temel yolu oyunu kenarlara yaymaktır. Fakat Fenerbahçeli futbolcular bu konuda hiçbir çaba göstermedikleri gibi, sıkışan oyunu açmanın diğer bir yolu olan şutu bile denemediler ya da deneyemediler!
İkinci yarıda Mehmet Ekici’nin biraz hareketlenmesiyle bazı şeyler değişti. Mehmet Ekici şut çekti, serbest vuruştan gol denedi, oyunu kenara yaydı, … Yani ilk yarıda yapılamayanları
Ligin ilk yarısını en az hasarla atlatmayı düşünen Galatasaray için, devrenin son maçı olan Demir Grup Sivasspor karşılaşmasından alınacak üç puan çok önemliydi. Nitekim ecel terleri dökülen ilk yarının ardından gelen 4-2’lik galibiyet, sarı- kırmızılı camiaya ligin ikinci yarısı için umut verdi.
Umut veren başka bir olay da, özellikle ikinci yarıda oynanan futboldu. Gerçekten de Galatasaray, uzun bir süre sonra neredeyse tam kadro olarak sahaya çıkmasına rağmen ilk yarıda sıkıntılar yaşadı. Diri Sivasspor karşısında orta sahada oyun kuramayan sarı- kırmızılılar, defansta da önemli hatalar yaptılar. Bunun sonucu olarak da kalelerinde iki gol gördüler. Sivasspor’un ilk golünde çıkarken topu kaptıran Ndiaye göze batsa da, gerek bu golde gerekse de Sivasspor’un ikinci golünde Galatasaray defansının çok ciddi bir yerleşim hatası söz konusuydu. Üstelik Galatasaraylı futbolcular, bu gollerin dışında da top kayıpları ve pozisyon hataları yaptılar. Sivasspor’un yıldızı Robinho, ilk yarıda neredeyse her topu aldı ve aldığı her topa vurmayı başardı. Bunlardan ikisi de gol oldu. Diğer taraftan Douglas da, çok etkili bir oyun ortaya koydu.
Galatasaray’ın ilk yarıdaki şansı, yediği
Fenerbahçe’nin taraftarların büyük umutlar besledikleri Ersun Yanal ile anlaşması, sarı- lacivertli camiada büyük bir heyecan uyandırdı. Nitekim Fenerbahçeli taraftarlar, Ersun Yanal’ın doğum gününe denk gelen bu ilk randevuya büyük bir şevkle koştular. İlk yarıdaki futbol ve skorla umutlanan sarı- lacivertli taraftarlar, doksan dakikanın sonunda yine hüzün yaşamaktan kurtulamadılar.
Gerçekten de Erzurumspor karşısında iki ayrı Fenerbahçe izledik. İlk yarıda, Ersun Yanal takımı hüviyetinde bir Fenerbahçe vardı sahada. Sarı- lacivertli futbolcularda coşku, iştah ve özgüven çok net bir şekilde kendisini gösteriyordu. Rakibine önde basan Fenerbahçe’de kanatlar da tam bir işlerlik kazanmıştı. Üstelik bu sefer sadece Hasan Ali’nin olduğu sol kanattan değil, Isla ile sağ kanattan da etkili geliyordu Fenerbahçe. Nitekim Isla, önünde oynayan Ayew ile birlikte ilk yarının en iyi oyuncularından biriydi. Zaten Fenerbahçe’nin ilk golü de, Isla’nın ortasına Ayew’in vurduğu kafa ile geldi.
Defansın önünde tek oynayan Mehmet Topal da güzel futboluyla onlara eşlik etti. Diğer taraftan sarı- lacivertlilerin hücumdaki başrol oyuncusu Valbuena idi. Fransız futbolcu her ne kadar dizilişte
Hafta içerisinde Şampiyonlar Ligi’nde Porto karşısında yüksek tempolu bir maç yapan Galatasaray, Medipol Başakşehir ile hayati bir karşılaşma oynadı. Porto maçındaki yüksek temponun etkilerinin Başakşehir maçına etki etmesi kaçınılmazdı. Nitekim de öyle oldu.
Yine de Galatasaray, maça önde baskı yaparak etkili bir şekilde başladı. Ancak rakip kale önüne kadar getirilen toplar, bu bölgedeki yanlış tercihlerden dolayı sonuç vermediler. Rodrigues, bu yanlış tercihlerde yine ön plandaydı. Porto maçının etkisiyle de ikinci yarıya çıkamadı.
Galatasaray, Başakşehir’in golünden sonra 4-3-3’e döndü ve Onyekuru kanada geçti. Bence sarı- kırmızılıların maça da böyle başlamaları daha doğru olurdu. Oysa onlar 4-4-2 şeklinde bir dizilişle mücadeleye başladılar. Ancak Onyekuru, santrafor bölgesinde yine etkili olamadı. Galatasaray teknik yönetiminin, Onyekuru’nun santraforda başarılı olamadığını artık görmesi gerekiyor. Nitekim Onyekuru, 4-3-3 ile birlikte kanada geçince daha etkili oldu. Öte yandan Galatasaray, Feghouli ile üçlediği orta sahada da daha etkili olmaya başladı.
Galatasaray bu olumlu değişimlerin semeresini, kısa süre sonra penaltıdan bulduğu golle aldı. Lakin özellikle
Galatasaray, kendi sahasında Porto’ya 3-2 yenilmesine rağmen oyunun çoğu bölümünde iyi bir futbol sergiledi. Yenilgiye rağmen alınan UEFA bileti ise gecenin tesellisi oldu.
Maça Galatasaray iyi başladı. Sarı- kırmızılılar arka arkaya yakaladıkları fırsatları değerlendiremediler. Bu kadar baskı sonrasında Porto’nun bir duran topla golü bulması Galatasaraylı futbolcuların moral açısından çöküntüye uğramalarına neden oldu.
Elbette burada maça damga vuran hakem kararlarından da bahsetmek gerekiyor. Önce, uzun müzakereler sonucunda, Galatasaraylı futbolcuların penaltı ve kırmızı kart bekledikleri pozisyonda ofsayt kararı verdiler. Daha sonra da Porto lehine hatalı bir penaltı kararı verildi. Kısacası bu maç, Şampiyonlar Ligi’nde VAR’ın ne kadar gerekli olduğunu gösteren bir örnek oldu.
Lakin devrenin sonlarında yine bir penaltı ile kazanılan gol, sarı- kırmızılıların ikinci yarıya umutlu başlamalarına neden oldu. Nitekim, ilk yarının etkisiz ismi Donk’un yerine Onyekuru ile ikinci yarıya başlayan Galatasaray, yine önemli fırsatları yakalayan taraftı. Ancak yine ilk yarıda olduğu gibi golü Porto buldu.
Eren’in golünden sonra gelen penaltı, beraberlik ve ardından galibiyete
Sakat ve cezalı futbolcularından dolayı sıkıntı yaşayan, teknik direktör konusunu net bir zemine oturtamayan Fenerbahçe, Akhisar deplasmanında çok önemli bir maça çıktı. Ne yazık ki bu maçın taşıdığı önem, Fenerbahçe gibi bir kulübe yakışmayacak nitelikteydi. Gelgelelim bu önemli karşılaşmayı da kaybeden sarı- lacivertliler, ligde 16. sıraya indiler.
Esasen karşılaşmaya Fenerbahçe iyi başladı. Lakin sarı- lacivertlilerin bu üstün görüntüsü sadece on dakika sürdü. Daha sonra oyunun kontrolünü eline alan Akhisarspor, set hücumu kurdu, pas oyununu çok güzel oynadı, kısacası futbolun neredeyse tüm gereklerini yerine getirdi. Nitekim yeşil- siyahlılar, gole ulaşmakta da gecikmediler.
Aslında bu gol bile Fenerbahçe’deki sıkıntıları gözler önüne seren bir örnek oldu. Serginho’nun şutunu kaleci Harun çok kötü bir yere kesti. Bokila da, iki stoperin arasından topa vurarak golünü attı.
Akhisarspor’un üstün olduğu bu bölümde Fenerbahçeli futbolcular takım halinde topun arkasında kaldılar. Durumu değiştirmek için bir reaksiyon gösteremediler. Zaten Hasan Ali Kaldırım ve Mehmet Ekici dışında göze batan futbolcu da yoktu.
İlk yarının sonlarında Akhisarspor’un skoru koruma içgüdüsüyle
Fatih Terim, Çaykur Rizespor karşısına üçlü yerine dörtlü savunma anlayışıyla çıkarak doğru bir karar verdi. Ancak, herhalde Salı akşamı Şampiyonlar Ligi’ndeki Porto maçını düşünüp stoperde Ozan Kabak’ın yanında Maicon’u değil, Ahmet Çalık’ı sahaya sürdü. Gelgelelim, Ahmet Çalık, Çaykur Rizespor’un iki golünde de topu kafayla kendi ceza sahası içerisine düşüren isim oldu. Maicon ise, yine son dakikalarda santrafor olarak oyuna dahil edildi.
Diğer taraftan sarı- kırmızılılar, 4- 4- 1- 1 de diyebileceğimiz 4- 4- 2 şeklinde bir dizilişle sahaya çıktılar. Orta sahadaki Selçuk ve Feghouli ikilisi çok iyi bir maç çıkarttılar. Özellikle Selçuk İnan, sahanın en iyisi diyebileceğimiz bir performans sergiledi.
Kanatlardaki Rodrigues ve Onyekuru’nun performanslarını ise dikkatli değerlendirmek gerekiyor. Rodrigues, Galatasaray’ın ilk golünü attı. Ama bunun dışındaki topları hep kötü kullandı. Onyekuru da ondan farklı değildi.
İleride kullanılan Muğdat da doğal olarak etkili olamadı. Kanımca bu maçla ilgili sorgulanması gereken bir konu da, Muğdat’ın o bölgenin futbolcusu olup olmadığı. Galatasaray’da olup olmaması gerektiğiniyse daha sonra konuşuruz.
Esasen Galatasaray maça çok