Alper Ulusoy!!!

19 Ocak 2016

Daha Antalya Semineri’nin tükürükleri, mürekkepleri kurumadı. Kuddusi Müftüoğlu da Uilenberg de yeni eğitmenimiz Rosetti de aynı şeyi söyleyip durmuşlardı. Pozisyon pozisyon göstererek üst klasman hakemlerimize demişlerdi ki, “İlk yarı topun elle oynanması konusunda büyük hatalar yaptınız. Şimdi çok net ifade ediyoruz. Elin vücuda yapışık olmadığı her durumda yani el açıkken top çarparsa da el topla buluşursa da fark etmez elle oynamayı verin... Cezaalanı içinde ise çekinmeden penaltıyı çalın”...

Bu konu anlatılırken sanırım Alper Ulusoy ya kulaklığıyla müzik dinliyordu ya da o anda ihtiyaç gidermek için izin isteyip dışarı çıkmıştı...

Tüm bu uyarılar sanki hiç yapılmamış gibi genç yetenek, büyük umut Alper Ulusoy o kadar net bir penaltıyı çalmayarak bir çuval inciri berbat etti. Fenerbahçe lehine bu yüzde yüz penaltı olan pozisyonda Ulusoy doğru kararı vermeyince de maç bambaşka yerlere gitti. Tüm kontrolünü kaybetti Alper Ulusoy, sonra da yaptığı büyük hatayı başka bir hatayla örttü. Olmayan bir penaltı yaratıp hem Eskişehir’in canına okudu hem Fenerbahçe’nin galibiyetini gölgeledi hem de kendini ateşe attı. Nani’nin pozisyonuna sokakta minyatür kale maçta bile penaltı

Yazının Devamı

Lider kadar başarılı

29 Aralık 2015

Yüksek özgüven bazen sergilenen takım oyunu da olsa başa iş açabilir... Dün Fenerbahçe neredeyse bu yüksek özgüvenin olumsuz etkisi nedeniyle iş kazasına uğruyordu; hem de biten ilk yarıdaki en yüksek hücum girişimine sahip olduğu ve en çok pozisyon üretip gol kaçırma rekoru kırdığı karşılaşmada.

Sanırım devre arasına girmekten en mutlu olanların başında Vitor Pereira vardır. Çünkü hamle oyuncuları konusunda sıkıntı çekmeye başladı Fenerbahçe. Alper ve Meireles, bu hamle oyuncularının başında geliyor. O kadar sıkıntılı bir süreçti ki dünkü 90 dakika Pereira’nın zorunlu hamlesi artık ununu elemiş eleğini duvara asmış Mehmet Topuz’du. Fenerbahçe’ye önerim devre arası Topuz’u versin Sivas’a genç oyuncusu Beykan’ı geri alsın. Dünkü Beykan, beş Topuz eder dersek hiç abartmış sayılmayız.

Luis Nani’nin yokluğu dün gerçekten çok hissedildi. O olunca, Fenerbahçe’nin hücum düzeni daha oturaklı oluyor. Nani, topu tutarak takımının sete yerleşmesini sağlıyor. Portekizli bunu yaparken diğer kanat ise tempolu çıkışla rakibin düzenini bozuyor. Tamam dün iki kanat da tempolu çıkış yapınca çok pozisyon üretti Fenerbahçe ama bu pozisyonlarda tempo ile birlikte gelen acelecilik çok sayıda

Yazının Devamı

Hangi Nani

14 Aralık 2015

Karşılaşmanın 80. dakikası oynanırken neredeyse bütün Fenerbahçeliler Luis Nani için homurdanmaya başlamışlardı. Hele 82. dakikada sol taraftan başlayan önemli bir atakta topu tutamayıp dışarı gitmesine neden olması Portekizli için kafalarda oluşan sert eleştirileri daha üst seviyeye çıkarmıştı ki, Nani neden büyük bir futbolcu olduğunu, 90 dakika neden hiçbir şey yapmasa da sahada kalması gerektiğini herkese gösterdi. Olağanüstü bir gol ve üç puan. Bu Nani’ye şapka çıkarılır. Evet, gerçekten Fenerbahçe takımının kötülerinden birisiydi. Top kaybı yaptı, atakların çoğunda tempoyu düşürdü, özellikle ilk yarının sonlarında tıpkı bir el freni gibiydi, ama attığı gol ve getirdiği üç puan onu affettirmeye yetti de arttı bile.

Gerçekçi konuşalım. Fenerbahçe, bu zorlu karşılaşmayı Abdullah Avcı’nın oynadığı kumar sayesinde kazandı. Abdullah Avcı tecrübesine ve bu seneki üst düzey kenar becerisine karşın her hareketi ile kırmızı kart göreceğini duyuran Badji’yi oyunda tutarak Pereira’nın ekmeğine yağ sürdü. On bire on birken oyun, boş alan bulamayan, Gökhan’ı iki kere, Caner’i bir kere, Markovic’i ise hiç çıkaramayan Fenerbahçe, rakip on kişi kalınca, kanatlardan adeta on dakikalık

Yazının Devamı

Sabrın sonu

27 Kasım 2015

Bravo Fenerbahçe. Uzun bir aradan sonra hem bir Avrupalı gibi hem de kadrosunun karşılığını vererek futbol sergiledi. Akıllıydı, planlıydı, şanslıydı ama en önemlisi sabırlıydı... Tüm bunların sonucunda da fazlasıyla hak ederek ve Fenerbahçelilerin çok da özlediği bir biçimde galibiyeti ama asıl önemlisi rövanşı aldı. Hepimiz biliyoruz ki bu rövanş turu garantilemek kadar önemliydi. Tur belki Saracoğlu’na kaldı. Ama dünkü görüntünün üzerine turla ilgili artık kafalardaki soru işaretleri silinmiştir.

Sezon başından bu yana en iyi maçı da dahil tüm karşılaşmalarda Pereira’ya yönelik dikkat çekici başat eleştiri Topal-Souza ikilisinin yan yana oynatılmasıydı. Eleştirenler -ki bunlardan biri de benim- bu ikiliden birinin kenarda oturmasını, hücum yönü daha yüksek olan, çok etkili dikine çıkışlar yapabilen ama savunmaya da gerektiğinde ve yeterli ölçüde destek veren Ozan’ın oynamasının doğru olduğunu söylüyordu... Dün Topal’ın beklenmedik hastalığı doğrusu benim gibileri çok da tedirgin etmedi. Elbette sevgili Mehmet Topal’a acil şifalar diliyorum. Ama bazen sakatlıklar ya da hastalıklar dönüm noktası olabilir. Bence dün Ozan’ın sürpriz şans bulması Fenerbahçe adına tam anlamıyla

Yazının Devamı

Ne şiş yandı, ne kebap

26 Ekim 2015

Öncelikle iyi bir derbi seyrettiğimizi söyleyelim. Tempo vardı, mücadele vardı, zaman zaman oyun kalitesi bir hayli yükseldi, göze hoş gelen hareketler de gördük... Hakemin de sıklıkla dahil olduğu oyunda aslında ne şiş yandı ne kebap dersek hiç yanlış söylememiş oluruz.

İlk yarıda Hamza Hamzaoğlu’nun, ikinci yarıda da Vitor Pereira’nın oyuna müdahaleleri aslında 1-1’in kaderini belirleyen ana unsurlardı. Maçın başı ve devre arasına gidilen dönemde Fenerbahçe taraftarı ‘acaba ikinci 6-0 mı geliyor’ diye yerinde duramazken, ikinci yarı bu kez Galatasaraylılar haklı bir heyecana kapılıp ‘acaba bu kez şeytanın bacağını kırıp yenebilecek miyiz’ diye bir hayli umutlandılar. Ama dedik ya klasik beraberliğe adanmış bir derbi izledik.

Fenerbahçe, mükemmel diyebileceğimiz ve bu sezon hiç görmediğimiz yüksek tempoyla maça başladı. Van Persie’nin verimsizliğine rağmen Gökhan-Caner ikilisi ile başlayan tüm ataklar ciddi tehlikeler yarattı. Belki de Carole’ün sakatlanıp çıkması Galatasaray adına bir şans anıydı. Çünkü ev sahibi o koridoru oldukça etkili kullanıyordu. İlk yarıdaki Fenerbahçe’yi gerçekten durdurmakta bir hayli zorlandılar. Golün ofsayt olduğunu söyleyelim ve yeri

Yazının Devamı

Portekizli'ye rağmen

23 Ekim 2015

Önce bu çok önemli galibiyetin etkilerini konuşalım... Birincisi, Fenerbahçe grupta çok önemli bir avantaj elde etti. İkincisi hafta sonu oynanacak Galatasaray derbisine doğal doping yaptı. Üçüncüsü Teknik Direktör Vitor Pereira’nın takımdaki ömrü biraz daha uzadı. Dördüncüsü Fenerbahçe yeniden iyi bir takım olduğunu hatırladı. Ve en önemlisi tribünden kaçmaya hazırlanan seyircisini geri getirdi.

Ve gelelim 90 dakikanın genel değerlendirmesine...

Gol doksanda gelmiş olsa da farketmez, önemli olan sonuçsa Fenerbahçe istediğini elde etmiştir. O zaman Vitor Pereira ve talebeleri görevini layıkıyla yapmıştır... Şimdi bu durum tespitine bence Pereira dahil herkes güler. Sonuç tamam da sahadaki futbol çok ciddi alarm vermeye devam ediyor. Öyle ite kaka şans golleriyle, duran top becerileriyle ve yıldız oyuncu farkıyla daha nereye kadar gider bu takım bilinmez. Evet dün gördük çekirge hâlâ sıçramaya devam ediyor. Ama o çekirgenin de gücü tükeniyor.

Bu takım başkanının açıklamasıyla 70 milyon euronun üzerinde bir rakama oluşturulmuş yıldızlar topluluğu. Böyle bir topluluktan ne beklensiniz? İyi futbol. Daha doğrusu çağdaş futbol uygulamalarından pasajlar. Futbolculara haksızlık

Yazının Devamı

Kargaşa

2 Ekim 2015

Fenerbahçe, kargaşanın hüküm sürdüğü bir takım. Bakın, ligin başlamasından bu yana Avrupa karşılaşmaları da dahil tüm maçlara, 30 dakika adına futbol denen oyunu sergileyen, geri kalan sürede de ne yaptığı belli olmayan 11 oyuncudan kurulu bir takımın topun arkasından gidip geldiğini göreceksiniz. Bu yapıya kargaşanın yanısıra bir de bireysel beceriksizlikleri, teknik direktör zaafiyetini ve sistem çorbasını da dahil edelim...

Vasat bir performans sergileyen Fenerbahçe dün Celtic Park’tan elini kolunu sallayarak üç puanla ayrılabilirdi. Bunu ikinci yarının başlarındaki istekli yapı, planlı sistem uygulaması ve elbette kanatları kullanarak bize gösterdiler. Eee bunu yapabiliyorsa bir takım neden sürekli yapamıyor bunu bir sorgulamak lazım. Bakın berbat bir ilk yarı izledik. Tek bir organize atak geliştirmedi Fenerbahçe. Van Persie bir kez bile hücumda topla buluşturulamadı. Kanatlardan hiç çıkmadık. Ve bu takımın yumuşak karnı olan Bruno Alves, ikram üzerine ikram yapınca Celtic iki tane kolay gol buldu. Sonrasında sevimsiz bir sakatlık, Pereira’yı belki de ipten aldı. Fernandao riski giden maçı geri getirdi. Sonra ikinci yarı riskli diyebileceğimiz ama alternatifsiz durumda

Yazının Devamı

33 dakika yetti

21 Eylül 2015

Otuz üç dakikalık iyi futbol Fenerbahçe’ye 3 puanı getirdi. Nani, Markovic, Hasan Ali Kaldırım ve o otuz üç dakika, işte size maçın özeti...

Vitor Pereira, Molde maçından ciddi dersler çıkarmış olacak ki hem sistemine uygun hem de performanslarıyla formayı hak eden oyunculardan kurulu bir 11’le çıktı sahaya. Van Persie, Caner ve Volkan Şen’in kenara alınması ne kadar doğru ise Markovic’in bir kanatta, Nani’nin diğer kanatta olup Fernandao’nun tek santrfor oynadığı klasik 4-3-3’de ısrar da o kadar doğruydu.

İşte bu sistem ve oyuncu tercihindeki doğrular galibiyeti getiren ana unsurlardı.

Nani, Fenerbahçe forması giydiği andan itibaren her maç azar azar da olsa hep daha iyi oynayarak yükselen grafik çiziyor. Gol atmak, asistlerde yer almak artık onun için özellikle Kadıköy’de olmazsa olmaz gibi. Üstüne üstlük takımın lider oyuncu eksikliğini de gideriyor. Attığı gol şapka çıkarılacak cinsten usta işi bir goldü. Golün ötesinde her an sorumluluk alma çabası ve zaman zaman ihtiyaç hissedilen o agresif yapısı Fenerbahçe’yi ayakta tutmaya yetiyor. Zaten o nedenledir ki onun karşısında ‘yıldız oyuncu’ yazıyor.

Dün ilk kez 11’de forma giyen Markovic fizik gücü olarak henüz hazır

Yazının Devamı