İstanbul çok hak etti ama!

7 Eylül 2013

Bu beşinci adaylığımız. 1996 Atlanta Olimpiyatları’nda İstanbul’un adaylığı ile ilgili ilk tanıtım startını vermiştik... O günden bugüne 5. kez İstanbul’a istiyoruz olimpiyatları. Ve ben bir spor yazarı olarak bu 5 adaylık sürecinin hepsinde yer aldım. 1996’da bu adaylığa hiç sıcak bakmayan (dönemin Belediye Başkanı) Recep Tayyip Erdoğan’dan, şimdi “Mutlaka almalıyız. Bu bir Türkiye vizyonudur” diyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı da gördüm.
İstanbul hiçbir adaylık sürecinde 2020 kadar şanslı olmadı. Hiçbirinde bu kadar iyi çalışmadı. Ve asıl önemlisi hiçbirini bu kadar çok istemedi. IOC ailesi değişimin farkında. Önceki taleplerimizde, gerçekçi olmadığımızı, ekonomik gücümüzün bulunmadığını ve ülkenin çok istekli olmadığını biliyor ve görüyorlardı. Şimdi öyle değil. İstanbul gerçekten hak etti. Alırsa en iyisini yapar. Bunu IOC ailesi çok net dile getiriyor artık...
Ancak, üzülerek söylemeliyim ki iki ay öncesinde %50 delege sempatisini kazanmış, neredeyse 45 oyu cebine koymuş ve 2020’yi garantilemiş İstanbul, artık o kadar şanslı değil. Gezi olayları, doping faciası ve Suriye’deki savaş İstanbul’un büyük şansını azaltan ana nedenler. Doğrusu şu ki IOC delegelerine gezi

Yazının Devamı

Bu Topuz kelle koparır

18 Ağustos 2013

Bravo Uğur Tütüneker... Bir teknik adam, kenardan yapacağı küçük bir müdahaleyle, geriden gelip bir maç nasıl kazanılır bunu herkese gösterdi. Tütüneker, başta meslektaşı Ersun Yanal olmak üzere kendilerini dev aynasında gören Fenerbahçelilere tarihi bir ders verdi.
Fenerbahçe’nin toplam değeri şu kadar, Konya’nın ki bu kadar... Fenerbahçe’nin bir oyuncusunun değeri, Konya’nın toplamına eşit. Ersun Yanal’ın aldığı bir aylık ücret, Uğur Tütüneker’in yıllığına neredeyse denk... Bunun gibi Fenerbahçe’nin kağıt üzerinde farklı olduğunu ortaya koyabilecek çok sayıda istatistik bulmak mümkün.
Ama futbol rakamlarla değil, önce yürek, sonra da akılla oynanır. Elbette gözlem ve yaşanmışlıklardan çıkarılacak tecrübeler de futbolun içinde mutlaka olmalıdır. Yanal’ın takımında ne yazık ki bunların hiç birisi yok. Dün baştan sona yanlışlarla dolu bir Fenerbahçe izledik. Ersun Yanal da kenarda hem izledi, hem de her hamlesiyle bu yanlışlıklar silsilesine yeni parçalar ekledi.
Daha Galatasaray ile oynanan Süper Kupa finalinin yazılarının mürekkepleri kurumadı. Hemen tüm eleştirilerde Fenerbahçe’nin sağ tarafının yol geçen hanı olduğu, bunu çok iyi bilen Terim’in de o bölgede

Yazının Devamı

Ya Volkan olmasaydı?

7 Ağustos 2013

Çok merak ediyorum... Tüm Fenerbahçe camiasını ve Türk futbolunu derin acılara boğarak çok erken yaşta aramızdan ayrılan Selçuk Yula bu maçı seyrediyor olsaydı canı gibi sevdiği Fenerbahçe için ne yazardı? Selçuk Yula’ya Allah’tan rahmet, yakınlarına da sabır dileyip Fenerbahçelileri soru işaretlerine boğan, “bu sezon da mı, bu kadro ile ölüp, ölüp dirileceğiz?” dedirten yeni Fenerbahçe’yi konuşalım...
İki Salzburg karşılaşmasından çıkarılacak çok önemli dersler var. Eğer bu dersler doğru algılanır ve sorunlara çabucak neşter vurulursa tüm sezona yeter, Ersun Yanal’ı uzun yıllar bu takımın başına taç eder... İlk maçta da ikincisinde de 30 dakikalık Fenerbahçe isteneni aldı. Ama o 30 dakikalık Fenerbahçe sonraki turlar için ve elbette lig için asla yetmez... 4. dakikada gelen gol ve 43. dakikada Meireles’in oyundan çıktığı ana kadar olan bölüm Fenerbahçe için pozitif görüntülerle doluydu. Ne var ki bu süre içinde bile sahanın yıldızının Volkan olması çok düşündürücü... Asıl düşündürücü olan nokta 3-1 kazanılan bir karşılaşmada hem de kendi seyircin önünde en iyi oyuncunun Volkan-stoper Bruno Alves ve bir başka savunma destekçisi Mehmet Topal olmasıydı...
Hemen bir durum

Yazının Devamı