Bir Anne ve Oğulun Hikayesi: Sam’e Göre Yaşam

1 Mart 2014

Kendimi sizin önünüze “benim için kötü hissedin” diye koymuyorum. Aksine, “benim için kötü hissetmek zorunda olmadığınızı” söylemek için buradayım. Beni tanımanızı istiyorum. Bu benim yaşantım ve progeria onun bir parçası. Büyük bir parçası değil, ama bir parçası diye söze başlıyor 16 yaşındaki Sam…

Sam çok sevdiği Legolarının önünde…

Sam çok sevdiği Legolarının önünde…

Sam, dünya üzerinde sadece 250 çocukta görülen bir hastalığa sahip: Progeria ya da erken yaşlanma. Yaşlanmaya sebep olan genler hepimizin bedeninde mevcut. Ancak progeria hastalarında yaşlanma süreci hızlı işliyor… Çok hızlı… Bu rahatsızlığı olan çocuklar ortalama 13 sene yaşıyor. Progeria’nın şu anda kesin olarak kanıtlanmış bir tedavisi yok. “Çocuğunuz 13 yaşına kadar yaşayacak.” deseler ne yapardınız?

Sam’in annesi Leslie: İnsanlar bana “Senin yaşadığın şeyleri katlanabileceğimden emin değilim” diyorlar. Onlara cevabım “Evet, katlanabilirsiniz, katlanmalısınız.” oluyor. “Anneler herşeyi başarabilir. Gerekli olan herşeyi yapıyorsunuz, çünkü biliyorsunuz ki siz o odadaki en önemli kişi değilsiniz. Önünüzde oturan çocuk en önemli kişi… Bu sadece benim aklımdan değil, yüreğimden ve ruhumdan geliyor.

Yazının Devamı

Katı Gıdalara Geçiş Düzenini Nasıl Kurmalı?

25 Şubat 2014

Bugün yine bir okur mektubum var. Filiz sözlerine şöyle başlamış: “Günlerdir kitap karıştırmaktan, internette araştırmaktan gözlerim buğulu görmeye başladı artık. Tam da hep aynı şeyler dönüp duruyor, istediğim cevapları alamıyorum diye düşünürken sizin yazılarınıza denk geldim. İnanın çok mutlu oldum…” diyor Filiz.

Filiz’in 6 aylık bebeğiyle (şu anda 7 aylık) ilgili soruları aslında 3 ana konuda…

1- Ek gıdaya geçişi nasıl yapmalı?

2- Çok sık uyanma konusuna nasıl bir çözüm bulmalı?

3- Çalışan anneler için uyku rutinlerinde belirtilen uykuya yatış saatleri bebeğe özel olarak ileri kaydırılabilir mi?

Bu konulara vereceğim yanıtlar kapsamlı olacağı için Filiz’in sorularını iki ayrı yazıda ele almaya karar verdim. Bu ilk yazımda ek (katı) gıdaya geçiş süreciyle ilgili sorusunu yanıtlayacağım. İşte Filiz’in cümleleriyle sorusu…

6. ay itibarı ile ek gıda olayına geçmeye başladık. Ancak ben bir ayar tutturamıyorum. Ne vermeliyim, ne zaman vermeliyim, uykuyu etkiler mi? Herşeyi yemesi için ne yapabilirim? Mesela ilk denemelerimde kavanoz mamalarından meyve karışımları ve tavuklu bezelyeli püre verdiğimde itirazsız yedi. Ancak cam rende ile elma, armut, havuç gibi şeyler

Yazının Devamı

Üçü Bir Arada: Uykusuzluk, Gaz, Kakada Mukus

15 Ocak 2014

Bugün bebeği uykusuzluk, gaz ve kakada mukus sorunu çeken annelere çok faydalı olacağına inandığım bir okur mektubum var. Okurlarımdan Elif bir müddet önce benimle iletişime geçerek bebeğinin yaşadığı sorunları yazdı. Elif”in orijinal sorusu biraz daha kısaydı. Konuyu daha iyi anlamak için ona pek çok soru sordum. O da özenle yanıtlarını verdi. Verdiği yanıtları sorusunun içinde ilgili yerlere kopyaladım. Böylece minik bebeğinin yaşadığı sorunun tam bir tablosunu çıkardık. Geçenlerde yayınladığım yazımda verdiğim üzere, bu şekilde detaylı açıklamalar sorunun kaynağını ve dolayısıyla çözümü daha çabuk bulmamıza yardımcı oluyor. Şimdi dilerseniz Elif’in sorularını kendi cümleleriyle dinleyelim:

Benim 2,5 aylık bir oğlum var. 1 haftadır uykumuz perişan halde. Gerçi daha önceleri de iyi değildi ama bu kez sanki çocuk uyumamak için direniyor. Bir yandan da uykusu geldiği için sanırım deli gibi ağlıyor ve bu durum bizi deli ediyor. Çünkü saatlerce sallıyoruz ama 1-2 dakika uyuyup hiçbirşey olmamış gibi uyanıyor. Bu konuyu internette araştırırken Milliyet’te sizin yazınızı görüp siteye geldim. Sanırım anne sütü fazla gelmesi olayını yaşıyorum. Ben doktora öğrencisi bir hemşire

Yazının Devamı

Çocuğum Müzik Dehası mı?

1 Ocak 2014

Wolfgang Amadeus Mozart müzikle ilk olarak 3 yaşındayken, müzisyen olan babası 7 yaşındaki ablasını müzik çalıştırırken tanıştı. Oğlunun müziğe ilgisini gören baba, 4 yaşındayken ona kısa parçalar gösterdi. Mozart bunları hatasız olarak tekrar edebildi. 5 yaşındayken ilk bestesini yaptı. Yazmayı henüz bilmediği için notaları onun yerine babası not etti. 6 yaşında ilk halka açık konserini verdi. Yaşamı boyunca 600'e yakın eser besteleyerek klasik müziğin en etkili isimlerinden biri oldu.

Ölümünden yaklaşık 200 sene sonra bile Mozart’ın müziğinin etkisi araştırmalara konu oldu. 1993 senesinde yapılan bir araştırmada(1), bir zeka testindeki soruları çözecek olan denekler üç değişik türde hazırlığa tabi tutuldu. Deneklerin bir kısmı soruları çözmeden önce 10 dakika sessiz bir ortamda bekledi. Bir kısmı 10 dakika boyunca sözel rahatlama yönergeleri dinledi. Geri kalan kısmı da 10 dakika boyunca Mozart’ın bir sonatını dinledi. Sonunda Mozart’ın sonatını dinleyen denekler zeka testinin ilk 15 dakikası boyunca daha yüksek performans gösterdiler. Literatüre Mozart Efekti olarak geçen bu araştırma, “anne karnındaki bebeklere Mozart dinleterek zekalarını artırma” gibi yorumlara kadar

Yazının Devamı

Evrene Mesajımı Yolladım: Ben Mükemmel Bir Anneyim!

10 Kasım 2013

En güzel çocuğu ben yaptım, en güzel şekilde ben baktım, en hoş aktivitelere giden benim, herşeyi de ben bildim. Ov! Peki, pekiii anladık! Sen neymişsin be abla, A-a-aaaaaaa!

Yok yav! Aslında hiç de mükemmel bir anne falan değilim. Sadece böyle bir başlık blogda nasıl duruyor diye bir deneme yapayım dedim. Aslına bakarsanız şu anda pijamalarımın içinde, bilgisayarın önünde oturmuş, burnumu çekip perşembe günkü anaokulu veli toplantısında kaptığım şahane grip virüsüne sövdürüyorum. Aynı hastalıktan muzdarip olan kocam salondaki koltuğa kedi gibi kıvrılmış durumda. Kuzey’in hapşırık silsilesi nedeniyle sabahın 7'sinde dikilen Can bey de öğle saatlerinde pili tükenmiş olduğundan odasında uyuyor. İşte mükemmel anne, baba ve çocuğun son derece aktif ve mükemmel cumartesi günü!

Başımı sola çevirdiğimde mutfak tezgahında toparlanmayı bekleyen bulaşıklar bana el sallıyor. Evde yürümeye kalksam yerlerde envai çeşit bebek oyuncağı ve eşyası… Can’ın yaş itibarıyla tertip ve düzen konularında bir keçi yavrusu kıvamında olduğunu belirtmeme gerek yok herhalde. Ne zaman koltuktan kalkmaya niyetlensem, ayağıma birşey batmasın diye tırsarak geri oturuyorum. Şimdi blog yazmadaki başarımın

Yazının Devamı

Anne ve Bebek İhtiyaçları Listesi (Doğum – 1 Yaş)

6 Kasım 2013

Can’a hamileliğimin ilk trimesteri bitmişti. Hormonların çıldırmasından dolayı her türlü yemeğin garip koktuğu o dönemi atlatmıştım. İçimde büyüyen bebeğimi hissetmeye çalışıyor ve en çok da gelecek günlerin bize neler getireceğini düşünüyordum.

Hamilelik boyunca tecrübe ettiğim en garip durumlardan biri odaklanma yetimin azalmasıydı. Bilgisayarımın başına oturmak, televizyon izlemek ya da kitap okumak istemiyor, hangi aktiviteyi yaparsam yapayım kısa bir süre sonra yoruluyor ya da sıkılıyordum. Bir gün bunun böyle gitmeyeceğini düşündüm. Kendimi meşgul edecek bir uğraş bulmalıydım.

Sonunda bana en çok keyif veren şeye odaklanmaya karar verdim: Bebeğime… Onun aramıza katılacağı ilk günden itibaren nelere ihtiyaç duyabileceğini düşünerek bir liste hazırladım. Bugün aşağıda sizlerle paylaşacağım liste oğlum Can için hazırladığım Bebek İhtiyaçları Listesi‘nin genişletilmiş ve zaman içinde tecrübelerle süzgeçten geçirilmiş halidir. Örneğin orijinal listemde “biberon ısıtma cihazı” olduğu halde, pratikte bunun hiç ihtiyaç duyulmayan bir ürün olduğunu gördüğüm için listeden çıkardım. Keza bebeğin gündüz oturtulacağı “ana kucağı” orijinal listemde yokken, Can doğunca onu

Yazının Devamı

BebekveBen'in Çalışkan Bir Blog Olduğunu Düşünüyorsanız Oylarınızı Beklerim

23 Ekim 2013

Oğlum Can’ın doğduğu Nisan 2011 tarihinden beri blog tutuyorum. Can benim ilk ve tek çocuğum. Dolayısıyla “Anneliği en iyi ben bilirim” diye ahkam kesmeyeceğim. Can nasıl bu dünyada yaşamaya alışıyorsa, ben de onunla beraber düşe-kalka anneliği keşfediyorum. Kişi olarak mükemmellikten çok uzağım. Kendimi geliştirmek için okumayı, öğrenmeyi, araştırmayı ve paylaşmayı çok ama çok seviyorum.

Bundan 2,5 sene önce BebekveBen’de yazarken, beni bekleyen güzel maceranın farkında değildim. Seneler geçtikçe geçmişe dair hatıralar birer birer silikleşiyor. Ben kendi çocukluğumu çok az hatırlıyorum. Can’ın bir kitap gibi elinde tutacağı ve okurken gülümseyeceği hatıraları olsun istedim. Onu büyütürken neler yaşadığımızı bilsin istedim. Blog tutmaya başlama sebebim buydu.

Zaman geçtikçe annelikle ilgili düşüncelerimi paylaşmanın bana keyif verdiğini gördüm. Blogum sayesinde birer, ikişer yeni arkadaşlar-dostlar edinmeye başladım. Bu satırları okuyan sizler gibi, benzer deneyimleri paylaştığımız anneler, anne adayları ve hatta kimi zaman babalar bana kendi maceralarını yazdılar. Okudum, benimle paylaşmaya değer bulduğunuz için mutlu oldum, kendim için olduğu kadar sizin için de

Yazının Devamı

Ekmek Arası Plasenta?

21 Ekim 2013

Uyarı! Bu yazı bazı okurlar için rahatsız edici olabilir. Ha sonra “Aman kardeşim, okudum da midem kalktı”, “Püüü! boyun devrilmesin. Başka konu mu kalmadı?”, “Teee! bayram ertesi içim bi tuhaf oldu.” falan diye başımın etini yemeyin. Ben duyduğumu aktarıyorum. Elçiye zeval olmaz. Ve hatta istemeyen okumasın kardeşim.

Heh! Midesi hassas olanlar, eli ağzında gezenler ayrıldığına göre, kalanlar şöyle bir toplaşsın. Fikir dağıtımı başlıyor. Yalnız lütfen, aramızda konuşmayalım. Şşş! Arka sıralar! Komik olan birşey varsa bize de söyleyin, biz de gülelim. Neyse, hunileri çıkarın, fazla uzatmadan konuyu ılık ılık zihinlerinize akıtıyorum:

Dünya trendlerinden sizleri haberdar etmeyi ilke edinmiş BebekveBen’den müthiş bir bilgilendirme hizmeti daha: “Plasentanızı nasıl alırdınız?” ya da amiyane tabirle “Ekmek arası plasenta“… Plasenta dedim huuu! Şaka yapmıyorum. Hani hamileliğimiz boyunca bebeğimizi beslediğimiz, ona oksijen sağladığımız, “döleşi” ve “son” olarak da bildiğimiz şey. Doğumun son aşamasında doğurularak vücuttan atılan bu organ, ister inanın, ister inanmayın, Amerika dahil bazı ülkelerde şifa niyetine yeniyor. Hem de bizzat anne tarafından…

Örnek vermek gerekirse…

Yazının Devamı