Gurur, mutluluk, belki inanmayacaksınız ama biraz da boşluk. Can doğduğundan beri günde en az 10 kereden toplamda 5,400 kere ve hatta -muhtemelen- daha fazla yapmış olduğum bir şeyin sonuna geldim. 18. aya ulaşmamızın şerefine Can’ı yedirdiğim, içirdiğim, altını değiştiğim ve uyuttuğum gün ve saatleri not aldığım defterleri bırakıyorum. Derin bir nefes! Oh!
Doğum hastanemizde başladı herşey. Doktor “3 saatte bir bebek uyanmasa da siz onu uyandıracak ve besleyeceksiniz.” dedi. Hoş doktor demese de bizimkisi uyanıyordu zaten. Kimi zaman 3 saatte, kimi zaman daha da önce…
Bir yandan emziriyordum. “Acaba bu minik beden yeterince doyuyor mu?” diye endişe ettiğimden hemşireye sormuştum. “Kaç dakika emzirmeliyim?” diye… Şimdi komik geliyor. Ama ilk kez anne olan bir kadın işte bunları düşünüyor. Hemşire de “Şu anda midesi çok küçük. İlk günlerde birkaç çay kaşığı kadar sütle (kolostrum) bile doyar. Ama sonraki günlerde her iki taraftan da 5 dakika falan emzirseniz yeterli” demişti. Tabii uykulu kafayla emzirirken hangi tarafı, kaç dakika verdiğini hatırlayabilene aşkolsun.
Bir de tuvalet konusu vardı. Doktor “İlk günlerde bebek, gün sayısı kadar çiş yapar.” demişti. Yani ilk gün 1 bez, ikinci gün 2 bez, 3.gün 3 bez değiştireceksiniz… Günde de en az 4 kez kaka. Hesap ortada. Emzirmediğiniz zamanlarda elinizde çocuk beziyle dolaşıyorsunuz.
Hastanede kaldığımız sürede emzirme zamanlarında bebeği bana getirdiler. Altını da hemşireler değiştiriyordu. Kendi yaptıkları bez değişimi gibi bakım işlemlerini de bir kağıda not alıyorlardı. Bu nedenle o üç gün bana tatil gibi gelmişti. Eve gelince işler değişti tabii. Annelik her ne kadar harika ötesi bir duygu da olsa da sorumlulukları başdöndürücü. Uykuya düşkün bir insan olduğumdan, yeni düzene alışmaya çalışırken uykusuzluktan tarumar olmuş zihnime güvenemedim. Bu nedenle hastanede gördüğüm şekilde Can’ın uykusunu, beslenmesini, tuvaletini not almaya başladım.
Bir gün, iki gün, bir hafta, bir ay derken günler su gibi geçti. Ekim ayında Can 18 aylık oldu. Bu süre içinde bir gün bile aksatmadan notlarımı tuttum.Tatile gittiğimde, yolculukta, hasta olduğumda dahi not almayı aksatmadım.
Pekiyi ne oldu da artık vazgeçtim? Ummm! Bu soruya yanıtım çok basit: Can artık büyüdü. Beslenme anlamında bizim yediğimiz hemen herşeyden yemeye başladı. Artık aç kalacağından endişe etmiyorum. Tuvaleti çoktan düzene girdi. Uyku saatleri de öyle. Artık hareketleri tahmin edilebilir bir bebek oldu kısacası. Bu nedenle oğluma (ve kendime) güveniyor ve artık not alma ihtiyacı hissetmiyorum.
Belki size pek de önemsiz ve hatta gereksiz bir detay gibi gelebilir, ama, bu 18 aylık süreçte not almanın çok faydasını gördüm. Öncelikle Can küçükken beslendiği saatlerden ve ne kadar besin aldığından emin oldum. Tuvaletini birkaç gün yapmadığı zamanlar oldu. Rahatsızlığını süratle tespit edip fazla ilerlemeden çözdük. Not almamın bir faydası da arkadaşlarıma dokundu. Kah çevremdeki, kah blog dünyasından edindiğim arkadaşlarım kimi zaman Can’ın belli bir ayda ne yediğini ya da ne kadar yediğini sordular. Onların sorularını kolayca yanıtlayabilmek ve aldığım notların bizim dışımızdaki kişilere de faydalı olduğunu bilmek beni mutlu etti.
Öte yandan not almanın bazı zorlukları da olmadı değil. Kimi zaman gün içinde üst üste birkaç kere not almayı unutmuş oldum. Daha sonra ne yaptığımı hatırlamak zordu :) Bu konuda Kuzey’e teşekkür ediyorum. Aklımın uçtuğu dakikalarda onunla beraber zihin jimnastiği yaparak eksikleri tamamlamak çok eğlenceliydi. Kimi zaman dışarı çıkarken not defterimi yanıma almayı unuttum. O zamanlarda yaratıcılığımı! konuşturarak peçetelere, gazete kağıdı köşelerine, broşürlerdeki boşluklara not almam bambaşka bir deneyimdi.
İşte not defterlerimin hikayesi böyle.
Şimdi ara ara çalışma masamın üzerinde duran son not defterime bakıyorum. Bazen boş bulunup yeniden not alasım geliyor. Elim kaleme gidiyor ki, duraklıyorum. Sonra gülümsüyorum. O son not defteri çok anlamlı bir şeyi simgeliyor. Uykusuz geceler falan hepsi boş. Gözlerimi kapadım, gözlerimi açtım. Oğlum büyüdü. Bundan güzeli olabilir mi? Güle güle sevgili defter! Yolun açık olsun. Can sırasını savdı. Artık başka bebeklerin hayatına eşlik et.