Eskilerin deyimiyle yağdı mı her yere yağıyor. Ekonomideki durgunluk haliyle sanat piyasasını da etkiliyor. Piyasada yaprak kımıldamıyor. Çağdaş Türk sanatçılardan Şahin Paksoy, özgün eser üretiminin sınırlı olmasının da konjonktürün etkilerini ağırlaştırdığını söylüyor. Paksoy, sanatsal üretimini güne uyarladığında dahi, özgün kalmayı, Anadolu kalmayı beceren sanatçılarımızdan.
Özgün ve özünden yaratıyor
Sanatsal üretimini yaparken kendine bakan, hikmeti kendinde arayan, yaratacağı şeyi kopyalamayan, özgünlüğü ve özünden yaratmasıyla Türk sanatının önemli ismi.
Bu nedenle Şişman Kadınlar, Ceyhan’da Cambaz, Hıdrellez, Hamamda Yıkananlar başta olmak üzere yaptığı heykel ve resimler hem hayatın hem de bu toprakların özünden gelir.
Özüne olan merakı onu tarihe, kültüre, Anadolu toprağına yaklaştırmış, araştırmacı kimliğini ortaya çıkarmış. Bunun etkisiyle sanatçı kimliği yanı sıra halı-kilim, Osmanlı hat sanatı, tarih boyunca Anadolu’da üretilmiş arkeolojik eserler, Anadolu Halk sanatçılarının ürettiği cam altı resimler, tasavvuf kültürü objeleri, başlangıçtan bugüne Türk kahvesi objeleri gibi önemli koleksiyonlarına sahip.
Anadolu ve bu topraklara ilişkin tarihi obje bilgisi nedeniyle
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ihracatın artması, ülkeye döviz girişinin hızlanması için yol haritasını belirledi. İnovasyonun her şirketin kurum kültürü haline gelmesi için yarışmalar, haftalar düzenliyor. Bir yandan da 1.200 üye şirketin kapısı tek tek çalınarak, Ar-Ge ve tasarım merkezi kurmaları için teşvik ediliyor. İhracatta katma değerin artması için hükümet de önemli adımlar atıyor.
Yeşil pasaport veriliyor
Mesela ilk kez bu yıl ihracatçıya yeşil pasaport verilecek.
İhracat destekleri üç katına çıkarılarak 3 milyar TL’ye yükseltildi. Rusya ile ilişkiler normalleştirildi. Stratejik yatırımların hangi bölgede olursa olsun 4’üncü bölge teşvikleri alması kararlaştırıldı.
AR-GE ve tasarım merkezlerine sağlanan destekler genişletildi. Türkiye terörün gölgesinde Cumhuriyet tarihinin en zorlu günlerini yaşıyor. Turistin ülkeye gelmekten korktuğu noktada döviz getirici kalem olarak ihracat her zamankinden daha büyük önem kazanıyor. TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi ile ülkeye döviz girişini artırmak için inovasyon başta olmak üzere geliştirdikleri stratejileri konuştuk.
155 milyar dolar gelecek - Bu yıl ne kadarlık ihracat hedefliyorsunuz?
Orta vadeli programda hedef 153.2 milyar
Her alanı dönüştüren teknoloji sayesinde geleceğin sağlık teknolojileri de bilimkurgu filmlerine ilham olacak noktalara doğru gidiyor. Çok değil 3-5 yıl içinde evlerimiz birer küçük laboratuvara dönüşecek. Bu gelişmeye imkân veren icadı yapansa 38 yaşındaki Türk bilim adamı: Aydoğan Özcan. Laboratuarında cep telefonundan tahlil yapan mobil mikroskobu geliştirdi. Üniversiteye başlayana kadar akıllı telefonu dahi olmayan Prof. Dr. Aydoğan Özcan bugün mühendislik ve tıp alanındaki çalışmaları ile dünyanın en parlak 10 bilim insanı arasında gösteriliyor.
Obama da ödül verdi
Koç Üniversitesi’nin bu yıl ilk kez verdiği Rahmi Koç Bilim Ödülü’nü almak için geçenlerde İstanbul’a geldi. Kendisinde ödül çok, Amerika’da, dünyada ses getiren başarılı çalışmalara imza atan kişilere verilen Başkanlık Kariyer ödülünü Barack Obama’nın elinden aldı.
Aydoğan Özcan, Bilkent Üniversitesi elektrik-elektronik mühendisliği bölümünden mezun. Amerika’da klasik mikroskopların görüntüleme kapasitesini bin kat artıran bir sistem geliştirmesi, bilim dünyasında bir anda tanınmasını sağlamış.
Cep telefonuna entegre, lenssiz ve ucuz mikroskobu icat etmesiyle, adını dünyanın en önemli bilim insanları arasına
Karlı, soğuk bir Ankara günü. Havanın soğukluğu Ankaralılar için sıradan. Ancak Ulus’ta İkinci Meclis Binası’nın tam karşısında yer Ankara Palas’ta sıra dışı bir kalabalık var. Yazar Alev Alatlı’nın konuşmacısı olduğu ‘Ankara Palas Buluşmaları’na ilgi büyük. Ankara Palas, 1930’larda siyasetçiler, gazeteciler, akademisyenler, sanatçıların buluşma mekanı idi. Alatlı’nın konferansı da başkentin entelektüel kesiminin sorularıyla gecenin ilerleyen saatlerine kadar sürdü. Tuğba Arslan Başara –Okan Başara çiftinin organize ettiği, ‘Ankara Palas Buluşmaları’ her ay kendi alanında uzmanlaşmış, tanınan isimleri Başkent’e davet ediyor. Tuğba Arslan Başara, sanat, bilim, teknoloji gibi birçok başlıkta her geçen gün yaşanan gelişmelerin bire bir aktarılması ihtiyacını doğurduğuna inanıyor. Bu amaç doğrultusunda gerçekleştirdikleri buluşmaları, dinleyen ve dinlenen arasında bu coğrafyanın ezeli dokusunda mevcut hikmet alış verişinin sağlanmasına aracılık ediyor. Buluşmaların bu ayki konuşmacısı Alev Alatlı sorularımızı yanıtladı.
Strateji, politika, taktik
- Suriye için İran, Rusya ve Türkiye arasında imzalanan anlaşmayı değerlendirir misiniz? Türkiye ne kazandı, ne kaybetti size göre? Bu
Genç nüfusu nedeniyle girişimcilik Türkiye için çok önemli. Gençlere iş yaratmak için bir süredir sorumluluk hisseden birçok kurum çeşitli platformlarla konuya dikkat çekmeye çalışıyor. Akbank da ismi girişimcilikle özdeşleşen kurumların başında geliyor. Bunda şüphesiz 10 yıldır Endeavor ile omuz omuza çalışmasının etkisi büyük. Girişimcilik ekosistemine katkıda bulunmak için bugüne kadar pek çok projeye imza atmış olan Endeavor, bilgi ve deneyim birikimini gençlerle paylaşmak için başlattıkları CaseCampus Vaka Çalışmaları Programı’nı sürdürüyor. Programın detaylarını konuşmak ve programa katılmış 2 genç arkadaşın deneyimlerini dinlemek için Akbank Yönetim Kurulu Başkanı ve Murahhas Üye Suzan Sabancı Dinçer, Endeavor Başkanı Emre Kurttepeli ve Yönetici Direktörü Didem Altop ile buluştuk.
Suzan Sabancı Dinçer, “Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için girişimcilik çok çok önemli” diyerek, bu nedenle Akbank olarak kültür-sanat, eğitim-gönüllülük temalarının yanına girişimciliği de 3’üncü sosyal sorumluluk teması olarak seçtiklerini vurguluyor.
Kurum içi girişimcilik
Her ne kadar konu ağırlıklı olarak teknolojiye bağlı yeni kurulan şirketler üzerinde yoğunlaşsa da, sohbet sırasında
Daha kışı devirmemişken yaz koleksiyonları konuşulmaya başlandı. Her şey o kadar çabuk değişiyor ki insanların modayı takip edecek hali kalmayacak yakında. Bu çizginin dışında kalan ünlü birer modacı olmalarına karşın trendlerin peşine takılmayan zamansız modacıların belki de en ünlüsü: Hüseyin Çağlayan.
En etkili 100’ün içinde
Londra’da yaşayan Türk tasarımcı, TIME dergisi tarafından en önemli 100 modacı, Wallpaper dergisi tarafından ise sektöre son 20 senede yenilik getiren 20 kişi arasında gösterilen bir isim. İngiliz şövalyelik nişanı aldı. İngiltere gibi bir ülkede iki kez yılın modacısı seçildi.
Mıchelle Obama da giyiyor
Türkiye’de adını sağır sultanın bile duyması ise Michelle Obama’nın İngiltere ziyaretinde onun kıyafetini giymesiyle oldu. Marion Cotillard, Cate Blanchett, çok farklı bir tarzın temsilcisi olmasına karşın Lady Gaga, Tilda Swinton da onun kapısını çalanlardan... Yılda 8 koleksiyon hazırlıyor, Viyana Üniversitesi’nin Moda Bölüm Başkanlığını yapıyor, Metropolitan Sanat Müzesi’nde sergi açıyor, Londra’nın en itibarlı tiyatrolarında dans gösterisi sahneye koyuyor. Aynı koltuğa birçok karpuz sığdıran, eğlenceli minimalist modanın temsilcisi Çağlayan bir konferans
Geçen hafta sonu turizmin kalbi ait olduğu yerde, Antalya’da attı. Akdeniz Turistik Otel İşletmecileri Birliği’nin (AKTOB) organize ettiği 6’ncı Uluslararası Resort Turizm Kongresi, Antalya Barut Lara Otel’de yapıldı. Kongrenin yapıldığı Barut Lara ve çevredeki diğer otellerde, özellikle Alman ve Belçikalı yaşlı turistlerin fazla olması dikkatimi çekti.
KUŞ SÜTÜ DAHİL!
Yaşlı Avrupalı turistlerin bir bölümü kışın da Antalya’ya geliyormuş. Neden mi? Berlin’de, Brüksel’de kışın ödedikleri aylık ısınma giderlerinin dahi altındaki paralarla, neredeyse ‘kuş sütü dahil!’, çok kaliteli hizmetin verildiği beş yıldızlı otellerde bir hafta kalıyorlar!
SİYASET HAPŞIRSA!
Antalya’da, fiyat üzerinden daha fazla rekabetçi olmamak noktasında herkes hemfikir.
AKTOB Başkanı Yusuf Hacısüleyman açılışta yaptığı konuşmada konuya özellikle dikkat çekti: “Fiyat her şey demek değil. Böyle olsaydı kimse gemlemezlik etmezdi. Fiyat/hizmet dengesi önemlidir ama gelenler fiyat için mi geliyorlar? Bu soru irdelenmeli. Turizmin bir devlet politikası olarak ele alınması gerektiğini öğrendik. Dünya genelinde politik söylemlerin turizmi bu denli etkilediği daha önce görülmemişti.” Hacısüleyman, büyük turizm
Körfez’in incisi, Katar’ın başkenti Doha’da bir haftaya yayılan ‘Türk Kültür Günleri’ haftası büyük ilgi gördü. Türk yemekleri, ebru sanatı, sergiler şehrin belli yerlerindeki aktivitelerle Katarlılarla buluştu.
Türkiye’yi yurtdışında tanıtmak, kültürel diplomasi faaliyetleri yürütmek, Türkçe öğretmek misyonu üstlenen Yunus Emre Enstitüsü’nün davetlisi olarak katıldık programa. Yunus Emre Enstitüsü’nün Başkanı Şeref Ateş ile Doha’da buluştuk.
Malum, kendisi ve başkanlığını üstlendiği kurum FETÖ’nün hedefinde. Aslında hedef haline gelmeleri, daha 2014’te, Balkanlarda ilk Türkçe öğretmeye başladıkları dönemde olmuş. Buluşmamızda, başkanlığını yürüttüğü kurum hakkında bizi bilgilendiren Ateş, 2009’da Ankara’da açılan merkezin kamu vakfı statüsünde olduğunu söyledi.
Ateş, “Yunus Emre Enstitüsü, Batılıların 50-100 yıldır, Goethe Enstitüsü ve British Council gibi kurumlarla yaptığı kültürel diplomasi faaliyetlerini gerçekleştirmek için kuruldu. Vakfın icra organı da Yunus Emre Enstitüsü. Faaliyetleri yurtdışında olduğu için, öncelikle kültür merkezleri kuruldu” diyor.
Avrupa ülkelerinde lobi
Ateş, merkezin 2013’ten itibaren Viyana, Avrupa, Almanya, Fransa, Japonya, Malezya ve Amerika’da