450 farklı mağazası ile İstanbul’un en büyük alışveriş merkezini Anadolu yakasındaki Libadiye semtinde kuran Emaar, konutların yüzde 80’nini sattığı projesinde turizme de eğildi. Emaar’ın, özellikle Körfez’den getireceği turistler, projedeki otellerde konaklayıp, AVM’de alışveriş edecek. Yabancı tüketicilerin karşı yakada konaklayıp, alışverişini burada yapması için cazip paket turlar hazırlanacak. Anadolu yakasının doğa ve tarihi öne çıkarılacak. Deniz yolu ile tarihi yarımadaya turlar düzenlenecek. 828 metreyle dünyanın en yüksek binası olan ve toplam 7 farklı rekoru elinde bulunduran Burj Khalifa ve 1.2 milyon metrekarelik alanıyla dünyanın en büyük, 80 milyonu aşkın ziyaretçi sayısıyla en çok tercih edilen alışveriş destinasyonu olan The Dubai Mall, Emaar’ın lokomotif projelerinden.
450 mağazada ‘yok’ yok
İstanbul’da daha önce Toskana Vadisi projesini hayata geçiren Emaar Türkiye, bir kabuk değişimi içerisinde. Üçüncü havalimanının ortaklarından Limak Holding’den transfer edilen Cenk Arson CEO’luğa getirildi. İKSV Genel Müdür Yardımcısı Arzu Uludağ da pazarlama, satış ve kiralamalardan sorumlu kıdemli direktörlüğe transfer edildi. Uludağ, daha önce de Eczacıbaşı Yapı grubunda
Seçim kampanyası döneminde sert ve şahin söylemiyle dikkat çeken Donald Trump’ın, ABD Başkanı olarak izleyeceği politika tüm dünya ekonomisini olduğu gibi Türkiye’yi de etkileyecek.
Trump, fırsat olabilir
Biz de yeni dönemi konumu gereği ABD’yi ve başkan adaylarını, kampanya sürecini yakından takip eden Türk-Amerikan İş Konseyi (TAİK) Başkanı Ekim Alptekin ile konuştuk.
Batı’nın dışında kalacaktık
- Trump’ın başkanlık koltuğuna oturmasının Türkiye’ye ekonomik etkileri nasıl olur size göre?
Trump’ın genel tavrı nedeniyle daha adil ve samimi bir ekonomik ilişki olacağı açık. ABD ve AB Transatlantik Serbest Ticaret Bölgesi (TTIP) anlaşmasını müzakere ediyordu. Obama TTIP’i bitirmeye çalıştı ama başaramadı, Avrupadaki belirsizlik nedeniyle, iktidar süresi yetmedi, imzalayamadı. Bu Türkiye’nin lehine oldu. Çünkü dışında kalmış olacaktık. İmzalar atılmış olsaydı şimdiden bunun zararını görmeye başlamıştık. Türkiye ekonomisine yılda en az 20 milyar dolara mal olacaktı. Sadece ekonomik kayıp olarak da bakılamaz bu konuya. Bizim yeni Batı düzenini temsil eden bir oluşumun dışında kalmamız, Türkiye’nin son 70 yıldaki iradesine aykırı bir durum olacaktı. Türkiye’nin yatırım merkezi olarak çekim
Türkiye’nin duayen sanayicilerinden Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkan’ı Ahmet Nazif Zorlu, haftanın belli günlerini Manisa’da bulunan üretim üssü Vestel City’de geçiriyor. Hâlâ üretimi bir fiil takip ediyor, yeni çıkan ürünlerle ilgili olarak başta eşi olmak üzere çevresindeki kadınların fikrini alıyor. Yaptırdığı bir çalışmaya göre ev işlerinde konvansiyonel yöntemler yerine, ileri teknolojiye sahip beyaz eşya, fırın, çamaşır makinesi kullanıldığında kadınların ömrüne adeta ömür katılıyor. Tam 6 yıl ilave zaman yaratılıyor.
Teknolojinin kadını özgürleştirdiğini söyleyen Zorlu, akıllı evlerle hepimizin hayatının daha da kolaylaşacağına dikkat çekiyor. Manisa’daki fabrikasının dünyanın en prestijli ödüllerinden birisi olan Endüstriyel Mükemmelik Ödülü’nü almasının mutluluğunu bizimle paylaşan Ahmet Nazif Zorlu sorularımı yanıtladı.
Yerli malı takıntısı!
Hala haftanın birkaç günü ama özellikle her cuma hiç aksatmadan Manisa’daki fabrikanızı ziyarete gidiyorsunuz. Takıntılarınız, toteminiz var mı? Yoksa üretimin de içinde olmayı mı seviyorsunuz?
Yerli malı kullanılması takıntım var. Beyaz eşya, kahverengi eşyadan sonra, Türkiye’nin yerli telefonu Venus’ü de iki yıl önce
Cumhuriyet sayesinde okuyup, bilim insanı olduğunu söyleyen Muazzez İlmiye Çığ, “Kadınların hakları Cumhuriyet tarafından altın tepside verildi. Ama kadınlar bunun değerini bilemiyor” diyor
103 yıllık Cumhuriyet çınarı Muazzez İlmiye Çığ, Cumhuriyet’in 93. yılını kutladığımız bugün çuvaldızı kadınlara batırdı. Sümer ve Hitit kültürlerinin en önemli araştırmacısı, yüzlerce makale, 16 kitap yazdı. “Cumhuriyet sayesinde var oldum” diyor. Kendisiyle Haliç Kongre Merkezi’ne yakın Lazzoni Hotel’de buluştuk. Otelin genel müdürü Gürhan Sayar başta olmak üzere herkes yanımıza gelip fotoğraf çektirdi. Entelektüel birikimi, şapkası, ruju, bakımlı hali, coşkusu insanları etkiliyor. 103 yaşında, yokluğu, savaşı, Cumhuriyet’in ilan edilişini görmüş. Demokratik bir Cumhuriyet’te fırsat verilen kadınların neleri başarabileceklerinin canlı kanıtı o. Ama en çok kadınlara kızıyor. Neden mi? Buyurun okuyun...
Size göre Cumhuriyet’in kadınlara sunduğu en önemli kazanım neydi?
Özellikle okumuş kadınlara çok kızıyorum. Haklarına sahip çıkmayı bilemediler. Cumhuriyet, haklarını altın tepsi içinde verdi. Kolay aldılar, onun için sahip çıkmadılar, bu haklara karşı gelenlere tepki göstermediler.
Fiziksel ve sosyal dezavantajları nedeniyle sokağa çıkamayan, hayata katılamayanlara elini uzatan bir kampı var Türkiye’nin. Hafta ortasında Kaş’ta ziyaret ettiğimiz Düşler Akademesi’nde engelli dostu olarak tasarlanmış atölyelerde gençler dans, müzik, fotoğraf, film, DJ’lik, resim, aşçılık, yoga, tasarım eğitimleri alarak sanatçı kimliklerini ve becerilerini geliştiriyorlar. Engelli çocuklardan oluşan Social Inclusion Band, o kadar başarılı oldu ki, Babylon ve yurt dışında konserler vermeye başlamışlar. Grup üyeleri konserlerde aldıkları sanatçı kaşesi ile ekonomik özgürlüklerini de kazanmış durumda. Düşler Mutfağı ise eğitim atölyesi olmanın dışında imalathane olarak değerlendiriliyor ve catering hizmeti sunuyor.
Sebze meyve bahçeden
Düşler Akademisi’ndeki basın toplantısında, engellilerin pişirdiği kurabiyeleri yerken Düşler Akademisi Kurucusu Ercan Tutal güzel haberi verdi:’’Tüm Hilton Otelleri kurabiyelerini bizden alıyor. Büyük holdingler toplantılarına bizim kurabiyelerimizden istiyor”
Londra’da kitapları ilgiyle karşılanan Sabahattin Ali bizde tanınmıyor! Adam Türk edebiyatında psikolojik romanın ilk örneklerinden kabul edilen ‘Kürk Mantolu Madonna’yı yazmış, üstelik kitap yıllardır en çok satanlar listesinde, ama TV’de halkımızı aydınlatan! yorumcular pop şarkıcısı Madonna için yazdı sanıyor. Sunucu Funda Özkalyoncuoğlu mu acaba sadece kitaptan bihaber olan, tüm sanatsal etkinliklerde endam gösteren, magazin basınımızın çekmelere doyamadığı ‘elitler’ diye pazarlanan cemiyet figürlerine bir tutun bakalım mikrofonu, kaçı romanın Madonna hakkında yazıldığını düşünmez acaba?
Neyse biz konumuza dönelim, içeride inanılmaz bir gafla gündeme gelen Sabahattin Ali’nin insanın içini titreten bir aşkı anlattığı Kürk Mantolu Madonna’sı Londra’da sanat gündemini belirledi. Bu takıntılı aşkı tüm İngilizlerin duymasına yol açan insanlar ise mimar Murat Tabanlıoğlu ve Melkan Gürsel oldu.
350 bin ziyaretçi
Tabanlıoğlu mimarlığın ortakları Murat Tabanlıoğlu ve Melkan Gürsel, dünyanın en önemli sanat etkinliklerinden Londra Tasarım Bienal’inden davet alıyorlar. Kendilerinden bir okuma odası eseri yapmaları isteniyor. Onlar da bienalde, Türk edebiyatının gelmiş geçmiş en önemli
Dünyayı uluslararası sermaye yönetiyor. Bu sermayenin arkasında ise Amerika ve Batı var. IMF, Dünya Bankası, Moody’s hep Batı finansal düzenine göre kurulmuş ve onların yönettiği kurumlar. Amerika bir ülkeye kızdığında topuyla tüfeğiyle girmesi gerekmiyor, notu düşürüveriyor derecelendirme kuruluşları. Veya işte Dünya Bankası’nın yapısı. Brezilya ve Türkiye’nin son yıllardaki büyümesi ortada. Ama Dünya Bankası’nın öyle bir yapısı var ki Belçika’nın oy hakkı, bizden de, Brezilya’dan da daha güçlü bu bankada. Ancak Dünya artık eski dünya değil.
Işık Doğu’dan
Çin kimilerine göre 10, kimilerine göre 20 yıl içinde dünyanın en büyük ekonomisi olacak. Dünyanın lideri olan bu ülkenin, Batı’nın kurduğu bir oyun planını daha fazla sürdürmesi eşyanın tabiatına aykırı. Nitekim önce Asya Kalkınma Bankası’nı kurdular. Ardından kendi derecelendirme şirketlerini kurdular. Önümüzdeki 5 yılın yıldız ülkeleri olacak Brezilya, Çin, Hindistan, Güney Afrika, Rusya şimdi de bir araya gelip Dünya Bankası’na alternatif olabilecek bir banka kurdular. New Development Bank, her ülke cebinden 2 milyar dolar çıkarıp sermaye olarak koydu. Bankanın hükmettiği kaynak şimdilik 50 milyar dolar. Yeni ülkelerin üye
Metro Toptancı Market bir süredir yerel bazı lezzetlerin coğrafi ürün statüsüne alınıp Avrupa’da kendi yöre markasıyla satılması için çalışmalar yürütüyor. Bunun için üreticiye destek veriyor, yerli tohum kullanımını özendirmeye çalışıyor. Finike portakalı, Taşköprü sarımsağı Avrupa’da raflara bu sayede kendi markasıyla çıktı. Coğrafi işaret, belli bir niteliği olan, ünü ve bazı özellikleriyle, bir bölge, yöre veya ülke ile özdeşleşmiş ürünü gösteren işaret topluluğu anlamına geliyor. Metro, başta Finike portakalı, Zile pekmezi, Ortaca limonu, Taşköprü sarımsağı, Giresun tombul fındığı, Aydın inciri, Malatya kayısısı, Ege sultani üzümüne kadar Türkiye’nin yerli tohumlarını ve değişik bölgelerinde özgün doğa koşullarında yetişen 60 adet coğrafi işarete sahip ürünü raflarında satıyor. Metro Toptancı Market Genel Müdürü Kubilay Özerkan’la buluşmamızda, Finike portakalının, Fransızların gastronomi şehri Lyon’da yok sattığını ve üç michelin yıldızlı şeflerin aromasını çok beğendiklerini öğrendim. Şimdi Kars kaşarının otantik yöntemlerle üretimini desteklemeye başlıyorlar.
Kırsal kalkınma modeli
Aynı zamanda çok iyi bir gurme olan Özerkan’a göre, michelin yıldızlı restoran