Star TV’de ‘Anne’ dizisi başladı. ‘Anne’leri oynayacaklar bulunur da ‘çocuk’ları böyle oynayacak isim kolay bulunmaz. Dizinin başrolünde çocuk oyuncu Beren Gökyıldız var. Merak ettim Cansu Dere, Vahide Gördüm ve Beren Gökyıldız ne kazanıyor bölüm başına? Haber bültenlerinin vazgeçilmezleri çocuklara tecavüz, işkence, kadın cinayetleri ve dayakları sürekli ekrana geliyor. Daha dün ekranda vardı hem kanserli, hem de koca şiddetine maruz bir kadın. “Bir nevi ‘Kibritçi Kız’ olur mu?” diyerek mesafe koydum diziye.
Eh tabii ki mevcut. ‘Duygu sömürüsü’ yaldızını sıyırıp diziye bakıldığında, dondurma reklamının aksine bir oyuncu Beren Gökyıldız’la karşı karşıya kalıyoruz. Şule (Gonca Vuslateri) ve sevgilisi Cengiz (Berkay Ateş) köhne hayatların gidişatından muhteşem bir demet sunuyorlar. Zeynep (Cansu Dere) belki başrolde. Ama işte bu ekip olmasa? Daha Vahide Gördüm gelecek. Sinema filmi gibi olan dizilerin vazgeçilmez handikapıdır sulanmak. “Daha da ağlatalım, böyle zaman kazanırız?” diye düşünülür mü? Ama bu doz iyi. Nail Yurtseven ve Cem Tuncer yapmış müzikleri. Dizinin kendisi kadar konuşulmuş sosyal medyada. ‘Duygusal akorların ve enstrümanların’ resmi geçidinde, ‘Öyle Bir Geçer
FOX’ta ‘Gelinim Sensin’de gelin adayları kocaman bir salonda gelecek telefonu bekliyorlar. Telefon çalıyor, damat adayı kendine ‘uygun’ gördüğü genç kızı arıyor. Süslenmiş, püslenmiş oturmaları ve çalan telefona koşmaları pozitif ayrımcılık gibi geldi. Damat annesi Şevkiye Hanım: “Gelinim olursan, balayına giderseniz gelmek istesem beni de alır mısınız?” diye soruyor gelin adayına. “Yemek yapar mısın kızım?”dan “Kayınvalidenle oturur musun?” sorularına yolculuk başlıyor.
Ev ahalisi bu duruma pek sinirlendi:
“Bu kaynanaların kendi kaynanaları da gelse anlatsalar gerçekler nasıl oluyormuş. Bir de kızlara baskı yapıyorlar, ‘Benimle oturur musun?’ diye... Kocaları gelse de
sen anneme neler yaptın diye anlatsalar!”
YİNE ‘PARAMPARÇA’
Ekranda entrika, aşk ve nefret vazgeçilmez formül. Ama çok azı tutuyor. “Hepsini içine koyduk ama yine tutmadı” diye söyleniyorlar. ‘Paramparça’ bu işi en iyi yaptığını gösteriyor. Sürprizler bitmiyor. Dizi de üstesinden gelip aynen devam edebiliyor. Mantık, soru işareti dinlemiyor. Seyirciyi de üzerinde fazla durmaması için ikna yollarını çok iyi buluyor. Mesela iyi oyunculuk. Örnek; son bölümde Hazal’ın cinayet işlediğini Ozan ve Cihan’ın öğrenmesi
Entrika, para, gizem, at, avrat, silah, Urfalı, ergen ve yasak aşk... Büfeler vardır tost, döner, sosisli, lahmacun ve simit ne ararsan mevcut. Ama hiçbirinin doğru dürüst tadı yoktur. FOX’un yeni dizisi ‘Kalbimdeki Deniz’ de o hesap. “Hangi karakteri ararsan mevcut. Onların hikayeleri de var. “Daha ne istiyorsun be adam?” ya da “Zaten biz senelerce oynasın mı istiyoruz? Bir sezon gidecek, bitecek. Nedir derdin? Sevmedin bırak seyretme! Millet izlesin” diyeceklerdir.
Dizide roller idare ediyor. Özge Özberk kocasından şüphe etmeyen, başına gelen felaketin altında kalkmak için uğraşan kadın rolünde olmuş. Ama nereye kadar? Kutsi de bu kurgu içinde olacakmış hissi veriyor. Her ikisi de ‘yumuşak ve iyi kalpli insanlar dünya üzerinde birbirlerini bulacaklar’ hikayesine uygunlar.Hakan Eratik de verilen görevi yerine getiriyor işte. Dizide oyunculuk konusunda dikkatimi çeken iki isim var: Fikriye (Yeşim
Ceren Bozoğlu) ve Cemile (Güzin Usta). Yani başroller değil, yan roller.
CESUR MU, GÜZEL Mİ?
Fragman yayınlandı. Ev ahalisinin kafası karışık. Bizlere sunulan görüntüde ‘ne muhteşem sahne’ etkisi yaratılmak istenmiş. At üzerindeki şov sonrası, cipten atlama sahneleri “Vay be” dedirte
Komşularımızın haritaları değişirken, parça pinçik olurken bizim haber kanallarımızın baş misafiri strateji uzmanları oluyor. Hemen altını çizeyim, bu konuda bana eleştiriler geldi. Uzmanla analist arasında fark bulunduğu, ekrana çıkan isimlerin bunlardan hangi özelliklere sahip olduklarının ayırt edilmesinin gerektiği söylendi. Özetle; “Her uzman uzman değildir. Bir konunun uzmanı ekonomiden, politikaya oradan psikolojiye, sosyolojiye, felsefeye, tarihe kadara uzanan uzun disiplin başlığına sahip olmalı.
Analistle karıştırılmasın” deniliyor. Belirteyim, çoğunluk uzman ama bazıları analist diye yazdırıyor. PKK ile mücadele dahil, yukarıda sözünü ettiğim durumun ekran halini merak ettim, sordum. Son bir ay içinde en çok ekranda olan isim kim diye? Suriye,
PKK, Musul, operasyon gibi başlıklar haberde yer alıyorsa “Telefon bağlantımız var?” ya da “Stüdyo konuğumuz” anonsundan sonra karşımıza çıkan isim, Abdullah Ağar.
Günde beş defa
Gün hesabına vurunca durum böyle. Soldan sağa (ne kadar sol!) hemen hemen tüm kanallara çıkmış, görüş bildirmiş Ağar. Bunların arasında iki yerel kanal da var.
Müjde Uzman, ‘Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz’da Hızır’ın sevgilisiydi. Yurt dışına yollandı. Bir baktık ‘Kiralık Aşk’ta ekrana geldi. Ne diyelim, işin uzmanı olmak böyle bir şey!
Olağan şüpheli!
‘Bir cinayet itirafı daha Müge Anlı’da’ diye bir basın bülteni geldi. Bültendeki şu ayrıntı önemliydi: “Daha önce kendi öz yeğenine cinsel istismarda bulunduğu için 1.5 yıl hapis yatan Himmet Aktürk’ün küçük çocuklara olan zaafı yaşadığı bölgedeki mahalle sakinleri tarafından biliniyordu.” Olağan şüpheli yani!
Peru Elif’ini arıyor
Kanal 7’nin günlük dizisi ‘Elif’in başrol oyuncusu Isabella Damla Güvenilir, Peru’da çok seviliyor. Peru kanalı yetkilileri ülke çapında ‘Elif’e en çok benzeyen çocuk yarışması yapmaya karar vermiş. Yıllarca Brezilya dizilerinin peşinden koşmuştuk. Şimdi sıra onlarda...
Oran düşse ne olacak?
TRT Haber’de ünlü ekonomi hocamız Kerem Alkin enflasyon sepetinde gıda payının daha da aşağılarda, yüzde 15 olmasını istemiş. Kıstas Avrupa. Hocam beni pazarın sepeti ilgilendirir!
amimiyetle söyleyeyim, hem Poyraz’ı hem de Ayşegül’ü ‘günlük hayatta’ görünce bunun bende olumsuz etki yarattığını fark ettim. Diziyle gerçeğin karıştırılması halini yaşadım. Bizde karakterlerle oyuncu karıştırılır. Bende tersi oldu, oyuncuyla karakter karıştı. “Böyle ağlayan Ayşegül, Burçin Terzioğlu mu?” ya da “Böyle dövüş sanatı ustası Poyraz Karayel, o masanın yanında konuştuğum sakin İlker Kaleli mi?” soruları, diziyi izlerken beni rahat bırakmadı. O ‘kavuşma sahnesi’nin içine giremedim. Ev ahalisi pek kızdı bana: “Ne ruhsuz adamsın.” Yani şimdi ben de burada okura niye yalan söyleyeyim:
“O ne sahneydi, o ne bakışlardı” diye. Onlar oynadı, ben seyrettim.
Neden IŞİD?
Senarist Ethem Özışık’a sordum “Neden böyle bir geri dönüş?” diye. “İki sene ortalıkta yoktu Poyraz. Yüksek bir giriş olsun istedik. Poyraz’ı büyük bir operasyonun içine koymak en mantıklı ve makul yol olarak görüldü bize” dedi. Özışık bir ‘lego’ ustası. Bulduğu karakterleri kendi soru işaretleriyle nasıl yürüteceğini çok iyi biliyor. Örneğin, Eda (Funda Eryiğit) istihbaratla çalışır sözde Nevra Saygıner’in yardımcısı. Poyraz’la görev icabı evli çift olarak görülmesi aynı zamanda Ayşegül’le Çınar’ın mutlu
Aleyna Tilki, 14 yaşında ‘Yetenek Sizsiniz’de keşfedilmişti. Şimdi “Ama içkili yerlerde kızı çıkarıyorlar?” diye söyleniyorlar. Bir şarkı yaptı, aynı ablaları gibi patladı ve gitti. Plak şirketi marka, demek bildiği bir şey var. Görüyorum gece kulüplerimiz müşterilerini
‘O Ses Türkiye’ yarışmacısı diye çekiyor. Tilki, 16 yaşında ve çoktan ünlü oldu.
Sistem böyle.
İş artık onun sesini yönetenlere kalıyor. Kendisini canlı yayında izledim. Şöhrete ilkokuldan aşina: “Benim birinci sınıftan beri takıntılı fanlarım vardı” diyordu Kanal D ‘Renkli Sayfalar’da. Programdaki sunucu ablaları “İçki şişede durduğu gibi durmaz, silahlar patlar” diye uyarıyordu! Aleyna: “Korumalar var, annem, babam yanımda, avukatlarım ve menajerim var” diyerek durumun güvenli olduğunu dile getiriyordu.
Peki okul durumu? Programa da okuldan izin alıp geldiğini, kendisine bu konularda eğitim kurumunun yardımcı olduğunu söylüyordu. Sahneye çıkış saati 22.30 ve süresi 45 dakikaymış. Demet Akalın programa mesaj atıyor o sırada: “Sesini konuşun, bizi bitirirse bu kız bitirir.” Selda Bağcan da beğenmiş sesini. Meşhur olduğu şarkıyı izledim. Alt yapısı sağlam, standart ‘iş yapacak pop müzik’ şarkısı. Bundan sonrası
Sabahattin Ali’nin ‘Kürk Mantolu Madonna’ kitabı sinema filmi olacakmış ve Beren Saat başrolde oynayacakmış. Konu, TV8’de ‘Aramızda Kalmasın’ programında gündeme geldi. Baştan sona sizler için tekrar izledim. Programın sunucularından Sena Keçeli Aycan: “Funda kitabı okudu galiba. Biraz anlatır mısın?” cümlesiyle giriş yaptı. Funda Özkalyoncu’nun “Okudum. Bir de bizim yazarlardan çok önemli bir kadın vardı. O da Madonna’yla ilgili kitap yazdı” diye başladığı an film koptu. “Madonna’nın hayatı enteresan olabilir ilişkileri, aşkları” cümlesiyle uçuş başladı. “Bu kitap 1943 yılında yazılmıştır arkadaşlar. Sabahattin Ali asker yıllarında çadırda yazmış” şeklindeki Jess Molho’nun sözlerinin ardından, “Madonna var mıydı 1943 yılında?” cümlesiyle Sena Hanım’ın şaşkınlığı ekrana geldi. Roman, yazar, Madonna, tarih hepsi karışmıştı. “Funda ben mecazi anlam diye düşündüm. Kürk Mantolu Madonna bizim bildiğimiz Madonna’nın hayatı değil. Kitabın aslına uygun kalacaklar. Sadece günümüze uyarlayacaklar. Oradaki bizim Madonna’nın hayatı değil, okumadım ama” diyerek Sena Hanım sis perdesini araladı. Senaryoyla kitabın arasında hayali bir bağ kurdu. Jess kardeşimiz ortalığı toparlama telaşında: