Sina Koloğlu

Sina Koloğlu

s.kologlu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sabahattin Ali’nin ‘Kürk Mantolu Madonna’ kitabı sinema filmi olacakmış ve Beren Saat başrolde oynayacakmış. Konu, TV8’de ‘Aramızda Kalmasın’ programında gündeme geldi. Baştan sona sizler için tekrar izledim. Programın sunucularından Sena Keçeli Aycan: “Funda kitabı okudu galiba. Biraz anlatır mısın?” cümlesiyle giriş yaptı. Funda Özkalyoncu’nun “Okudum. Bir de bizim yazarlardan çok önemli bir kadın vardı. O da Madonna’yla ilgili kitap yazdı” diye başladığı an film koptu. “Madonna’nın hayatı enteresan olabilir ilişkileri, aşkları” cümlesiyle uçuş başladı. “Bu kitap 1943 yılında yazılmıştır arkadaşlar. Sabahattin Ali asker yıllarında çadırda yazmış” şeklindeki Jess Molho’nun sözlerinin ardından, “Madonna var mıydı 1943 yılında?” cümlesiyle Sena Hanım’ın şaşkınlığı ekrana geldi. Roman, yazar, Madonna, tarih hepsi karışmıştı. “Funda ben mecazi anlam diye düşündüm. Kürk Mantolu Madonna bizim bildiğimiz Madonna’nın hayatı değil. Kitabın aslına uygun kalacaklar. Sadece günümüze uyarlayacaklar. Oradaki bizim Madonna’nın hayatı değil, okumadım ama” diyerek Sena Hanım sis perdesini araladı. Senaryoyla kitabın arasında hayali bir bağ kurdu. Jess kardeşimiz ortalığı toparlama telaşında: “Arkadaşlar öyle bir şey yok. Tamamen tesadüf diyelim veya bilmediğimiz bir şey. Ama o Madonna bu Madonna değil.” El yordamıyla roman, yazar ve Madonna’ya ulaşmaya uğraşırlarken Funda Hanım’dan bir ses geldi: “Hani derler ya Madonna gibi.”

Haberin Devamı

MADONNA YA DA PRiMADONNA

‘Roman ağlak mı?’

Jess atladı: “Primadonna gibi.” ‘Kürk Mantolu Madonna’ ‘Primadonna’ olmuştu bile. Sena Hanım başa dönmenin daha faydalı olacağını düşünmüş olacak: “Funda kitabın içeriği nasıl, ağlak mı, sonu nasıl bitiyor? Sonunu söyleme de” dedi. Filmi başa sarıyoruz. “Kitabı okudum ama sana anlatabilecek, ya da altını çizebilecek gibi bir şey yok.Sabahattin Ali çok ama çok önemli bir yazar. Herkesin onun kitaplarını okuması lazım” cümlesi bir gidip gelmelerin devamı niteliğindeydi. Jess, tepe sersemi olmuş: “Aynen öyle derler ya primadonna” dedi. Reji cephesinde bir şeyler oluyordu,
‘Siz orda tartışmaya devam edin, biz devam ediyor muyuz?’ gibisinden ve reklamlar.

Haberin Devamı

İki romancı karışınca...

“Kitabı okuyalı belki 30 sene vardır. Bir anda Nazlı Eray’ın kitabıyla karıştırdım. Yanlış anlaşılma olduğu için özür dilerim” dedi reklam sonrası Funda Hanım. Tamam dedik konu kapandı. Nerede? “Kitabı okudum desem ne olur, okumadım desem ne olur beni nereye koyar?” Özkalyoncu’yu durdurmak mümkün değil: “Diyelim ki okumadım, yalan söyledim, bir hata yaptım (...) yazın, beni zor durumda bırakın, gebertin, öldürün!” Gelen mesajlar öyle yenilir, yutulur cinsten değil galiba. Kadınlardan gelmesi üzmüş kendisini. “Bir kadın öteki kadına tırmalar, ısırır gibi yazıyorsa diyecek bir şey yok” dedi Funda Hanım...

Olay sonrası ilk program...

“Gündem oluşturduk” diye Jess Molho mutlu mesut bir giriş yaptı. Funda Hanım: “Karşınızda bambaşka bir Funda var. Türkiye ve hatta dünyanın listelerinde birinci sıralarda TT olmuş ve paramparça linç edilmiş bir kadın.” Hem mesut, hem üzgün! “Sonra konuşacağız” dediler. Peki ne konuştular? Özkalyoncu özellikle edebiyat çevrelerinden çok özür dilediğini söyledi. Jess de aynı şekilde “Ekip olarak özür diliyoruz” diye ekledi. “Hakikaten orada değilmişim” sözüyle Özkalyoncu durumu özetledi. ‘Okunmayan bir kitabın okunmuş gibi konuşulması halini’ yaşadık.