Hayata her gün temiz bir sayfa açarak başlamak mümkün mü? Evet, pek kolay değil ama mümkün. Peki neden yapamıyoruz bunu? Acılar, öfkeler, lanetlemeler, acizlikler dolu kirlenmiş sayfalara tutunup kalıyoruz.
İyi yaşamak varken kendimizi kötü bir yaşama mahkûm ediyoruz, orası gerçekten bir muamma! Ve büyük olasılıkla yaşama sevinci ile alakalı. Her şeye inat, insan hayata her gün yeni bir sayfa açarak başlayabilmeli. Size tavsiyem, varsa etrafınızda böyle yaşama sevinci vampirleri, onları çıkarın hayatınızdan. İçinizdeki yaşama sevinci kaynağınızın gürlüğüne odaklanın...
***
Ne şanslıyım ki bana bunu ara ara hatırlatan bir üstadım, mentörüm, dostum var: Salim Kadıbeşegil. Hatırlatması yetmezmiş gibi bir de bloğunda bir Çetin Altan yazısı var ki, kesinlikle okumanızı öneriyorum. (http://www.salimkadibesegil.com/tr/2015/10/28/cetin-altan/) Siz okuyana kadar ben o yazıyı sizin için özetlemek istedim.
Salim Kadıbeşegil’in kaleminden...
“Her insanın hayatında her zaman Çetin Altan’lı anıları olmuyor.
1980’li yıllardı. Elvan Feyzioğlu bir gün bana “Çetin Altan’ın ‘İyi Yaşamak’ başlıklı yazısını okudun mu?” diye sormuştu. Okumamıştım. Yazıyı buldu, hem okudu hem de saklayayım diye fotokopisini verdi.
***
Özellikle yazının içindeki şu bölüm, yaşamımın omurgası olmuştur desem pek abartı olmaz:
“Bazılarına göre iyi yaşamak, her şeyi sıfıra indirip, yaşama on kez yeniden başlamaktır.
Bazılarına göre iyi yaşamak, aklına esince basıp gitmektir.
Bazılarına göre iyi yaşamak, sonatları çok güzel çalan bir Fransız kemancısının konçertolarla senfonileri de çalması için ona bir orkestra bulmayı düşünmektir.
Bazılarına göre iyi yaşamak, söverken kibar olmak, kibarken de sövmektir.”
***
Çetin Altan, benim için özel bir insandı. Çok şey idi ama hepsinden önemlisi insandı. Bir gün bana kızdı. O zamana kadar hiç kızmamıştı. Birlikte televizyonda bir tartışma programı izlerken önemli görünmek için saçma sapan bir yorum yapmıştım. Ben bile saçmaladığımın farkındaydım. Ama o öğretmendi.
Beni o güne kadar hiç göstermediği üst kattaki yazı odasına çıkardı. Pancar motoru olarak tanımladığı daktilosunun başına oturmamı ve bir beyaz kâğıt takmamı istedi.
Korku ve endişe ile söylenenleri yapıyordum.
“Yaz” dedi... Bilmiyorum ki ne yazacağımı önümdeki beyaz kâğıda. Bir daha “Yaz” dedi... “Ne istiyorsan yaz” diye yineledi. Ben yine ikilemler içindeydim. Bu kez omzumdan ellerini uzattı ve tuşlara gelişigüzel vurdu. Birkaç satır alta indi. Yine gelişigüzel vurdu.
Arkasından... “Bak Salim... Yaşam bir beyaz kâğıttır. Burayı nasıl doldurursan öyle yaşarsın. Ya da başkalarının kâğıtlarının içinde bir satır olursun” dedi!
***
Onu anlatan yüzlerce, hatta binlerce yazı olabilir. Ama benim gönlümde yaşamaya devam edecek olan, Çetin Altan’ın ‘Limonata ve Rafadan Yumurta’ başlıklı yazısıdır. Yazı şöyle bitiyor:
“Yaşam sevgisi bir kültürdür. Tıpkı çiçek sevgisi, tıpkı müzik sevgisi, tıpkı yüzme sevgisi gibi...
Bu sevgi ya vardır, ya yoktur.
Böyle bir sevgi pekişmemişse; orada insanlar, ne yaratıcı bir yaşama, ne sağlıklı bir aşka, ne keyifli bir yücelmeye fazla kulaç atamazlar.
Kafası yarım kesik bir horoz gibi, çırpınır, bunalır, önüne geleni suçlar; ne istediğini, ne aradığını, daha doğrusu ne halt edeceğini bir türlü tam kestiremez ve kendilerini de, canım yaşamı da ziyan zebil ede ede, sönüp giderler.”
Salim Kadıbeşegil
***
Ben de çok şanslı, onurlu ve gururluyum. Hayata her gün temiz bir sayfa açarak başlayabileceğimi hatırlatan bir Salim Kadıbeşegil var.