Sezin Sivri

Sezin Sivri

Tüm Yazıları

Sık sık kendi kendime “Öylesine bir dünden sonra böylesine bir gün” dediğim oluyor. Sanırım, sizin de aynı duyguyu hissettiğiniz ve başka şekillerde dile getirdiğiniz oluyordur.

Hayat o kadar da adil değil, bunu her geçen gün kanıtlıyor. Ara ara kendime, Tanrı’nın da unuttuğu şeyler vardır elbette diyorum ama sonra öyle olmadığını görüyorum.

Hayat her ne kadar seçimlerimizin sonuçlarına göre şekillense de bazen öyle şeyler oluyor ki, “Tanrı’nın elimi tuttuğunu hissediyorum”... Ve bunu her hissettiğimde ne kadar şanslı olduğumu bir kez daha kendime hatırlatıyorum. Aslına bakarsanız, belki Tanrı elimi hiç bırakmıyordur da ben bunca keşmekeşin içinde, akıntıya kapıldığım ve iç sesimi dinlemeyi ihmal ettiğim, büyük resmi gözden kaçırdığım, filmin sonunu henüz yaşamadığım için, O’nun elimi tuttuğunu fark etmiyorumdur. Galiba öyle...

Haberin Devamı

Artık başıma gelen aksiliklere bakış açım; çok fazla zararı yoksa en azından bir faydası vardır şeklinde. O fayda, genelde bana bir şeyler öğretmek ve göstermek olarak karşıma çıkıyor.

Hayatın içinde daima iki seçeneğim var; ya olanı kabullenip sevmeli ya da değiştirmeliyim. Değiştirmekten kastım, başkalarını değiştirmeye çalışarak sonuçların değişmesini beklemek değil. Bir şeylerin değişmesini istiyorsam kendim değişmeliyim. Ancak o zaman dolaylı olarak başkaları ve sonuçlar değişebilir.

Yine de olmuyorsa, demek ki öyle olması gerektiği içindir. Olanda bir hayır vardır. Belki Tanrı benim elimi tuttuğu için böyledir de haberim yoktur. Bunu çoğunlukla üzerinden zaman geçtikten sonra anlayabiliyorum.

Hayat hiç de adil değil

Hayatın adil olmadığının kafama dank ettiği yıl, 2009 yılıydı. The Economist dergisi, minik bir cep kitabı yayımlamıştı. ‘Pocket World in Figures’ adlı bu kitabı özenle saklıyorum ve ara ara yeniden okuyorum.

Kitapta, ülkeler hakkında bazı gerçekler istatiksel olarak yer alıyordu. Kimin ne kadar çok kahve içtiğinden tutun da kim ne kadar süre yemek yiyor gibi birçok istatistiksel sonuç vardı. Ama bazı maddeler vardı ki, hayatın adil olmadığını kanıtlar gibiydi.

Haberin Devamı

Afganistan’daki erkekler  43 yaşına kadar yaşamayı umut ediyorlardı. Dünyadaki en düşük oran buydu.

En çok çocuk ölümü Afganistan’daydı.

Japon kadınları, 86 yıl yaşamayı umarken ne yazık ki Zimbabwe’de durum sadece bunun yarısı kadar, 43 yıldı.

Bunlar, sadece o yıl ki istatistiklerden üç tanesiydi. Dünyanın geride kalan kısmının büyük bölümü, bu sonuçları umursamıyordu bile. Bazı açılardan Türkiye, dünyadaki birçok ülkenin imrendiği bir ülkeydi. Sonuçlar bunu gösteriyordu. Ya ben Türkiye’de yaşamıyor ve olayları takip etmiyordum ya da dünyanın bazı coğrafyalarını hiç görmediğim ve kendimi daima daha iyisiyle kıyasladığım için elimdekilerin kıymetini bilmiyordum ya da bu sonuçlar tamamen bir kandırmacaydı.

Biz hâlâ, depremden korunamayan, gerekli sağlık hizmetlerini gerekli yerlere ulaştıramayan, ekonomik güvencenin sağlanamadığı, trafik yüzünden birbirini vuran, kadınlara karşı nasıl davranılması gerektiğini bilmeyen, kişisel sınırlardan bihaber, özgürlük kavramının oturmadığı, gazetecilerin mahkûm edildiği ve bunlar gibi yüzlerce kötü şeyin ne yazık ki hâlâ yaşandığı bir ülke değil miydik! Ama bize imreniyorlarmış... Hadi canım siz de diyordum. İsyankârdım...

Haberin Devamı

Sonra anladım ki, tüm bunlar kolektif bilincin bir sonucu. Ülke olarak seçimlerimizin sonucu tüm bunları yaşıyoruz ve ben de bunun bir parçasıyım. Bu devirde ve bu ülkede doğduğuma göre, bu yaşananlardan almam gereken bir ders var.  En sonunda da ya tutumlarımı ya da bakış açımı değiştirmeliyim noktasına geliyorum. Duruma göre bir karar veriyorum. Ve önce kendimden başlamak kaydıyla değişmeye, bir şeyleri değiştirmeye devam ediyorum.

Ekonomi, siyaset ve çalışma hayatına dair verilerin yanı sıra, kültürel alışkanlıklarla ilgili istatistikleri de içeren ‘Pocket World in Figures’ adlı kitapçığı her yıl almaya ve saklamaya devam ediyorum. Üzerine notlar aldığım, neler hissettiğimi, nelere şaşırdığımı, yorumlarımı yazdığım, içinde geçmiş yıllardaki bakış açılarımı görebiliyorum... Ve çok net görüyorum ki, aslında Tanrı elimi, elimizi hiç bırakmıyor.