8 Mart Dünya Kadınlar Günü yaklaşırken üniversitelerden, sivil toplum kuruluşlarından, kadın çalışan sayısı çok olan şirketlerden vs. günün anlamına uygun konuşma yapmak üzere çağrılıyorum. Süper kadın nasıl olunur, anlatmamı istiyorlar. Kafalarda olunması gereken bir süper kadın modeli var. Buna ilham olacak her türlü hikâyeyi dinlemeye hazırlar.
Kadınlara dair gözlemlerimde de genellikle akıllı kadınların, mükemmeliyetçilikleri nedeni ile ‘süper kadın sendromu’na yakalandıklarını görüyorum. Hatta akıllı kadınların, mükemmellik uğruna yanlış seçimler yaptıklarına da çok sık şahit oluyorum. Nasıl oluyor da potansiyeli bu kadar yüksek olan kadınlar hayatı hem kendileri, hem de çevreleri için çekilmez hale getirebiliyorlar?
Aslında bu durum toplumsal sarkacın bir salınım etkisi ama konuyu bu kadar felsefileştirip fizik kuramlarından yola çıkarak anlatmak, zaten karmaşık olan kadın dünyasını iyice anlaşılması zor bir hale getirmekten başka bir işe yaramayacak.
Kadının değişim sürecine söyle bir göz atacak olursak... Bir zamanlar kadınlar aileleri ve çocukları için yaşardı. En önemli ve tek görevleri; erkeğinin hayatını kolaylaştırmak, iyi bir eş, iyi bir anne olmaktı. Ev hanımlığı yaparak bir ömür geçirirlerdi. Daha sonra kadınların içlerindeki uyuyan dev uyandı. Artık hiçbir kadın “ev kızlarının son örneği, gelinlerin Messi’si” olmak istemiyordu. Feminizm akımının da etkisiyle bağımsızlıklarını ilan ettiler, iş hayatında yerlerini aldılar, sosyal statülerini yeniden yapılandırdılar. Bu süreç geleneksel aile hayatında, aile ilişkilerinde ve kadınların iç dünyasında reform yarattı.
Gel gör ki, kadınlar bir süre sonra sadece kariyer yapmanın onlar için yeterli ve doyurucu olmayacağının farkına vardı. Kazandıkları güçleri ellerinden bırakmadan, geleneksel değerlerini koruyarak kendilerini gerçekleştirme yoluna baş koydular. “Çocuk da yaparım kariyer de” şarkıları mırıldanılmaya başlandı. Tam da bu noktada yepyeni bir sorunla karşılaşır olduk. ‘Süper kadın sendromu’na yakalanmış, hayatı hem kendine hem çevresine zindan eden kadınlar ortaya çıkmaya başladı.
Kadınlar bir yandan işyerinde daha iyi bir kariyere ulaşmak için çabalarken diğer yandan da ideal bir eş, anne ve ev hanımı olmak için yoğun çaba sarf etmeye başladı. Tüm bunlara güzel, bakımlı, zayıf ve sosyal etkinlikler arasında mekik dokumak da eklendi. Kendini bilim kurgu filmlerindeki süper kahramanlardan bile güçlü sanan, her rolün üstesinden gelmeye çalışan ve kendine hata yapma şansı vermeyen bazı kadınlar, mükemmel olma hastalığının pençesine düştü. Modern çağın yarattığı sorunlardan biri olan Süper Kadın Sendromu’na yakalanan kadınlar başardıkları pek çok şeye rağmen mutsuzlar da... Kendi mutsuzluklarının yanı sıra eş ve çocuklarından beklentileri de yüksek olduğu için, hiçbir şeyi beğenmeyen, eleştiren ve katı kurallar koyan tavırlarıyla çevrelerini de mutsuz ediyorlar.
‘Süper Kadın’ olmayı reddediyorum
Çinli düşünür Lao Tzu, “Bir odaya kapı ve pencere açın; onu kullanışlı yapan delikleridir. Kazanç orada olandan gelir; yararlılık ise orada olmayandan” der. Olmayanlar, delikler, eksikler, kusurlar bir anlamda açık alanlardır. Değişime, gelişime, alışverişe açık alanlardır. Ve değişmek, kendini geliştirmek, genişleyerek büyümek insanı mutlu eder. Kusursuzluğun imkansız olduğu kabul edilip, mantıklı yeni bakış açıları geliştirmelidir. Yapılması gereken, herkesin ve hayatın mükemmel olamayacağını fark edip kusurların ve eksikliklerin aslında bir gelişim fırsatı olduğunu kabul etmekten ibarettir.
Kendi adıma konuşmam gerekirse, ‘süper kadın’ olmayı reddediyorum. Hayatımdaki tüm insanları da, kendimi de kusurlarımla sevmeye çalışıyorum. Bazen aileme, bazen kariyerime, bazen sosyal hayatıma ağırlık vererek genel bir denge tutturma çabasındayım. Her yaşın bir güzelliği olduğu gibi her dönemin de kendi içinde öncelikli dinamikleri olduğunu öğrendiğimden beri hayatım kolaylaşmaya başladı.
Size tavsiyem, her gün aynaya bakıp bu sözleri kendinize yüksek sesle söyleyin. Boş verin süper kadın olma telaşında, performans kaygısı ile yaşamayı. Ya da bir süper kadın aramayı!
“Bugün gerçekten çok güzel bir gün olacak.
Ben güçlüyüm!
Ben zekiyim!
Ben çok sıkı çalışırım!
Ben güzelim!
Ben saygılıyım!
Herkesten daha iyi değilim!
Kimse de benden daha iyi değil!
Ben muhteşemim!
Ben çok iyiyim!
Eğer düşersem hemen kalkarım!
Tanrı, şükürler olsun ki beni böyle yarattı!
Ve en iyisini yaptı…
Kimse benden daha iyi değil!” (Alıntıdır.)