Affınıza sığınarak bugün biraz kendimle dalga geçmeye ve yeni trend olarak nitelendirilen ‘spiritüel âlem’in kapılarını eğlenceli bir şekilde aralamaya niyetliyim.
Öncelikle şunu söylemeliyim: Ben hayatta ne hakkında büyük konuştuysam yaladım yuttum. Buna spiritüalizm de dahil! (Bak, yine başka bir spiritüel bilgiye geçiş yapmak zorunda kaldım, 3Y Kuralı: 1. Yargılama, 2. Yadsıma, 3. Yadırgama)
Nevi şahsına münhasır bir insan olarak bir zamanlar bilime tapardım: bilim adamları, dâhiler, bilimsel araştırmalar ne dediyse, onların ışığında gider spirütüel bilgileri ve uygulamaları kabul etmez, eleştirir, yok sayar, hatta küçümserdim. Bir kişisel gelişim uzmanı olarak çıktığım televizyon programları, konferanslar, eğitimler, danışmanlıklarım, hatta köşe yazılarım dahil hepsinde spiritüel konulara bir güzel giydirirdim.
Hayata yansıtılabilmeli
Bu arada, 12 yıl öncesinde koç olmuş ve bu konulara hafif hafif ısınmaya başlamış olsam da tam anlamıyla olaya girememiştim. Sonra ne oldu dersiniz hop, “Bir musibet bin nasihatten iyidir” atasözümüzü doğrularcasına bir musibet sonrası tam olarak spiritüalizmin, ezoterik ve kadim öğretilerin kucağına düştüm. Ama ne düşüş, bulutların üzerine ayak basmak ya da uçurumlardan pufidik beyaz yastıkların üzerine atlamak gibi muhteşem bir hazla hem de. O gün bu gündür bilime ve araştırmalara olan ilgim halen devam etse de yoğun olarak spiritüel uygulamalarla haşır neşirim artık. Üstelik artık bilim dünyası da benim gibi gözünü spiritüalizme çevirmiş durumda ve birbirlerini destekleyen bilimsel sonuçları peş peşe açıklıyorlar şu sıralar.
“Bu spiritüalizm nedir?” diye soranlarınız çıkacaktır, öyle iki cümleyle anlatabilmek henüz benim harcım değil açıkçası. Zaten üzerine yazılmış binlerce kitap, milyonlarca makale var internette. Mesela düzenli olarak yayımlanan spiritüel aktüel internet dergisi Derki... www.derki.com‘daki pek çok makaleyi okumanızı öneririm. Spiritüel uygulamalar ve terapiler konusunda işinin ehli uzmanların röportajlarını da Derki’de bulabilirsiniz.
Gelelim bizim ülkemizde spiritüalizmin geldiği son noktaya. Sosyal hayattaki spiritüalizm gözlemlerime... Kel başa şimşir tarak şeyler görüyorum desem hiç abartmış olmam sanırım.
Âlemlere akmak, popüler mekânlara gitmek, oralarda boy göstermek nasıl moda ise spiritüel âlemi de o âlemlerden sanmış olacaklar ki, akın akın oraya dalıyorlar. Şikâyetçi misin derseniz, yoo değilim. Ucundan kıyısından bulaşsınlar da ne şekilde bulaştıkları hiç önemli değil bence. Ha trend diye, ha felsefesi uğruna... Önemli olan bir süre sonra edinecekleri farkındalıkla, yollarına aydınlanmış olarak devam edebilmeleri. Âlemlere akma, trendi takip etme, öğrenme, bilme, deneyimleme, şifalanma gibi hallerden ‘ol’ma’ haline geçebilmeleri.
Bir de bu yola girenlerde adaptasyonda zorluk ya da depresif olmaya, iniş çıkış yaşaya devam etme hali gözlemlenmektedir ki, o da 3 sebepten ötürüdür.
Birincisi değişim, dönüşüm öyle kolay değildir ve bir anda olmaz. İkincisi, spiritüel dünyaya sözde girmiş olanların sergilediği haldir. Paylaşımlarına, anlattıklarına bakacak olursanız, sanırsınız üstat olmuşlardır. Bir bakarsınız, aymış sanırsınız; sonra bir bakarsınız boşturlar. Üçüncüsü ise, kişi bu yola girmiştir de çevresi bu duruma alerjik reaksiyon gösteriyordur ya da bu enerji düzeyine alışkın değildir, kişiyi aşağı çekip duruyorlardır. Bu da aslında olma yolunda bir testtir!
Dualitenin içinde spiritüalizmi yaşabiliyor ve her ikisini dengeleyebiliyorsan ol’muşsun demektir. (Kısmetse darısı benim başıma diyeyim.)