Affetmekle ilgili yazı dizimin sonuna gelmişken bir haftalık ara verip ‘Siyasi Lider Nasıl Olmalıdır?’ başlıklı bir yazı yazma ihtiyacı hissediyorum. Nedenine gelince; bilindiği üzere uzun yıllardır liderlik koçluğu yapmakta ve liderlik eğitimleri vermekteyim.
Daha yolun başında olduğum dönemlerde gelmiş-geçmiş, iyi-kötü, yerli-yabancı ne kadar lider varsa liderlik tarzları ve yaşamları üzerine araştırmalar yapıyorum, dünyadaki liderlik trendleri radarımda. O zamanlar Obama, ABD tarihindeki ilk siyahi devlet başkanı seçilerek, ABD’deki büyük siyasi gelişmelerden birine imza atıyor. Seçim döneminde sıkı bir koçla çalıştığını açık açık itiraf ediyor, falan filan.
Bakıyorum ki, dünyada ‘Siyaset ve Politik Liderlik Koçluğu’ diye bir şey var, hemen eğitimini alıyorum. Bildiğimiz liderlik koçluğundan ayrışan yönleri var; çok daha uzun soluklu ve başka dinamikleri de içine alan bir süreç, zor mu zor. Olsun diyorum, bu sistemi Türkiye’deki siyasi liderlerle tanıştırıyorum. Siyasetçilerin bazıları hevesli ama arkalarındaki danışman ordusu katiyen sıcak bakmıyorlar bu duruma! Her ne kadar kesişen noktalarımız varsa da onların işi ayrı, koç olarak benim işim ayrı, ama ellerindeki yönlendirme ve bilgi akışı sistemi bozulacak diye tüm dünyada işe yaradığı kanıtlanmış bu sisteme dirençliler. Birkaç sene sonra; daha Türkiye’de bu işi yapmak için çok erken diyerek vazgeçiyorum siyasilerle çalışmaktan!
Gandhi örneği
Günümüze ve “Siyasi lider nasıl olmalıdır?” sorusunun yanıtına gelecek olursam...
Siyasi görüşünüzü bir kenara bırakın ve politik liderlerimizi bir bir gözünüzün önüne getirin lütfen. Ne o, bazılarını görünce yüzünüzü mü buruşturuyorsunuz? Meclis’imizden milletvekili manzaralarını; yumruklaşmaları, küfürlü konuşmaları, engelliler, kadınlar, gençler, çocuklar ve kendi gibi olmayan ötekiler için kullanılan çirkin sözleri, suçlamaları hatırladığınızda utanç duyuyorsunuz değil mi? Onları biz seçtik. Bu noktalara biz taşıdık. Yeterince dikkatli davrandık mı, özen gösterdik mi? Siyasal sistemimiz bu türden bir özeni teşvik ediyor mu? Hayır!
Büyük bir çoğunluğumuzun, futbol takımı tutar gibi parti tutan fanatik seçmenlerden oluştuğunu ve siyasi liderlerini ilahlaştırma yolunu tercih ettiğini görüyoruz. Peki ya diğerlerimiz? Siyasi kimliğimizi empoze etmenin ötesinde, daha bilinçli bir seçmen kitlesine sahip olmak için bir şey yaptığımız var mı? Sıradan bir seçmen olarak, politik liderlerimizde dünya görüşlerinin yanı sıra ne gibi özellikler bulunması gerektiğine kafa yoruyor muyuz?
Bu soruları ne zaman düşünsem aklıma bilge devlet adamı Gandhi’nin ‘Neler bizi yok edecek?’ sorusuna verdiği şu yanıt geliyor; “Bizi yok edecekler şunlardır: İlkesiz siyaset; vicdanı sollayan eğlence; çalışmadan kazanılan zenginlik; bilgili ama karaktersiz insanlar; ahlaktan yoksun bir iş dünyası; insan sevgisini alt plana itmiş bilim; özveriden yoksun bir din anlayışı.” Siyasal liderlere de uygulanabilecek ne güzel sıfatlar sıralamış Gandhi: İlkeli, vicdan sahibi, karakterli, iyi ahlaklı, insancıl, özverili...
Kimi temsilcimiz olarak seçeceğimizin, kimi ülke yönetimine getireceğimizin üzerinde bilinçli olarak düşünmemizde yarar var.
Friedrich Schiller, “İktidar, iktidara düşkün olmayan ve iktidardan gelecek yararlara ihtiyacı bulunmayanlara verilmelidir” der. Benim gönlümde yatan siyasi lider de Gandhi ve Schiller sözlerine ilave olarak vizyon sahibi olmalı, rekabetçi işbirliği içinde olabilmeli, bilime ve eğitime yatırım yapmalı, özgür iradeye saygılı olmalı, en önemlisi bütünün iyiliği için çalışmalıdır.