Papaz yahnisi tarifini vermek değil amacım, ‘değişim’den söz temek istiyorum. Değişim denince tüyleri diken diken olan, değişmek istemeyip buna direnen, kişinin değişmesini yenilenme değil de ‘karakter aşınması’ sananlar için böyle bir başlık atmayı tercih ettim.
Dünya dönüyor, artık kimse bundan şüphe etmiyor. Dünya nasıl dönüyorsa, değişiyor da. Hatta baş döndürücü bir hızla değişiyor. Ama nedense bazıları değişen dünyada hiç değişmeden yaşamayı seçiyor. Oysa dünya böylesine hızlı değişirken, hiç kimsenin ya da hiçbir kuruluşun değişmeden ayakta kalmaya gücünün yetmeyeceği kaçınılmaz bir gerçek. Değişimi yakalayamayanlar, yerinde sayanlar zaman içinde yok olup gidiyor zaten.
Bayıla bayıla yediğim papaz yahnisi yemeğinin nasıl değişime ayak uydurarak kendini günümüze taşıdığından bahsetmek istiyorum. Bir rivayete göre, Ermeni papazı hasta komşusunu ziyaret ederken elinde bir tas dolusu soğan ve balıktan yapılmış bir yemek götürmüş. Komşusu iyileşince, bu güzel yemeği Ermeni komşusundan kendisine öğretmesini istemiş. Ermeni komşu, din görevlisi bir papaz olduğu için yemek de adını buradan almış, papaz yahnisi olmuş. Mutfağımıza Ermeni kültüründen geçiş yapan bu yemek, Rum ve Gürcü mutfaklarında da pişen, özel bir lezzet. Saray ve halk mutfağımıza geçiş yaparken onların kullandıkları şarap, yerini sirkeye bırakmış. Zamanla sirkenin yerini domates almış, yemeğe yeşilbiber eklenmiş. Değişim devam etmiş, balığın yerini dana eti almış. Zamanla bu yemeğe patates, sarımsak, havuç da katılır olmuş.
Yeni yaklaşımlar şart
Yemeği önce dini koşullarımıza uyarlamışız, sonra balıktansa eti tercih eden bir toplum olarak ana malzemeyi değiştirmişiz. İçine, her yemeğe ilave ettiğimiz demirbaşlarımızı domatesi vs. eklemişiz. Papaz yahnisi, böylece değişerek ve dönüşerek günümüze gelmiş. Bir balık yemeği olarak tasarlansa da et yemeği olarak son şeklini almış. Kim bilir belki de son şekli değildir bu papaz yahnisinin. İleride başka değişimler de geçirerek kalıcılığını sürdürmeye devam eder.
Hayat da bizi, papaz yahnisinin başına gelenler gibi, yaşam ve iş yapış şekillerimizi gözden geçirmeye zorluyor. Değişime ayak uydurmaktan, değişen dünya için de yeni yaklaşımlar üretmekten başka çaremiz yok. Herkesin, bu yeni dünyada, oyunu yeniden kurmayı öğrenmesi gerekiyor. Yaşamın değişmez kuralı olan değişimden korkmayın ve onu doğru bir amaç için kullanmaya çalışın. Daha iyisi için değişimi göze almanız gerekir. Her şeyin şimdikinden daha iyi olup olamayacağı size bağlıdır.
Şems-i Tebrizi, “Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Nereden bilebilirsin hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını“ der. Her şeyden ya da herkesten sorumlu değilsiniz, ama kendi işinizin ve yaşamınızın tek sorumlusu sizsiniz. Bu nedenle değişen dünya için yeni yaklaşımlar üretmek de size düşüyor. İşteki rutin ve değişmezlik her ne kadar zaman zaman gerekli bir şey olsa da, insanda rutin aklı öldüren bir şeydir. Diğer canlılardan bizleri farklı kılan akıl olduğuna göre, aklımız öldüğünde ne hale geliriz bir düşünsenize...
Düşünce + eylem
Değişmek için öncelikle nereden başlayacağınızı bulmanız gerekir. Ama unutmayın ki, bir yerden başlamak ihtiyacı duymanız bile değişmeye başladığınızın bir göstergesidir. Süreç başlamış demektir.
Anthony Robbins’in dediği gibi, “Kaderiniz, karar anlarınızda biçimlenir.” Balık ve soğanla yapılan papaz yahnisinin değişimi; dinimize göre şekillendirilmeye çalışılırken şarap yerine sirke konulması kararıyla değişmiştir.
Değişim için, düşünmek yeterli midir? Ya da düşünme bir eylem midir? Sonuçta düşünmek enerji tükettiğimiz bir şeydir, ama tam olarak eylem değildir. Düşünce, irade gücünün etkinlik merkezidir, içteki ‘sorumlu harekete geçiricidir’. Yetenek ve arzudan oluşan güçtür, çabanın tetiğini çeken şeydir, hareketin ana damarıdır.
Düşünmekle başlayıp, düşündüklerinizi hayatınıza yansıtacak eylemlerle devam etmelisiniz. Reader Digest dergisinden alıntı yaparak, Tanrı’nın size değiştirilebilecek şeyleri, bunları değiştirecek cesareti, değiştirilemeyecek veya değiştirilmesine gerek olmayan şeyleri kabul edecek kuvveti ve bu iki şeyi birbirinden ayırabilecek bilgeliği de vermesini diliyorum.