Her sene bu zamanlar benim 201X’im başlıklı bir yazı yazıyorum. İyisiyle kötüsüyle o yılı nasıl geçirdim, hangi dersleri, öğretileri aldım, kendime ve başkalarına neler kattım, neleri ne uğruna feda ettim ve ne kadar yol aldım onları çıkarıyorum. Bir nevi kalbim ve beynimle olan iç hesaplaşma/konuşma diyebiliriz buna.
Böylesine özel bir şeyi sizlerle paylaşmamın da daha öncesinde de yazdığım gibi iki nedeni var. Birincisi, hayatımda kalpten kalbe bağ kurmadığım kimseyi barındırmamaya niyet etmiş biri olarak, hayatımın yansımalarını kaleme aldığım köşe yazılarımı okuyan sizlerle de böylesi anlamlı bir bağ kurmayı hedefliyorum.
İkincisi hayat ne kadar zor ya da acı dolu olursa olsun beni en çok yukarı çeken, hayata dair farkındalığımı artıran ve pozitif psikoloji efekti ile her zaman küllerimden doğmamı sağlayan bu yöntemi sizlere aktarmak telaşı güdüyorum. Belki benden feyz alırısınız ve bu farkındalık ile hayatınız üzerine düşünüyor olmanın katma değerini yaşarsınız diye.
Ben 2019’umu hatta son birkaç senemi de diyebilirim ‘KENDİMİ SEVMEM GEREKTİĞİ’ gerçeği ile flört ederek geçirdim. Bir barıştık, bir ayrıldık, bazı günlerim kendimle sevgili, bazı günlerim kendimle düşman, bazı günlerim kendimle dost geçti. Sonra bir gün siyah beyaz bir palyaço suretinde yüzümüzü güldüren, melon şapkalı Şarlo’ya can veren Charlie Chaplin’in 70. yaş gününde kendine yazdığı ve hediye ettiği şiire denk geldim. Benim keşfettiklerimden ve yapabildiklerimden daha fazlası vardı bu şiirde.
O nedenle sözü hayatın gerçekleriyle çok erken yaşta tanışan, bütün yaşadıklarının üstünden ezerek geçmiş ve kendisine oyuncu, yazar, yönetmen, komedyen, kurgucu, besteci gibi birçok kimlik yaratmış Charlie’e ve şiirine bırakıyorum.
“Kendimi sevmeye başladığımda, her zaman ve her fırsatta doğru zamanda ve doğru yerde olduğumu; her ne olursa olsun, bunun benim için doğru ve benim en yüksek hayrıma olduğunu ve bundan sonra kaygısızca yaşayabileceğimi anladım.
Şimdi biliyorum ki bunun adı GÜVENMİŞ.
Kendimi sevmeye başladığımda, kendi hayatım dışında başka bir hayata özenmekten vazgeçtim. Çevremde olup biten her şeyin sadece benim büyümeme bir davet olduğunu ve benim gelişimime hizmet ettiğini anladım.
Şimdi biliyorum ki bunun adı OLGUNLUKMUŞ.
Kendimi sevmeye başladığımda, boş zamanlarımda, gelecek için büyük projeler tasarlayıp zamanımı harcamak yerine; bugün şu anda sadece bana zevk ve neşe veren, kalbimi güldüren şeyleri kendi tempomda yapmaya başladım.
Şimdi biliyorum ki bunun adı DÜRÜSTLÜKMÜŞ.
Kendimi sevmeye başladığımda, sevilmek adına yaptığım birçok kalıptan kurtuldum ve benim için sağlıklı olmayan yiyeceklerden, içeceklerden, durumlardan ve insanlardan vazgeçtim. İlk başlarda bunu “sağlıklı egoizm” diye adlandırırdım.
Şimdi biliyorum ki bunun adı ÖZ SEVGİYMİŞ.
Kendimi sevmeye başladığımda, her zaman haklı olduğumu düşünmekten vazgeçtim. Ondan sonra daha az yanılmaya başladım.
Şimdi biliyorum ki bunun adı ALÇAKGÖNÜLLÜLÜKMÜŞ.
Kendimi sevmeye başladığımda, geçmişte yaşamaktan ve gelecek için kaygılanmaktan vazgeçtim. Biliyorum ki geçmişte de gelecekte de sadece bu anı yaşıyorsun. Anın tadını çıkarmaya başladım.
Şimdi biliyorum ki bunun adı FARKINDALIKMIŞ.
Kendimi sevmeye başladığımda, eski düşüncelerimin fakirce ve hasta edici olduğunu anladım. Kalbimdeki güçleri ayağa kaldırdığımda, kalbim ve aklım dost oldu. O günden sonra kalp gücümle akıl gücüm ortak davrandı.
Şimdi biliyorum ki bunun adı BİLGELİKMİŞ.
Kendimi sevmeye başladığımda; kendimle ve başkalarıyla çatışmaktan, anlaşmazlıklardan, sorunlardan korkmamam gerektiğini anladım. Bazen gezegenler ve yıldızlar bile birbirlerine çarpıyorlar. Sonra yeni ufuklar açılıyor.
Şimdi biliyorum ki bunun adı HAYATTIR.”
2020’dan kendim ve sizler için tek dileğim KENDİMİZİ SEVEMEYE başlamamız ve hayatınızda SİZİ GERÇEKTEN SEVEN insanların olmasıdır.
ÇÜNKÜ TATLI HAYAT KENDİNİ SEVMEYE BAŞLADIĞINIZDA BAŞLIYOR. VE GERÇEK SEVGİYİ ANCAK SİZ KENDİNİZİ SEVMEYE BAŞLADIKTAN SONRA HİSSEDEBİLİYORSUNUZ.