Yaz başından beri âşık insanları daha bir dikkatli izler oldum. Zor bir kışı geride bırakmamızın; sınavlar, eğitim sistemimiz, seçimler derken kasvetli günler geçirmemizin etkisinden olsa gerek etrafta mutlu, ayakları yerden kesilmiş aşık insanlar dikkatimi çeker oldu.
Bilimsel olarak aşkın mevsimi diye bir şey yok elbette ama bilim baharın, yazın aşka yataklık ettiğini, insanı mutlu ettiğini ve cesaretlendirdiğini bu nedenle âşık olma olasılıklarını artırdığını açıkça kabul ediyor.
Danışmanlık yaptığım için de danışanlarım ile asıl konumuz çoğu zaman iş ya da hayat üzerine de olsa laf dönüp dolaşıp aşka geliyor çoğu zaman. Kimisi sevdaya düşmenin yolunu gözlüyor, kimisi aşk acısını dindirmenin yollarını arıyor. Aşka hasret insanların hayatlarındaki boşluğu doldurma çabalarına şahit oluyorum. Her şeyleri yerli yerinde olsa da aşkın eksikliğini hep hissediyorlar. Âşık olanların kendilerinden geçişlerine tanık oluyorum. Onlarla aşkın hallerini, aşk acılarını konuşuyorum.
***
Erkeklerin imkânsız aşklar karşısında olanı biteni kabullenip vazgeçişlerine şahit oluyorum. Kadınların ise tutkuyla yapabilirim, neden olmasın, elbet bir yolu bulunur arayışlarına, kendilerini aşka adayıp pek çok şeye razı oluşlarına. Böyle olunca da, ister istemez oldukça ‘aşk’ı düşünüyorum. Aşkı düşününce aklıma nedense hep kadınlar geliyor. Kadınlar aşkı erkeklere oranla daha çok ve doyasıya yaşamak istiyor çünkü! Sanırım, aşk her hali ile kadına daha çok yakışıyor. Bu nedendir ki aşk denince aklıma kadınlar geliyor.
Aşkın tarifi zor olsa da ben aşkı kadınlar için makyaj yapmaya benzetiyorum. Sanırım aşk, bir kadın için makyaj yapmak gibi bir şey. İlk yapıldığında harika, müthiş bir his, kendilerini olduğundan daha çok güzel, çekici vs. hissettiriyor.
Aşkın hallerinin tadına vardıklarında artık olmazsa olmazları arasına giriyor.
Oysa zamanla bozulup, akıp kadını çirkinleştirebiliyor da. Gerektiğinde yenilemesi, heyecan katılması, tazelenmesi lazım geliyor. Gerektiğinde ise silinmesi ve yeniden yapılması.
***
Yaşla birlikte makyaj yapma tarzı da değişiyor kadınların, hatta kullandığı renkler bile. Kırmızılı rujları, ojeleri daha ileri yaşlarda kullanır oluyorlar.
Radikal kararları 35’lerinden sonra daha kolay alıyorlar. Hayatın hafiften soldurduğu ve yaşlandırdığı tenlerini renklendirmek için makyaja da daha çok ihtiyaçları oluyor, tıpkı aşka oldukları gibi.
Aşk, makyaj gibidir dedim ya kimisi de eline yüzüne bulaştırıyor. Yapmasa daha iyiydi diyorsun.
Öyle bir aşka düşüyorlar ki ya da öyle bir hale getiriyorlar ki kadının kutsallığından ve muhteşem doğasından çok şey alıp götürüyor.
Her şey güzel olacak diye başlanıyor. Ama makyajı silmeleri gerektiği yerde silemeyip, yapmaları gerektiği yerde yapamadıklarında bir enkazdan farkları kalmıyor. Kadını harikalaştıran ufak makyaj dokunuşları öyle bir hal alıyor ki artık bakmaya dayanamıyorsun.
***
Bazı geceler kadınlar, makyaj ve aşk üçlüsünü düşünürken, aklıma kadının aşk içindeyken onsuz da yapılabilmesi meselesi takılıyor.
Yüzümdeki makyaj gibi seni her gece silsem, kendimle uyusam. Sabah uyandığımda yeniden seni kendime katıp daha güzel ve mutlu olsam.
Bunu hayal eden, buna ihtiyacı olan kadınlar olduğunu düşünüyorum.
Sütten ağzı yananlar, âşık olma ihtimalleri söz konusu olduğunda koşar adımlarla kaçıyorlar. Yapmayın yahu, sizi ne hale getirse getirsin, bırakın olsun.
Aldatılsanız, kandırılsanız, kısa sürse bile, bırakın olsun.
Kendinizi kaybetmekten, aşktan sonra geriye bir enkaz olarak kalmaktan korkmayın.“Her şeyi al, bana beni geri ver, bir şansım olsun. Başka yer, başka zaman, sensiz ömrüm olsun” demenize, bu korkuyla hareket etmenize gerek yok. Çünkü gerçekten size ait olanı alamazlar, gerçekten size ait olanı kimse çalamaz. Aşk, özgürlüğe dayanır; beklenti ya da ihtiyaca değil. Aşk, çiçek açmaktır. Kimse size mutluluğu bir tepside sunmak zorunda değil, isteseler de yapamazlar bunu. Geri kalan her şey bahanedir. Ne olursa olsun, her hali ile aşk kadına fena halde yakışıyor. Erkekler kadınlar kadar gösteremeseler de, allayıp pullamasalar da hatta inkâr etseler bile aşk onları da değiştirip, dönüştürüp hayata bağlıyor.