Bir İzmirli olarak Türkiye’nin köklü kulüpleri arasında yer alan Göztepe’nin 14 yıl aradan sonra Süper Lig’e yükselmesi üzerine elbette yazmadan duramazdım.
Göztepe’yi kutlayıp, bir parça tarihinden bahsettikten sonra asıl anlatmak istediklerime, bu şampiyonluğunun derinlerdeki önemine gelmek istiyorum.
Bir haftadır Göztepe ile yatıp Göztepe ile kalkıyorum; günlerdir içim dışıma sığmıyor.
Ne kadar hasret kalmışız böylesi sevinçlere!
Bize bu başarıyı ve gururu yaşattığı için Göztepe’nin Teknik Direktörü Yılmaz Vural’ın şahsında tüm teknik ekiple birlikte takımı, Başkan Mehmet Sepil ve yönetimini, Göztepe camiasını ve İzmirlileri kutluyorum.
***
Göztepe’nin Süper Lig maçlarını izlediğimi ve dolayısıyla İzmir’e olacak olan katkılarını düşündükçe daha bir keyifleniyorum.
Bu başarının önümüzdeki dönem Süper Lig’de artarak devam etmesini için başta yerel yönetimlerimize ve biz İzmirlilere önemli sorumluluklar düştüğünü de hatırlatmadan edemeyeceğim.
Bizi buraya kadar getiren şeyler, buradan sonraya götürmeyecektir.
Aslında tarihimize bakacak olursak İzmir’in futbolla tanışması oldukça eskidir. Hatta Türkiye’de futbolun oynandığı ilk şehirdir İzmir.
İzmir’in ilk spor kulübü olarak Karşıyaka 1912’de kurulur. 1914’te onu Altay izler.
Altay’ın Alsancaklı ve Güzelyalılı futbolcuları arasında çıkan bir anlaşmazlık sonucu 1925 yılında Göztepe kurulur.
1950 yılında Türkiye şampiyonluğu kupasını İzmir’e kazandıran ilk takım olur. Göztepe Spor Kulübü’nün böylesine köklü ve şanlı bir geçmişi vardır.
***
Spor; sporcu açısından kazanmaya dönük teknik ve fizik bir çaba; izleyenler, seyirciler açısından yarışmaya dayalı estetik bir süreç; toplum genelince oluşturulan bütün içinde, yerine göre o toplumun çelişki ve özelliklerini olduğu gibi yansıtan bir ayna, yerine göre onu yönlendirebilen etkili bir amaç , son tahlilde ise önemli bir toplumsal kurum olarak tanımlanır.
Kendine özgü toplumsal kuralları, değerleri, etkileşim simgeleri ve süreçleriyle canlı bir toplumsal yapıdır.
Spor, kendi geçmişi ile toplum geçmişi arasında sıkı bir bağ oluşturur.
Bu nedenle Göztepe’nin şampiyonluğu sanıldığı kadar değildir, fazlası vardır: toplumsal, sosyolojik, ekonomik ve siyasal boyutları vardır.
Göztepe bugün, tüm İzmirlileri bir araya getirmiştir.
Yunan asıllı ABD’li devlet adamı Spiro Agnew’un dediği gibi sporun toplumu bir arada tutan tutkal olması özelliği bir kez daha gözler önüne serilmiştir.
“Spor; dinlerin, inançların, her çeşit insanca özelliklerin ayrılıklarını ortadan kaldıran, insanları birleştiren bir semboldür.”
Göztepe’nin bu başarısı, yakaladığımız bu sinerjiyle İzmir’in diğer takımlarına da sirayet edecektir. Günümüzde tüm dünya ülkeleri spora büyük önem veriyor.
Uluslararası spor müsabakalarında elde edilen sonuçlar ulusal saygınlığın bir göstergesi olarak kabul edilir.
Göztepe’nin başarısı İzmir’in marka değeri, kentsel itibarı ve saygınlığı açısından da oldukça önem taşımaktadır.
Günümüz ekonomisinde spor kendi başına çok büyük ve karmaşık bir endüstri oluşturmaktadır.
Bu başarı İzmir’in ekonomisinin güçlenmesine ve çeşitlenmesine büyük bir katkısı sağlayacaktır.
Eğitim kurumları, sporu eğitimde etkili bir araç olarak benimsemişlerdir.
Hükümetler toplumsal çözülmeyi önlemek, insanların anarşi ve teröre yönelmesini engellemek için de sporu önemsemekte, spor tesis ve organizasyonlarına yatırım yapmaktadırlar.
Antonio Salazar, “Portekizi kırk yıl süreyle 3 F, fiesta (şölen), fadima (örgütlü din) ve Futbol ile yönettim” diyerek bunu açıkça dile getirmiştir.
Göztepe’nin şampiyonluğu, görünenin aksine çok daha derin önem taşımaktadır.