Sezin Sivri

Sezin Sivri

Tüm Yazıları

Bu sorunun cevabına hayır diyecek bir ebeveyn olduğunu pek sanmıyorum.

Hayır demeseler de, “Dâhi olmasını isterdim ama mümkün değil” diye yanıtlayacak pek çok ebeveyn olduğuna rahatlıkla bahse girebilirim. Cevabın ‘ama’ dan sonrasını atıp ‘mümkün değil’ kısmına gelmek istiyorum. Sevgili anne, babalar çocuğunuzun bir dâhi olması mümkün, hatta bu biraz da sizin elinizde. Benim çocuğum ortalama bir zekâya sahip nasıl ‘dâhi’ olacak diyorsanız, Prof. Michael Howe’nun ‘Dehanın Açıklaması’ isimli kitabını okumanızı öneriyorum. Çünkü dâhi doğulmuyor, olunuyor!

Haberin Devamı

Zekâ (IQ) araştırmasına göre, insanların yüzde 95’i orta bir zekâya sahip. Geriye kalan yüzde 2.5’lik kesim ileri zekâlı, yine yüzde 2.5’lik kesim geri zekâlılardan oluşuyor.

Zekâ geriliği olmayan her birey aslında dâhi olma potansiyeline sahip. Peki, neden yüzde 97.5’lik (Yüzde 95 + Yüzde 2.5) bölümde yer alan herkes büyük başarılar elde edemiyor da sadece çok küçük bir kesim, var olan bu muhteşem potansiyelini kullanıp çok başarılı oluyor? Exeter Üniversitesi profesörlerinden Michael Howe, dâhilerden gerekli dersi almadığımızı, onlardan gerekli dersleri alırsak, bunu kendimize ve çocuklarımıza uygulayabileceğimizi savunuyor.

***

Kitabında dâhilerin hemen hepsinin sosyal yönleri ağır basan, çok kararlı ve büyük bir inatla başarı sağlamak için gayret sarf eden kişiler olduğunu anlatıyor.

Onları farklı bir ırka mensup ve esrarengiz kişiler diye tanımlamanın yanlış olduğunu, dâhilerin kesinlikle üstün bir ırka mensup olmadığını söylüyor. Dâhileri diğer insanlardan farklı kılan ise, başkaları başarısızlıktan bunalıp pes etseler de dâhilerin büyük bir inatla çalışmalarını sürdürmeleridir diyor. Dâhilerin belli hedeflerinin olduğu kanaatinde! Bu kişilerin imkân ve fırsatlardan en iyi şekilde faydalanmayı bildiklerini ve aynı zamanda kendilerine çok güvendiklerini belirtiyor.

***

Prof. Michael Howe’un ebeveynlere ve öğretmenlere de bir tavsiyesi var: “Ebeveynler ve öğretmenler, çocuklar erken yaşlarda gelişsinler diye çırpınıyorlar. Bu onlar için vazgeçilmez bir tutku olmuş. Çocukların sınavlarda çok başarılı olması elbette sevindirici ama yeterli değil. Çocukların kendilerine güvenlerinin olması, derslerdeki başarılarından daha önemlidir. Çocukları aşırı derecede çalışmaya zorlamak yerine kendilerine değer vermeyi öğretmeliler” diyor.

Haberin Devamı

***

Doğru eğitimle insanlık tarihine geçecek işler yapabilir ya da hayatı çok daha kolay, mutlu, üretken ve başarılı yaşayabilecek bireyler yetiştirebiliriz.

Einstein’larımızdan vazgeçmek istemiyorsak çocuklarımızı sınav sistemine kurban vermemeli, onlara kendilerini keşfetmeleri ve ortaya koymaları için fırsat vermeliyiz.