İklim değişikliği ve bağlantılı olarak dünyanın her yerinde artan doğal felaketler gezegenimizin karşı karşıya olduğu en büyük tehlikelerden biri olarak hayatımızın merkezinde duruyor ama başımıza gelmeden, yaşamadan farkına varamıyoruz. Milyarlarca gezegen içinden bugüne kadar yaşanabilir başka bir gezegen bulunmayışı ve Mars’ın da aslında hiçbir zaman tam bir alternatif olmayacağı gerçeğiyle yüzleşmek zorundayız ve gezegenimizi korumak için bir şeyler yapmalıyız. Bunu her şeyin üzerinde bir hedef haline getirmeliyiz.
Çok uzaklara gitmeye hiç gerek yok! Geçen Ağustos ayında İzmir’de yaşadığımız orman yangını felaketi hatırlayalım. İçimizi yakan, ruhumuzu derinden üzen ve elimizden bir şeyin gelmiyor olması duygusunu bizlere yaşatan o yangını…
Yeşil-mavi küreyi daha büyük tehlikelerden kurtarmak için toplumun farklı kesimlerinin birlikte çözüm üretmeye teknoloji teşvik etmeliyiz. İnovatif genç yetenekleri, doğa dostu projelerle insanlığın hizmetine sunmak için yaratıcı platformalar oluşturmalıyız. Hepimizin içinde olan, duyarlılığı artıran çözüme odaklı ortamları desteklemek belki de karşı karşıya kaldığımız tehlike içi en yapıcı yaklaşım olacak.
Eko-teknolojiler artık yeşil ekonomi adı altında yükselen yeni sürdürülebilir bir kalkınma modeline öncülük ediyor. Doğayı odağına alan teknolojiler ile nitelikli beyin gücünü birleştirmek de yaratacağı çözümler ile sürdürülebilirlik felsefesinin temel taşını oluşturmaya aday konumunda.
Yeşil ekonomi de şimdiden dünyada 3 trilyon dolarlık bir yer edinmiş durumda. Rüzgar enerjisinden hava kirliliğine, orman yangınlarından, atık yönetimi ve en başta su ve toprak gibi doğal kaynakların korunması ve geri dönüşümlü olarak tüketilmesine imkan veren birçok yeni buluş da zaten artık gündemimizde ve ekonomimizi ciddi anlamada tetiklemeye başladı bile. Nature dergisinde yer alan veriler 26 alt sektörde yapılan incelemeyle bu sektörlerin 2016 yılında yüzde 20 artışla, sadece ABD de tam zamanlı 9.5 milyonluk istihdam sağladığını gösteriyor.
Yazımın başlığını oluşturan climathon’a gelecek olursam. İklimsel sorunların somut projelere fikirlere dönüştürülmesi içi pozitif katkı yapan işletmelerin desteklenmesi ve yerel politikaların da katkısıyla güçlü çözümlere odaklanan iş geliştirme platformuna climathon deniyor.
Size güzel bir haberim var, bu konuda İzmir’de de bir şeyler yapılmaya başlandı artık. “CLIMATHON 2019 İZMİR” isimli etkinlik 100’ün üzerinde inovatif fikir sahibi beyinlerin start-up ve Ar-Ge çalışanlarının, lisans yüksek lisans öğrencilerinin katılımıyla 24-25 Ekim 2019 tarihinde gerçekleştirilecek. CLIMATHON 2019 İZMİR programı İş İnsanları Derneği (ESİAD), Originn, IDEMA (Uluslararası Kalkınma Yonetimi) ve İzmir Büyükşehir Belediyesi işbirliğinde küresel çapta 46 ülke ve 100’ü aşkın şehirle eş zamanlı olarak İZMİR Origin’de yapılacak. Doğal afetler orman yangınları ve su başta olmak üzere doğal kaynakların verimli kullanımı, çevre dostu akıllı şehir uygulamalarının fikir ve proje aşamalarına getirilerek sunulacağı etkinlikte mentörler, kolaylaştırıcılar, teknik sponsorlar ve proje ekipleri bir arada 24 saat süreyle fikir ve projeler üreterek ilgili sektörlere ve yatırımcılara ürettikleri çözümlerle ilgili sunumlar yapacak. Final sunumlardan sonra başarılı projelere ödüller verilecek ve en önemlisi de ekosistemle (yatırımcılarla, iş dünyası ile) işbirliği imkânları sağlanacak. Bu anlamda hem ekonomiye destek olan hem teknolojiyi destekleyen hem de gezegenimizi sonraki nesillere utanç duymadan, miras bırakabileceğimiz şekilde kurtarmaya yönelik adımlar atan CLIMATHON 2019 İZMİR etkinliğinin bir parçası olmaya, ya da destekçisi olmaya çağırıyorum.
Dostoyevsky’inde söylediği gibi “Her birimiz her şeyden ve herkese karşı sorumluyuz.” Doğada her şey birbirine bağlıdır ve tüm canlılar üstelerine düşeni ne eksik ne fazla- tam olarak yaparak bütüne hizmet ederler. Bizimde bu kusursuz sistemin dengesini koruyan ve bütünün yararını gözeten eylemlerle sistemin sürdürülebilirliğine ve refahına katkı sağlamamız gerektiği bilincini hiç aklımızdan çıkarmamız gerekiyor.