Kaçan balık büyük olur” sözünü muhakkak duymuşsunuzdur. Kim bilir kaç fırsatı göz göre kaçırdınız ve kendi kendinize ettiniz bu lafı. Peki ya o balığa çok ihtiyacınız varken, hatta onun için dualar ederken balığın yanınızdan geçip gittiğini bile fark edemiyorsanız.
Ya da istediğiniz şeyin başınıza bir lütuf şeklinde geldiğini... Lütuf deyince aklıma hep insan gibi düşünen elektron beyni, yani bilgisayarı yaratan matematik dehası Alan Turing geliyor. İkinci Dünya Savaşı yıllarında Nazi Almanyası’nın gizli mesajlarının şifrelenmesi ve tekrar çözülmesi amacıyla kurulan şifre makinesi olan ‘Enigma’nın şifrelerini, 5 kişiyle kapatıldığı, penceresi dahi olmayan bir odada, hayatı tehlikedeyken çözmeye uğraşırken “Herkes Almanya ile savaşırken, biz zamanla savaşıyoruz” diyordu. Bu sırada bilgisayarı keşfettiğinde, arkadaşı Alan’a “Bulmaca çözerek Nazizmi mağlup ettin” demişti. Alan ise icadı bilgisayar için “Burada yarattığım şeyin asla önemini anlamayacaksınız” açıklamasını yapmıştı. O günlerde kim tahmin edebilir ki, bir şifre çözücünün hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olacağını ve yeni bir dönemi başlatacağını!
Fark etmeliyiz
Hayat sayısız imkân ve fırsatlarla dolu. Bazen bu fırsatları fark edebiliyor ve balığı tutuyoruz.
Başımıza gelen her şey, bizi olgunlaştırıp yükseltiyor ve başka bir şeylere taşımak için oluyor aslında.İmkânları fark etmekte, uzanıp almakta, aldıklarımızı iyiye kullanmakta zorlanıyoruz. Son zamanlarda ne yaparsak “Serendipity, değerli ve hoş şeyleri bulma yeteneğine sahip oluruz” üzerine düşünüyorum.
Carl Gustav Jung’un ‘Din Psikolojisi’ adlı kitabında insan bilincinin derinliklerinde, bilinçdışı ya da ortak bilinçdışı dediği daha derin bir alanın bulunduğunu açıklar. Hatta bu ortak bilinçdışının bir tür bilgelik taşıdığını ve Tanrı’yla kesişme noktası oluşturduğunu anlatır. Zaten benim de içine derinlemesine daldığım spiritüel çalışmalarla çok fena örtüşüyor anlattıkları.
Kendime ara ara hatırlatıyorum:
Hep olduğu gibi bazı şeylerin sonradan farkına varacaksın
Her şey olması gerektiği şekilde olması gerektiği zamanda oluyor,
İhtiyacın olan kitaplar, ihtiyacın olan insanlar hep doğru zamanda karşına çıkacak diyorum.
Rastlantı ya da mucizevi tesadüf diye bir şey yok. Yaşadığımız her olayın bir anlamı var, tanıştığımız her insan bize bir şey öğretiyor.
Zorlamadan beklemek
Tao’cu felsefede Wu-Wei adlı ilginç bir kavram vardır. Bu kavramı eşyanın tabiatına aykırı davranmamak, hiçbir şeyi gereksiz yere zorlamadan doğru anı bekleme sanatı şeklinde özetleyebilirim. Bu bir sanat ve öğrenilmesi gereken bir şey. Yapılması gereken de, bir amaç üzerine yoğunlaşmak, neyi istediğini kafanızda netleştirmek, aradığını bulacağına dair kesin bir inançla, olayları zorlamadan beklemek. Sadece belli gerçekleri yaşamak, diğer geniş bir alana yayılmış olan gerçeklere kendini kapatmaktır.
Tanrı bütün varlıkları sürekli yükseltmektedir. Bunu gerçekleştirmek için de her aracı kullanır. ‘Serendipity’ terimi de Tanrı’nın lütfundan başka bir şey değildir. Serendipitik olaylar hepimizin başına geliyor, fakat çoğumuz bunların farkına varmıyor ve bu yüzden onlardan yararlanamıyoruz.