Sezin Sivri

Sezin Sivri

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Cehalet ve niteliksiz insanlara dair yazacaklarıma geçmeden önce bize bu iki niteliğin tam tersine sahip nesillerin yetişmesine yani bilgili ve nitelikli nesillerin oluşmasında emeği büyük olan öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutlamak istiyorum. Sevgili öğretmenlerimizin değerlerini yeterince bilemesek de öğretmeler gününü ilk olarak nasıl kutlamaya başladık dersiniz?

Öğretmenler Günü dünyanın birçok yerinde farklı tarihlerde kutlanıyor. Hatta bazı ülkelerde resmi tatil ilan edilen bir gün. 1994 yılından beri çoğu ülkede öğretmenler günü UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü) tavsiyesiyle 5 Ekim’de kutlanıyor. 5 Ekim gününün anlamı ise 1966 yılında Fransa’nın Paris şehrinde yapılan “Öğretmenlerin Statüsü Hükümetlerarası Özel Konferansı” sonucunda UNESCO temsilcileri ile ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) tarafından ‘Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi’ni oybirliği ile kabul edilişinin yıl dönümü olması.

Kültür ve dönüm noktalarına göre her ülkede farklılık gösteren öğretmen günü, 12 Arap ülkesinde (Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Cezayir, Fas, Katar, Libya, Mısır, Suudi Arabistan, Tunus, Umman, Ürdün, Yemen) 28 Şubat, İran’da ise 2 Mayıs’ta kutlanıyor.

Ülkemizde ise Öğretmenler Günü, 1981 yılından beri 24 Kasım’da kutlanıyor. Öğretmenler Günü’nün Türkiye’de 24 Kasım’da kutlanmasının nedeni ise Bakanlar Kurulu’nun Mustafa Kemal Atatürk’e “Millet Mektepleri Başöğretmenliği” unvanını 11 Kasım 1928’de yaptığı toplantıda vermesi ve bu unvanın, 24 Kasım’da Millet Mektepleri Talimatnamesi’nin yayımlanması ile resmileşmesi.

Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden giden onu açtığı yolu onun erdemleri ile devam ettiren tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü kutluyorum. Bir öğretmen çocuğu olarak da başta annem ve babam olmak üzere tüm öğretmenlerimizin ellerinden öpüyorum.

Cehalet ve niteliksiz insan

İki psikiyatri uzmanı, 10 yıl kadar önce bir teori ortaya atmış şöyle ki; “Cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır.” Ve bunun üzerine bir araştırma başlatılmış. Fizyolojik ve zihinsel alanda yapılan çeşitli uygulamaların sonucunda şu bulgulara ulaşılmış:

Niteliksiz insanlar ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler.

Niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimindedir.

Niteliksiz insanlar, gerçekten nitelikli insanların niteliklerini görüp anlamaktan da acizdirler.

Eğer nitelikleri, belli bir eğitimle artırılırsa, aynı niteliksiz insanlar, niteliksizliklerinin farkına varmaya başlarlar.

Cornell Üniversitesi’ndeki öğrenciler arasında bir test yapılır ve klasik “Nasıl geçti?” sorusuna öğrencilerden yanıtlar istenir. Soruların yüzde 10’una bile yanıt veremeyenlerin, “kendilerine güvenleri” müthiştir. Onların “testin yüzde 60’ına doğru yanıt verdiklerini” düşündükleri; hatta “iyi günlerinde olmaları halinde yüzde 70 başarıya bile ulaşabileceklerine inandıkları” ortaya çıkar.

Soruların yüzde 90’ından fazlasını doğru yanıtlayanlar ise “en alçakgönüllü” deneklerdir; soruların yüzde 70’ ine doğru yanıt verdiklerini düşünüyorlardır.
Tüm bu sonuçlar bir araya getirilir ve Dunning-Kruger Sendromu’nun metni yazılıdır: “İşinde çok iyi olduğuna” yürekten inanan ‘yetersiz’ kişi, kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve aslında yapamayacağı işlere talip olmaktan hiçbir rahatsızlık duymaz! Aksine her şeyin hakkı olduğunu düşünür! Ancak bu ‘cahillik ve haddini bilmeme’ karışımı mesleki açıdan müthiş bir itici güç oluşturur. ‘Eksiler’ kariyer açısından ‘artıya’ dönüşür. Sonuçta, ‘kifayetsiz muhterisler’ her zaman ve her yerde daha hızlı yükselirler…

Bu arada, gerçekten bilgili ve yetenekli insanlar çalışma hayatında ‘fazla alçakgönüllü’ davranarak öne çıkmaz, yüksek görevlere kendiliklerinden talip olmaz, kıymetlerinin bilinmesini beklerler... Tabii beklerken kırılır, kendilerini daha da geriye çekerler...
Muhtemelen üstleri tarafından da ‘ihtiras eksikliği’ ile suçlanırlar...”

Bence Dunning ile Kruger’in, bu çalışmalarıyla 2000’de, Nobel yerine Harvard Üniversitesi’nin Ig Nobel’ini alma nedeni “cahil olmamalarıdır”.

Atatürk’ün de dediği gibi: “Eğitimdir ki bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da milleti esaret ve sefalete terk eder.” “Öğretmenler; Yeni nesli, Cumhuriyetin fedakâr öğretmen ve eğitimcilerini, sizler yetiştireceksiniz ve yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır.”