Bir kadının hayatında yapabileceği en büyük değişiklik, anne olmak. Gözlerini karartıp bu kutsal göreve nasıl talip oluyorlar ve anne olduktan sonra nasıl da değişiyorlar, büyük bir hayranlıkla izliyorum.
Şapka çıkarılacak, cesaret gerektiren, sorumluluğu büyük, tam zamanlı, hiç bitmek bilmez bir işe girişiyorlar bu kutsal görevi üslenerek.
Üstelik annelikten emekli olmak diye de bir şey yok.
Hangi yaşta, sosyal statüde ya da eğitim seviyesin de olunduğu fark etmeksizin annelik bir kadını değiştiriyor, dönüştürüyor.
Yepyeni bir versiyon çıkıyor ortaya, endüstri 4.0 dedikleri cinsten. İçinde zekanın çok boyutlu gelişmesi mevcut, sezgilerin ve şefkatin artışı, fiziksel performans ve dayanıklılıkta harikalar yaratma gibi. Tüm önceliklerinin sıralaması değişiyor.
Hele ilk yıllarda öncelikler listesinin zirvesi istisnasız çocukları oluyor.
Hatta belirli bir süre kendinden bile vazgeçiyor kadınlar. Bu vazgeçişin sebebi dünyaya katacakları en büyük eserleri çocuklarını büyütmek oluyor.
Anneliğin bir kadına kattıklarını başka herhangi bir şeyin yapabilmesi mümkün değil.
***
Dünyaya gelmesi ile anne ve bebek birlikte yeni bir hayata başlıyorlar. Bu zamana kadar beklide kendi hayatını, geleceğini bile planlamamış bir kadın, bir anda adeta kabuk değiştiriyor.
Daha hamileyken başlanıyor çocuğun geleceği üzerine planlar yapılmaya. O’nu en iyi şekilde yetiştirme arayışları zaman içinde farklı biçimler alsa da temel mesele haline geliyor. Yaşları kaç olursa olsun gündemleri hep aynı kalıyor, çocukları!
Bitmek bilmeyecek bir okulun hem öğrenci hem öğretmeni olmak annelik. Büyük bir fedakarlık ve karşılıksız büyük bir sevgi gerektiriyor. Henüz anne olmasam da açıkça görüyorum. Anne olmak, kadına inanılmaz duygular yaşatıyor. Etrafım “Bu duyguyu aynı şekilde hissettiren başka hiçbir şey yok” diyen annelerle dolu.
Başta kendi annem ve eşimin annesi olmak üzere, tüm annelerin, bana annelik yapan, üzerimde emeği olan tüm kadınların ve günün birinde anne olma ihtimalini taşıyan tüm hemcinslerimin anneler gününü kutluyorum.
Türk Eğitim Vakfı
Ben kim, şarkı söylemek kim, derdim hep. Ta ki vazgeçilmezlerim arasında yer alan sosyal sorumluluk projelerinden birinde şarkı söylemem icap edene kadar.
Başta amacım Türkiye’nin önde gelen eğitim kurumlarından olan Türk Eğitim Vakfı ’nın (TEV) İzmir Şubesi Sosyal Komitesinde yer almak ve vakfın 50. kuruluş yıldönümü için düzenlenen ‘Aydınlık Bir Gelecek İçin Umut Konseri’nin organizasyonuna katkı sağlamaktı.
Bir anda bu gecede sahne almak üzere bir araya gelen, gönüllü 40 İzmirli kadından oluşan TEV Eğitime Destek Korosu’nun içinde buldum kendimi.
Şefimiz Banu Köstem sayesinde bir önyargım daha yerle bir oldu. “Şarkı söylemek için yetenekli olmana ve sesinin güzel olmasına gerek yok, öğrenilebilir bir şey”demesiyle ben de korist oldum.
Şefimiz Banu Köstem 3 ay boyunca sıkı bir çalışmayla 70’ler ve 80’lere damga vurmuş parçalardan oluşan repertuvarla geceye hazırladı bizleri. Gecenin konseptini belirlemesinin yanı sıra Çağan Irmak ve Çiğdem Erken’in de gecede sahne alması fikri ve kendileri ile kontağa geçişimiz de sayesinde oldu.
70 ler, 80’ler konseptli sahne kostümlerimiz modacımız Burak Çiçek tarafından yapıldı. Ve sonunda 8 Mayıs gecesi 1400 seyircinin önünde, hatıralardan silinmeyecek bir güzellikte bir konsere TEV yönetim kadrosu ve gönüllüleri olarak imzamızı attık, yeni burs fonları için kaynak yarattık.
Amacımız TEV Vakfın çatısı altında, Atatürk’ün işaret ettiği yolda, çağdaş ve demokratik değerleri içselleştirmiş nesillerin yetiştirilmesine katkı sağlamak, daha çok bağışçı ve gönüllüyü TEV ile buluşturmaktı.
Ne mutlu bize ki bunu da gerçekleştirdik.
Bu gecede yer almama vesile olan TEV İzmir Şubesi Onursal Başkanı Mehmet Salih Özen’e, bize kapılarını açan TEV İzmir Şube Başkanı Gülnur Soybayraktar’a , gecede hiçbir ücret almadan gönüllü olarak yer alan şefimiz Banu Köstem’e, sunucumuz Berna Laçin’e, şarkıları ile bizleri büyüleyen Çağan Irmak ve Çiğdem Erken’e koromuz ve şahsım adına teşekkür ederim.
TEV’e daha nice 50 yıllar diliyoruz.