Affetmek ve affedilmek hakkında yazmaya karar verdiğim andan beri düşünüyorum da düşünüyorum. Girdap gibi içine çekiyor beni, derin bir konu ne de olsa ve öyle çok boyutu var ki! Çok iyi biliyorum, kendimden de biliyorum, bu konularda yarası olmayanımız yok. Baktım yazacaklarımı bir köşe yazısına sığdırmam mümkün olmayacak, ben de affetmekle ilgili bir yazı dizisi hazırlayayım dedim.
Sezen Aksu’nun da şarkısında dediği gibi “Yaralı tepeden tırnağa herkes yaralı, alışılmıyor acıya; yok kaidesi kuralı! Hepimizin canı acıyor ve bir türlü bu konuyu aşamıyoruz, ama aynı dertten mustarip eşe dosta Nilüfer’in şarkısındaki gibi “Unut gitsin” diyerek akıl verdiğimiz çok oluyor. Kimisi var ki sanki Mehmet Erdem’in “Acıyı sevmek olur mu?” şarkısındaki gibi bu durumdan besleniyor sanki. Kimisi deseniz ‘intikam’ peşinde, fırsat kollamaktan kendi hayatını ıskalıyor.
Duyguları olduğundan daha yoğun, daha karanlık, daha yıkıcı hale getirmeye yatkın olan, acıların çocuğu kıvamında yaşayanımız çok maalesef. Kimimiz kendimizi affedemiyoruz, kimimiz başkalarını. Kimimiz toplum baskısı yüzünden yaşadıklarımızı, kimimiz kaderimizi.Kendimizi sevmek, kendimizle barışmak ve dersimizi almak konusunda da iyi değiliz. Af dilemek, zaten çoğumuzun raconuna ters. Daima haklı çıkma gayesindeyiz. Affetmek deseniz çok azımıza has bir özellik. Böyle olunca da arabesk hayatlar yaşayıp duruyoruz işte. Yazık değil mi yahu bize? Kendimize iyi davranmayı ne zaman öğreneceğiz? Kendimize iyi davranmazsak diğerlerine nasıl iyi davranabiliriz ki! Böyle yaparak hayatının yarısını, hatta büyük bir bölümünü boşa geçiren insanlar görüyorum. Eminim, sizin etrafınızda da buna benzer örnekler çoktur.
Gelin, yaralarımız ne derinlikte olursa olsun, gördüğümüz hasarlar ve ödediğimiz bedeller ne şiddette olursa olsun, biz intikamı düşünmek ya da kin besleyerek acı içinde yaşamak yerine, kendi iyiliğimiz için, bu bize çok zor gelse bile affedelim. Affederek kendimizi tedavi edelim!
Benimle birlikte birkaç haftalık affetme yolculuğuna çıkmaya ne dersiniz? Buna çoğumuzun ihtiyacı var. Peki ama nasıl dediğinizi duyar gibiyim? Her hafta sırasıyla aşağıdaki konulara değineceğim. Hazır bahar gelmişken, yaza girerken ‘acılarımız’a veda eder, affederek özgürleşiriz işte. Acıların en iyi ilacı affetmektir. Affedilmeyen acıların her biri kendisinden daha büyük şeylere dönüşür. Biliyorum affedilmemişlikler, haksızlıklar ve acılarla vedalaşmak zor ama ben tadilatınıza talibim efendim.
Unutmayın lütfen, Robert Miller’ın dediği gibi, “Affetmek, sevginin en yüce, en güzel şeklidir. Karşılığında sınırsız bir huzur ve mutluluk alırsınız.”
Bu başlıklarda buluşalım
Önümüzdeki haftadan itibaren yayımlanacak olan affetmekle ilgili bir yazı dizisi başlıklarım:
- Affetmek ne demek?
- Neden affetmiyoruz?
- Hangi zamanda yaşıyorsunuz? Geçmişin yükünü omuzlarımızda taşımak
- Karşılık verme ve misilleme. İntikam gereksinimi
- Acıyı sevmek.
- Neden affetmeliyiz?
- Kendini affetmek. Kendine iyi davranmak
- Diğerlerini affetmek
- Liderlik ve affetmek. Hataya alan tanımak
- Hayatı affetmek.
- Affedilmek ve özür dilemek
-Affetmek mi bağışlamak mı?
- Affetmenin faydaları
- Affetmenin fiziksel sağlık üzerindeki etkileri
- Affetmenin ruhsal sağlığa etkileri
- Affetmenin ilişkilere olan katkısı
- Affediciliği kolaylaştırıcı faktörler
- Peki ama nasıl? Affetme, bağışlama süreci alıştırmaları