Alzheimer hastalığının adını son yıllarda sıkça duyar olduk. Yapılan araştırmalar, yaşlılık hastalığı, bunama diye bilinen alzheimerın, 65 yaşın üzerinde yüzde 5-10 oranında görüldüğünü ve bu oranın 65 yaşından sonraki her 5 yılda bir, ikiye katlanarak arttığını gösteriyor. 85 yaşın üzerinde ise her üç kişiden birinde alzheimer hastalığına rastlanıyor.
Başrolde Ali Poyrazoğlu
Sık karşılaşılan dördüncü hastalık olan alzheimer, en yüksek maliyetli hastalıklar sıralamasında ise kalp hastalıkları ve kanserden sonra üçüncü sırada geliyor.
Hayatın git gide hızlanan temposu içinde unutkanlık 7’den 70’e hepimizin gündelik sorunu. İsimleri, telefon numaralarını, toplantılarımızı, alınacakları, eşyalarımızı koyduğumuz yeri unutuyoruz.
Günlük yaşamımızı ciddi biçimde etkilemeyen, bir süre sonra aklımıza gelen küçük unutkanlıklar bir noktada normal...
Alzheimerda karşılaşılan unutkanlıklar ise ilerleyici nitelikteki unutkanlıklar ve diğer zihinsel bozukluklar.
Pop-Rock tarzında şarkıları ile dünya müzik listelerinde zirveye yerleşmiş İngiliz şarkıcı ve söz yazarı James Blunt, “Some Kind of Trouble” isimli son albümün tanıtımı için Unilife’ın düzenlediği bir organizasyonla 24 Haziran’da İstanbul’da, 25 Haziran’da İzmir’de olacak.
“Goodbye My Lover”, “You’re Beautiful”, “High” ve “Stay The Night” gibi müthiş parçalarıyla kısa zamanda dünya çapında bir süperstar olan James Blunt, iki dünya turnesi sonrasında yepyeni albümü ile ilk kez Türkiye’ye geliyor. Albüm oldukça keyifli... 80’lerin başında Batı’ya hakim olan iyimserliği, özgürlük heyecan ve saflığı yansıtıyor. On binlerce müzikseverin katılımıyla gerçekleşecek bu büyük buluşmayı sakın kaçırmayın.
Savaşçı aileden geliyor
Sözleri ne anlama gelirse gelsin, romantizm yüklü bohem melodilerin, insanı dinginleştiren duygusal şarkıların ve kadife sesin sahibi James Blunt, aslında 10. Yüzyıl’dan beri içinden sayısız savaşçı çıkarmış bir aileden geliyor. İngiliz Hava Kuvvetleri’nde albay olan babası Charles Blount için her türlü müzik, gürültüden başka bir anlam ifade etmiyor. İzmir Arena, çok önemli bir müzik etkinliğine imzasını atmaya hazırlanıyor. Onu İzmir’e getirmek büyük
Seçime tam bir hafta kaldı. Siyasetçilerin İzmir için, Türkiye için vaatlerine bakıyorum da, “Zihin fukara olunca fikir ukala olur” demekten kendimi alamıyorum. Tamam, anladık; her tutkulu lider gibi İzmir kalesini ele geçirmeye çalışıyorsunuz ya da ‘İzmir geçilmez’ deyip kaleleri sağlama bağlamaya çalışıyorsunuz da, bu reklamcı zihniyetin yarattığı projeler üretme trendi nereye kadar sürecek? Ya da siyasi vaatlerden bıkmış usanmış bu millet sizin Hollywood filmlerine 10 basacak, Oscar alması kesin vaat dosyalarınıza ne kadar inanacak.
35 plakalı İzmir’e 35 proje, Efes Antik Kenti’ne liman, her aileye 600 TL maaş gibi vaatlerle karşı karşıyayız. Geçmişe baktığımızda daha uçuk vaatlerde bulunan politikacılarda olmuştu. Demirel, 1991 seçimlerinde “Kim ne veriyorsa 5 lira fazlasını vereceğim” demişti. Cem Uzan, “Vallahi mazot 1 lira olacak” diye ettiği yemin etmişti. Tansu Çiller, her aileye iki anahtar vaat etmişti.
Hayallerizi büyük tutun
Hadi kimin, ne vaatte bulunacağına karışamıyoruz, diyelim ama seçme hakkımızı kullanıp vaat palavralarını yutmamak bizim elimizde. Zihin fukaralığının eğitimsizlik ya da bilgili olmakla bir ilgisi yok. Ne kadar eğitirsen eğit, hangi
İzmir Sinema Derneği, önemli bir girişimde bulundu. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ı davet ettikleri, “İzmir Film Festivali’ni Bekliyor” konulu bir toplantı düzenledi.
Dernek Başkanı Kayhan Kırmızıgül, kendi bünyelerinde gerçekleştirdikleri kısa film alanında Ülkemizi uluslararası platformda temsil eden, kendi alanında ilk ve tek etkinlik olan bu festivalin 12 yıllık serüvenini ve geldiği noktayı anlatmakla söze başladı. İzmir Kısa Film Festivali ve İzmir Sinema Derneği’nin, EXPO çalışmalarında aktif görev almaya hazır olduğunu, EXPO 2020 logosunu tüm etkinlik-lerinde kullanacakla- rını söyledi.
Kırmızıgül, bugüne kadar pek çok girişimlerinde engelle karşılaştıkları İzmir Film Festivali için Bakan Günay’dan destek istedi. Ve Bakan Günay’dan, “İzmir Film Festivali” için destek sözü almayı başardı.
Günay’dan şartlı destek
Bakan Ertuğrul Günay, İzmir de uluslararası bir film festivali düşüncesinin, kendisini çok heyecanlandırdığını söyledi. Sinemada iyi gelişmelerin yaşandığına, Nuri Bilge Ceylan ve Semih Kaplanoğlu’nun aldığı ödüllere, ulusal ve uluslararası yarışmalarda Türk sinemasının başarısına, seyirci artışına dikkat çekti.
Artık hayal kurmuyoruz. Öylesine gömüldük ki hayatın gerçeklerine, hayal kurma yetimizi kaybettik. Neredeyse bir robot gibi yaşıyoruz.
Neler olup bittiği ve hayatta bizi nelerin beklediği gerçeklerle o kadar ilgileniyoruz ki görünenin, aslında görünmeyenden geldiğini fark edemiyoruz. Bu gerçekler ve zamana bağımlı yaşamakla birlikte gelen umudunu kaybetme, hayal kuramama hali, bize sadece mutsuzluk ve beraberinde başarısızlığı getiriyor.
En büyük işlerin, büyük hayaller kurma özelliği olan insanlarca başarılmış olduğunu bile unuttuk. Ya da bahanelerimiz var; ama onlar bir liderdi, fenomendi, deyip geçiştiriyoruz. Oysa tüm olasılıklar şimdinin içinde bulunmuyor mu?
Güç, bizde saklı
Yüzyıllar öncesinde, tüm tanrıların en korkuncu olan “Zaman Tanrısı Kronos”un efsanesinde bize “Dikkatli ol! Eğer zamanın çocuğu olursan, zaman tarafından yutulursun” denmemiş miydi?
Yaklaşan 12 Haziran Genel Seçimleri öncesinde siyasi partiler arasındaki rekabet giderek kızışmaya başladı. Seçim otobüslerinden yükselen, bangır bangır çalan müzikler, daha doğrusu içinde partinin ismi geçen iğrenç cıngıllar hala kullanılsa da şimdilerin yeni trendi televizyon reklamları. MHP klasik yöntemi kullanmaya devam ederek rap müzik tarzındaki seçim şarkısıyla ilgi çekmeye çalışırken, CHP’nin “Aile Sigortası”, “Çocuk Bütçesi” reklamlarıyla başlattığı reklam yar, AKP’nin reklamlarıyla devam ediyor.
Siyasi reklam kampanyalarının amacı seçimi kazanmaktır. Peki, seçimi kazanmak için her yol mubah mıdır?
Sevgili Başbakanımız icraatlarını anlattığı bir reklam filminde “Hava Yollarını Halkın Yolu Yaptık”diyor. Vatandaşın ilk kez uçağa binmesinin AKP ile uzaktan yakından ilgisi yok.
Hava yollarının daha fazla vatandaş tarafından kullanılabilir hale gelmesinin tek sebebi sadece özel havayollarının artışı ve bu sayede gerçekleşen rekabetten dolayı meydana gelen ucuzlamadan ibarettir. Yani bunu sağlayan AKP hükümeti değil, özel sektörün gelişmesidir.
Evet, çoğunluk uçağa ilk kez AKP döneminde binmiştir, bu doğrudur. Ama iktidarda oldukları dönemde oluyor olması demek,
Geçtiğimiz günlerde “yarı özgür” olduğumuz tescillendi. Hani biz biliyorduk zaten de, bir de araştırma sonuçlarıyla iyice emin olmuş olduk. 3 Mayıs “Dünya Basın Özgürlüğü Günü”ydü. Washington’da düzenlenen Dünya Basın Özgürlüğü Günü konferansı sırasında “Basın Özgürlüğü 2011 Küresel Medya Bağımsızlığı Araştırması” sonuçları açıklandı. 196 ülkeyi değerlendirmeye tabi tutmuşlar. 196 ülkenin 68’i (%35) “özgür” olarak sınıflandırılırken, 65 ülke (%33) “yarı özgür”, 63 ülke (%32) ise “özgür olmayan” ülkeler kategorisine girmiş. Neyse ki Türkiye, şimdilik 196 ülkenin arasında 112. sırada “yarı özgür” kategorisinde. Şimdilik diyorum çünkü bu Çin icadı “internet filtresi” 22 Ağustos’ta yürürlüğe girerse sanırım yarı özgürlüğümüz de kalmayacak. Gerçi “yarı özgür”lük “özgür”lük müdür? Değildir elbette...
Birleşmiş Milletler’in de “İnternette Özgürlük 2011” raporunda “kısmen özgür” ülkeler kategorisinde 10. sırada yer alıyorduk zaten.
“Yasaklı” kelimeler
İnternette aradığını bulmaya, bir de “Google” amcaya soralım dönemi sona eriyor artık. 22 Ağustos’ta Türkiye’de “internette sansür” dönemi geliyor. Gereksiz bir sürü kelimeye hatta en komiği, yasak kelimesine bile yasak
ARTIK İzmir’in de uluslararası bir sanat bienali oluyor. 4-11 Mayıs arasında birincisi düzenlenecek olan Uluslararası İzmir Sanat Bienali’ne 32 ülkeden 500 sanatçı, 2000’e yakın eser katılacak. Bienal için Kültürpark Fuar Alanı, Ahmet Adnan Saygun Kültür Merkezi Sanat Galerileri, Ege Üniversitesi AKM ve Resim Heykel Müzesi ev sahipliği yapacak.
Her şeyin ilki en zor olanıdır. İstanbul bunu başardı; bu sene 12.si yapılacak olan, tüm Dünyada tanınan bir uluslararası bienale sahip. İzmir’in neden olmasın? Yeterli düzeyde sanatçının katılması, organizasyonun iyi yapılması, İzmir halkının buna sahip çıkmasıyla Türkiye’nin ikinci bir uluslararası bienale sahip olmaması için hiçbir neden yok.
Nasıl başladı?
Uluslararası İzmir Sanat Bienali’nin tohumları, Seba Uğurtan’ın 2009’da Floransa Bienali’nin ilk Türk Bilimsel Komite üyeliğine seçilmesiyle atılmış. Seba Uğurtan’ın Floransa’da kişisel girişimleri başlattığı çalışmalar, dört yıllık yoğun süreçten geçerek bugünlere geldi. 1. Uluslararası İzmir Bienali’nin kürotörlüğünden, art direktörlüğüne kadar tüm yükünü üstlenen Seba Hanım “Bir yandan İzmir’in Dünya çapında bir organizasyona ev sahipliği yapabilecek kapasitesi