Üç ayrı oturma grubunun olduğu salona misafir edildik. Klasik mobilyalar, yan yana yatırılmış parça halılar... Gözüme ince tahta oyma işi paravan çarpıyor. Salonun bölümleri arasında birbirini perdeleyen bir işlevi olsa gerek. Kur'an-ı Kerim'in üzerine konduğu rahle ve İslam ülkelerinden alınan tahta kakma işlerinden yapılmış sehpaların üzerinde servis yapılıyor. Yalçıntaş, AKP kadrolarının tam da içinde anılır mı bilemem, ama bu kadrolarla çok yakın ilişkileri bulunuyor. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'den Sanayi Bakanı Ali Coşkun'a, milletvekili Mehmet Dülger'den İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'ya ve NATO Parlamenter Asamblesi Başkan Yardımcısı Vahit Erdem'e kadar... Kimisi öğrencisi, kimisi de DPT'de Ekonomi ve Sosyal İşler başkanlıkları yaptıkları dönemden yardımcıları. Nişantaşı sosyetesinin geçit yaptığı Abdi İpekçi Caddesi'nde bir apartman dairesinde oturuyor, AKP Milletvekili ve AGİT Parlamenter Asamblesi İkinci Başkanı Nevzat Yalçıntaş. Eve misafir olmak, iç dünyayı keşfetmek gibi bana her zaman heyecan verir. Yalçıntaş'ın evine çaya gittiğimde de aynı duyguyu yaşadım. Evdeki yardımcı kadın, gelen misafirlerin cinsiyetini ve sayısını biliyordu. Aynı sayıda kadın ve erkek
Diplomatlığının yanı sıra tarihçi de olan Stegniy, resim yapan eşi Bayan Margarita gibi resme de meraklı ve o nedenle çağdaş Türk ressamlarının resimlerini toplayan Erkin çiftinin evindeki tabloları büyük bir zevkle inceledi. Bu yılın katıldığım son daveti, İsrail'in başkenti Tel-Aviv'e atanan, Rusya Federasyonu Ankara Büyükelçisi Petr Stegniy'e verilen bir veda yemeğiydi. Türk-Avrasya İş Konseyleri Başkanı Tuğrul Erkin'in evinde, Türk-Rus İş Konseyi Başkanı Turgut Gür ve eşi ile birlikte olan Margarita - Petr Stegniy çifti, Türkiye'deki son gecelerini İstanbul'da geçirdiler. Bize yaşattığı en büyük sürpriz ise Stegniy'in evin köşesinde duran piyanoya oturup başından sonuna kadar İstiklal Marşı'nı çalması ve eşinin de ayağa kalkıp milli marşımızı dinlemesiydi. Ardından çaldığı Rus Milli Marşı repertuvarının zenginliğini gösteriyordu. Stegniy'in Kırım'dan göç eden annesinin de Türk kökenli olduğunu bu davette, Turgut Gür'den dinledim. Gür de önceki hafta Türk-Rus Konseyi olarak Stegniy'e bir veda yemeği vermiş ve burada Büyükelçi'nin annesinin Türk olduğunun hikâyesini dinlemişti. Stegniy, kırmızı şal desenli bir kravatla gelmişti. Stegniy, yemeğe oturduğumuzda arkasında RTE imzası
"Irak ve Güneydoğu'daki gelişmeler, ABD ve AB ile ilişkiler, yüksek cari açık nedeniyle ekonominin artan riskleri."Bu sözlerinin hemen arkasından 1 Mart tezkeresinin Meclis'ten geçmemesinden duyduğu endişeyi dile getirerek, "Türkiye, Kuzey Irak'ta "Kızılay" konumunda bile olsa mutlaka olmalıydı" diyordu.TÜSİAD'ın "erken seçim istememe" talebini de yorumlarına ekleyen siyasetçi, "AKP cumhurbaşkanlığında uzlaşma sağlarsa, büyük sermayeden seçimden sonra destek sözü almış oldu" saptamasını yapıyordu.Dün de "seçim sonrası" vurgusunun ihmal edilmediği; içinde Oya Baydar, Ümit Fırat, Fuat Keyman, Osman Kavala, Şefik Beyaz, Tarık Ziya Ekinci, Rojbin Tugay, Yusuf Alataş ve Ümit Kardaş gibi isimlerin olduğu akademisyen, işadamı, hukukçu ve yazarlardan oluşan "Sivil Diyalog Platformu"nun toplantısındaydım. Bir süre önce PKK'ya silahları bırakma çağrısı yapan "Platform", bütün bir toplumun karşı karşıya kaldığı ayrışmayı etkisizleştirmeyi hedefleyen "diyalog" arayışını ve "ortak bir barış dilinin oluşması" talebini dile getiriyordu. Siyasette önemli bir isim sohbetimizde, "Yeni hükümet, seçimlerden sonra çok daha zorlanacağı konuları kucağında bulacak" diyor ve başlıkları veriyordu:
Bu ortaklık sürecinde Ertegün ve Murdoch'un şirketleri arasındaki satış protokolleri vefattan sonra tartışılıyor.RTÜK'ün 1 Kasım'da onayladığı satışın ardından, kurumun üç üyesi, Şaban Sevinç, Arif Merdol ve Mehmet Dadak, 6 Aralık'ta İdare Mahkemesi'ne başvurarak satışın 'muvazalı' olduğu iddiasını öne sürdü. Bilindiği gibi yabancılar, yayın kurumlarının yüzde 25'den fazlasını alamıyor. RTÜK'e yapılan başvuruda, büyük bir olasıkla "yanlışlıkla", TGRT'nin işletilmesi için kurulan Medya Reklam Pazarlama Film Prodüksiyon'un iç protokülü de yer almıştı. Huzur Radyo ve TV AŞ'nin yüzde 75'ini aldıktan bir buçuk ay sonra yaşamını yitiren Atlantic Records'un sahibi Ahmet Ertegün'den TGRT'ye "çekmece sözleşmeleri" miras kaldı. TGRT'nin sahibi olan Huzur Radyo'nun hisselerinin yüzde 75'ini Ertegün, yüzde 22'sini Rupert Murdoch'un şirketi News Corp.'un Hollanda merkezi News Nederlands alırken, yabancı yatırımcılar Dan Roy Steward, Lawrence Aaron Jacobs ve Albert Leroy Parson da yüzde 1'er oranında ortak olmuşlardı. "Çekmece sözleşme" iddiasına temel teşkil eden bu protokele göre, News Nederlands ile Ertegün arasında 21 Temmuz 2006'da hissedarlar sözleşmesi imzalandı. TGRT'nin satışını
Pendik Belediye Başkanı Erol Kaya, "Yerel yönetimlerin gücün arttıran yasalar ancak güçlü belediye başkanları ile korunur" diyor.Bu cümle belediye başkanlarının, gücünü de tartıştırıyor elbette. Güç veren yasalar; içinde bilgi, güvenirlik, yetenek, sorumluluk bilinci olan yönetimlerle uygulama şansı buluyor. Aksi halde güçlü yasalardan geri dönüş çok kolay oluyor. Devlet ile halkı buluşturan "yerel" güç, yasalarla yeniden yapılanıyor. Hukuksal düzenlemeler, belediyelere yetki veriyor. Talan edilen ormanlar, çevreyi kirleten atıklar, kilitlenen trafik, kent suçları gibi sorunlar kapımıza dayandığında ya da kentin hakkının bir avuç rant avcısının eline düştüğünde ise bu yasaların ne işe yaradığını sorgulamaya başlıyoruz. Yeni yıl nedeniyle ışıklandırma spekülasyonları yaşayan Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan ile konuşuyoruz. İstiklal Caddesi'ne 130 milyar liralık ışıklı lalelerin dikildiğini, Cihangir ve Boğazkesen'in de ışıklı süslenmeyle yılbaşına hazırlandığını anlatarak konuya giriyor.Kalıcı işine örnek olarak da; "Beyoğlu sokaklarında 60 kilometre aydınlatma yaptım" diyor. Yeni çıkan 5366 sayılı "Beyoğlu Yasası"nı anlatıyor. İlk kez bir bölgeye özel yasa çıkıyor.
Yılan hikâyesine dönen Kanal 6'nın satışı için yerli ve yabancı yatırımcılarla görüştüğünü ifade eden Ahmet Özal, "Kiralık, işletme ortaklığı, ortaklık ve tüm hisselerin satışı dahil tüm alternatifleri konuşuyorum. Bir hafta,içinde bir netice alacağım" diyor.Özal, News Corp. ve Atlantic Records'un sahibi Ahmet Ertegün ortaklığına satılmadan önce TGRT ile de ilgilenen kozmetik devi Estee Lauder'in mirasçısı Ronald Lauder'in Orta Avrupa Medya Grubu (Central European Media Enterprises-CME) yöneticileriyle görüşmelerinin sürdüğü yolundaki iddialarını doğruluyor.Özal, CME yöneticileriyle aralık ayı içinde yeni bir görüşme daha yapacak. Türkiye'nin ilk özel radyo ve TV kurucusu ve merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın oğlu Ahmet Özal, sahibi olduğu Kanal 6 televizyon kanalının alternatifli "kurtuluş" planının netlik kazanıyor. Bir yandan 20 milyon dolar borç yükü bulunan Kanal 6'nın finansal güçlenmesi için uğraşan Özal, öbür yandan da kanalın içeriğiyle ilgili çalışmalara hız veriyor. Yıl bitmeden test yayınlarını başlatmayı planlayan Özal, içinde tartışma, eğlence gibi aktüel programların yer alacağı bir kanalın program kurgusunu yapıyor.Yabancı yatırımcıların Türkiye'deki medya
Bu görüşmenin ardından Suriye'nin başkenti Şam'a yaptığım gezide, "tarih" sözcüğünün, yakın coğrafyadaki izleriyle buluştum.Osmanlı'nın 600 yıl hüküm sürdüğü topraklarda insan kendini en azından "yabancı" hissetmiyor.Osmanlı binalarının olağanüstü örnekleri Şam'da. Şam'daki en eski ve en görkemli yapılardan biri, iki avlululu "Eski Kenti Korumu" binası. Camiler, kamu binaları, evler, niceleri...Bu yüzden İstanbul ile Şam valiliği ortak restorasyon projelerini görüşüyorlar, proje hazırlıyorlar. Türkiye'nin değişen ekonomisi, politik ve sosyal görünümü gibi konularda yıllık olarak "Emerging Turkey" raporu çıkaran, İngiltere merkezli araştırma ve danışmanlık kurumu Oxford Business Group'un (OBG) Doğu Avrupa Bölge Direktörü Ayşe Hazir, Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecindeki konumunu çarpıcı biçimde ortaya koyuyor: "Sırtımızda tarihimizi taşıyoruz..." Halepli bir işadamı anlatıyor.O günlerde, Şam'da ikamet eden terör örgütü PKK'nın lideri Abdullah Öcalan'ı koruyan Suriye yönetimini ağır bir dille eleştiren, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Atilla Ateş'in, Halep sınırına komşu ilimiz Hatay'da yaptığı konuşmayı anımsatıyor.Tarih, 16 Eylül 1998: "Artık sabrımız kalmadı, Türkiye beklediği
Aksu, merkezi yönetim yetkilerinin yerel idarecilere devrini temel alan yasaları, kamu katılımcı ve paylaşımcı olma çağını anlatıyordu. TBMM koltuklarında 1987'den beri milletvekili, bakan olarak oturan Aksu, belki de Adalet Bakanı Cemil Çiçek ile birlikte Meclis'teki en eski siyasetçi.Oldukça alımlı bir Şam Belediye Meclis'i üyesi, avukat hanım, Aksu'ya İstanbul'da bu hafta düzenlenecek olan 'Şam Günleri' etkinliği hakkında bilgi veriyordu.AB, Suriye'ye 18 milyon euro kaynak aktararak başlattığı 'Belediye Yönetimi Modernizasyonu-MAM' programında Türkiye'yi 'eşleşme' ülkesi seçiyor ve biz de bu nedenle 200 kişilik heyetle üç gündür Şam'dayız. Panelden sonra İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, Sheraton Oteli'nin VIP salonunda Suriye Yerel Yönetimler ve Çevre Bakanı Hilal el-Attaş ve yerel yöneticileriyle sohbet ediyordu. AB'nin kapısında 'inim inim' inlettiği Türkiye'yi, Suriye'nin Batı değerleriyle uyumlu yönetim modeli oluşturması için 'rehber' ülke seçtiği bir arenaydık. İleri gelenlerin ağırlandığı salonda, "Şahsi!" diyordu Suriye'nin yöneticilerinden biri ve merak ettikleri soruyu bana yöneltmeyi seçmişti: "AB'nin Türkiye'nin üyeliğini onaylayacağını düşünüyor musunuz?"Türkiye