Kale,750 bin euro'ya kadar çıkan ev fiyatlarıyla "Türkiye'nin en pahalı köyü" olacak kadar rant üretirken, insan yaşamındaki "kalite" düşüklüğü bir o kadar çarpıcıydı.Doktorları yoktu, cenazeler teknelerle taşınıyordu. Demre'deki mezarlıklara giden yolları yoktu, ilkokullarını 1990'ların başında işadamı Rahmi Koç yaptırmıştı. Yazın son günlerini Kaş yakınındaki Üçağız Kale köyünde geçirmiştim. Lykia taş mezarlarının ve batık kentin içinde dolaşıp yüzmek; gündelik hayatı geçirmek son derece etkileyiciydi. Ne var ki gazeteci gözüyle bu "güzelim" yerde sorunlar da görülüyordu. Köyün tarihi ve doğal varlıklarının kamu idaresi tarafından tam olarak korunduğunu söylemek zordu. Yaşadığımız bu güzelliklere değen bir tatili yapmanın huzuru içinde oradan ayrılabilirdim. Ancak böyle olamadı!Kale köyünde bir başka dram yaşanıyordu ve bu acıyı bilip sessiz kalmak gerçekten çok zordu. Benim gibi düşünen bir okurum yolumuzu aydınlattı. Fotomuhabir arkadaşım Yurttaş Tümer, okurum ve ben çevrede bazı araştırmalar yaptık.Edindiğimiz bilgileri sizlerle paylaştık.Köyde 80 yaşında Şefika Başkan adında bir hanım vardı ve sürekli çığlıklar atıyordu.Bu çığlıklar dindirilip, Şefika annenin yüzü güldürülebilir miydi? Sorunu neydi? Bu soruların üzerine gittim. Ve bu köşede gelir durumu iyi olan oğlunun, Şefika annenin bakımıyla ilgilenmediğini yazdım.Yazımın hemen ertesinde Antalya Valisi Alaattin Yüksel aradı. Çığlıklar dinecek mi? Yüksel, öncelikle eşini bundan 13 yıl önce kaybeden ve evlatlık edindiği oğlunun yanında yaşayan Şefika anneyle ilgilenmek üzere Kaymakam'ı görevlendirdiğini anlattı.Acılar içindeki anneyi doktora götürdüklerini, kulaklarının duymadığının ve şeker hastası olduğunun saptandığını belirtti. Hastaya kulaklık taktıklarını, yara olan ayaklarını tedavi ettirmeye başladıklarını anlattı.Özel bakım için oğlunun yanından alabileceklerini söylediklerini vurguladı. 60 haneli köyün ileri gelenlerinden olan oğlun bu teklife sıcak bakmadığı ve "Ben bakarım" dediği için Şefika annenin evinde izleneceğini aktardı.1987 yılında köyün kadastrosunun yapıldığını, Şefika annenin oturduğu evin tapusunun da 1993 yılında oğlu ile kendisinin üzerine çıktığını belirlediklerini vurguladı.Şefika annenin sorununun bundan önceki yıllarda mülki amirlere iletildiği de aktarıldı. Ancak bu başvurudan sonra Şefika anneyi arayan soran olmamıştı. 160 nüfuslu köy Şefika annenin acılarını "doğal afetmiş" gibi kanıksama tavrını sürdürüyordu. Yüksel'in ilgisi köye, hem insanlık dersi verdi, hem de umut oldu.Bu olayda şunları önemsiyorum. Bir insanın mutluluğu için bir okurun çabasını gazetesiyle paylaşması, yöre halkının medyaya güvenmesi ve devletin bu çabaya karşılık vermesi. Bu arada sel felaketlerine karşı Antalya Valisi Yüksel'in geliştirdiği önlemlerden de ders alınması gerektiğini hatırlatmak isterim. Sizlere ve Sayın Vali'ye teşekkür ediyorum. syilmaz@milliyet.com.tr Devletin şefkatli eli