Bu çalışmada, asker kökenli CEO'ların stresli iş ortamında daha başarılı oldukları sonucuna varıyor. İş dünyasında insan kaynakları (İK) yöneticilerinin üye olduğu Personel Yöneticileri Derneği'nin yayını "Popüler Yönetim Dergisi", Merve Tunçer imzasıyla, "Asker Kökenli CEO'lar" başlıklı bir araştırmaya yer verdi. Bu soru, uluslararası bir araştırmanın hem başlığını hem de sonuçlarını yansıtıyor. Merkezi ABD'de bulunan insan kaynakları şirketi Korn/Ferry International, The Economist Intelligence Unit ile uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standart-Poors'un (S/P) belirlediği 500 ABD şirketini inceledi ve asker kökenli CEO'ların performanslarını değerlendirdi. Araştırmada, S/P'deki yöneticilerden yalnızca 59'unun kıdemli asker kökenli olduğu belirtiliyor.Asker kökenli CEO'ların takım çalışmasında, organizasyon, planlama ve kaynakların etkin kullanımında yetkinlikleri, iyi iletişim becerileri, hedef belirleme ve motive etme, yüksek sağduyu, baskı altında sakin kalabilme gibi özellikleriyle sivil süreçlerden gelen yöneticilerle ayrıştıkları vurgulanıyor.Asker kökenli CEO'lar, tüketim ürünleri ve kamu sektöründe yoğunlaştıklarını saptayan araştırmaya göre; finans, iletişim ve
Dışişleri Bakanı olarak turizm tesisi açmak veya bir medya grubunun ofis açılışına katılmak gibi görevi olamazdı, ne var ki bu yer KKTC olunca, konu doğrudan dış politikanın enstrümanı haline geliyor.Gül açılışlardan önce yaklaşık bir buçuk yıl önce göreve gelen KKTC Kolordu Komutanı Hayri Kıvrıkoğlu'nu ilk kez ziyaret etti ve basına kapalı bir görüşme gerçekleştirdi. Kıvrıkoğlu ile KKTC Başbakanı arasında 18 Mart'taki şehitleri anma töreninde, İstiklal Marşı'nın okunmaması nedeniyle gerginlik yaşanmıştı. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, KKTC'de Star gazetesinin Girne'de temsilcilik açması nedeniyle verilen resepsiyonla, aynı tarihte yapılan Mercure Oteli'nin açılışındaydı. Gül ile Mercure Oteli'nin havuzbaşındaki kokteylde bir araya geldik. Akfen Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Akın'ın "Kuzey Irak'ı Türkler inşa ediyor" başlıklı 7 günlük dizimizi kendisine hatırlatması üzerine Gül, "Spekülasyonlar olabiliyor, siz oradaki gerçekleri gösterdiniz" yorumunu yaptı.Gül, Irak Kürdistan Bölge Başkanı Barzani'nin "tehdit" içeren sözlerini hatırlattığımda, açıklamanın yapıldığı tarihe dikkat çekerek, "Yeni yayımlandı, ama bu sözlerin şubat ayında ifade edildiği belirtildi. Bölgenin
KUZEY IRAK'TA AMERİKAN RÜZGÂRLARI Saddam'ın devrilmesinden sonra Irak'ta Amerikan güçleri ile savaş sürerken; Erbil, Süleymaniye, Dohuk ve Zaho'yu içine alan 4.5 milyon kişinin yaşadığı Irak Kürdistan bölgesinde siyaset gibi yaşam da Amerikan işgalini "onaylıyor"!Önceki gün sona eren "Kuzey Irak'ı Türkler inşa ediyor" dizimizde, Diyarbakır'dan Erbil'e gelen yatırımcı Ferda Cemiloğlu'nun açtığı Helin Güzellik Salonu'ndan bir fotoğraf verdik. Damat kovboy şapkası takıyordu. Bu bir şov değildi. Sokaklarda onlarca örneğiyle karşılaştığımız, yeni gençliğin eğilimini özetliyordu.Saddam'ın 16 Mart 1988'de Halepçe'ye yaptığı kimyasal saldırının yıldönümünde, bölgeyi yakından izleyen muhabir arkadaşım Namık Durukan ile Erbil'deydik. Erbil sokaklarında, 16 Mart sabahı saat 10.00'da herkes 5 dakikalık saygı duruşu ile bu katliamı kınadı.Yağmur sicim gibiydi, tek bir kişi yerinden kıpırdamadan saygı duruşunda bulunuyordu, araçlar kontaklarını kapatıyorlardı. Televizyonlar gün boyu Halepçe'de düzenlenen etkinlikleri gösteriyordu. Saddam'sız ilk Halepçe yıldönümü... Irak Kürdistan bölgesinde erkeklerin taktığı siyah-beyaz veya kırmızı-beyaz örgülü geleneksel başörtüsü "poşular" ile Amerikan
Sobe Sabancı'nın eşi Türkân Sabancı kürsüye çıktığında "Zaman acıları unutturur derler, ama benim ve ailem içinde tam tersi oldu" türünden bir konuşma yaptığında, salonun ruhunu da yansıtıyordu: Arıyoruz!..'Sakıp Sabancı olsaydı' diye başlayan cümleler zamanla azalmıyor, artıyor. İş dünyasında Sabancı kadar halka yakın, siyasete "etkili" mesajlar veren başka bir sima çıkmadı. Belki de bu nedenle "dostlar korosunda" yer alan Kayserili arkadaşı Hüseyin Bayraktar, "Sabancı kalbimizde" demekten kendini alamadı. Uzun zaman hastalığı konuşulmuş olsa da, Sakıp Sabancı'nın bundan üç yıl önce Türkiye gündemine düşen "ölüm' haberi sarsıcı oldu; kaybedilen yalnızca Türk iş dünyasının önde gelen bir siması değildi. Ekonominin en cesur iç sesiydi. Bu nedenle de Sabancı Center'daki anma toplantısında tüm dostları hem Sabancı'yı anmak, hem de geçmişe duydukları özlemi dile getirmek için oradaydılar. Sabancı'yı, ölümünün 3'üncü yıldönümünde, ailesi, sevenleri ve dostları 'sevdiği şarkılar'ın eşliğinde andı. Sabancı Center'da düzenlenen konserde Sakıp Sabancı'nın eşi Türkân Sabancı, çocukları Sevil, Dilek ve Metin Sabancı, torunu Melisa Sabancı Tapan, Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler
Sobe Yazım tahmin ettiğim etkiyi yarattı. Yurtiçinden ve dışından "Teşekkür", "Haklı olduğunuz yerler var ama...", "Birbirimizi eleştiririz ama dışarıda birlik görüntüsü veririz" veya Amerika'dan, İsrail'den atanan yeni din görevlileri hakkında suçlayıcı ifadelere varan çok sayıda görüş belirten okurum oldu.Belli ki cemaat kendi içinde sorunlarını çözümler üretmeye yakın bir hal almış. Bilgilendirme görevimin bir gereği, Musevi Cemaati Başkanı Silvyo Ovadya'nın açıklamasını burada yayımlamak istiyorum. Ovadya, söz konusu yazımda Şalom gazetesinde yer alan savunmalarına da yer vererek belirttiğim gibi, ithalatı yapan firma Denet A.Ş.'nin ortakları arasında olduğunu, "hamursuz" ürünlerin ithalatında sorunlar yaşadıklarını teyit eden bilgiler aktarıyor. Cemaat içi tartışmalar olarak görebileceğimiz bir konuyu, 3 Nisan 2007 günü "Yahudi cemaatini karıştıran ithalat başlığı" ile bu sütunlarda ele almıştım. Bir süreden beri cemaatler ve ekonomik kaynakları ilgimi çekiyor olmasa böyle bir konuya girme gereği duymazdım. Ne var ki demokratik bir yapılanma dışında şekil alan bu "cemaat" olgusu, kimi zaman ülke genelini ilgilendiren bağlantılarıyla spekülatif gelişmelere neden olabiliyor.
Sobe Model, "müteahhitlere işi bitirdikten bir yıl sonra ödeme yapılması" olarak özetlenebilir.AKP iktidarının en büyük yatırımı olan Karadeniz Sahil Yolu'nun toplam proje bedeli 6 milyar 543 milyon YTL'nin, 3 milyar 551 milyon YTL'si AKP döneminde ödendi. 542 kilometrelik yolu yapan 19 müteahhidin toplam alacağı 850 milyon YTL'de kaldı. Samsun'dan Sarp Sınır Kapısı'na kadar uzanan ve projenin başladığı 1987'den beri geride 12 hükümet bırakan Karadeniz Sahil Yolu'nun, AKP'nin 4.5 yıllık iktidarı döneminde fiziki olarak yüzde 60'ının, finansman olarak yüzde 65'inin tamamlanmasını, Başbakan Tayyip Erdoğan, "Karadeniz modeli finansman" uygulamasına bağladı. AKP'nin en büyük yatırım projesi de olan Karadeniz Sahil Yolu'nu inşa aşamasında 4 kez helikopterle sessizce görmeye geldiğini söyleyen Erdoğan, "Müteahhitlerle gezdik, kimi zaman paralarını alamadıkları için küs gibi durumlar oldu. Ancak ben onlara 'İşi yapacaksınız, paranızı alacaksınız' dedim. Şimdi ödeme sırası bize geldi" dedi. Karadeniz Sahil Yolu'nun Nefise Akçelik Tüneli ağzında düzenlenen törene Samsun'dan konvoy eşliğinde katılan Erdoğan'ı beklemek tahminlerden uzun sürdü. Bu süre içinde müteahhitlerle tören alanında
Sobe Geçen sene mayasız yemek çeşitlerinde kullanılan ve "matsa unu" olarak anılan paketlerin kilosu 6.66 YTL'den satılırken, bu yıl fiyatı 7.50'ye çıktı. Fiyat artışı tartışmalarının odağına ithalatçı firma oturdu. Çünkü ithalat, ihalesiz olarak ve tek firma tarafından gerçekleştiriliyor. İthalatçı firma Denet Gıda'nın ortakları ise cemaatin önde gelenleri, hem de en önde gelenleri!Denet Gıda'yı 2004'te, Yahudi Cemaati Başkanı Silvyo Ovadya (Şilven Salamon Ovadya) ile Neve Şalom Vakfı Başkanı Şapat Morduhay Aviyente ile birlikte Moyis Benveniste ve Leon Adono kuruyor.Denet, "Hamursuz" süresince "matsa" ithal etmekle kalmıyor, peynirden ete tüm "kaşer le pesah" (dini denetimden geçen) ürünlerini getiriyor. Cemaatin takip ettiği Şalom gazetesi geçen günlerde bu iddiaları "aklamaya" dönük bir röportaj yayımladı. Yahudi cemaatini, dün itibariyle başlayarak kutladıkları ve 8 gün sürecek "Hamursuz" olarak isimlendirilen, dini günlerinde yapılan ithalat karıştırdı. Bu yıla kadar cemaatin ibadet merkezinde "kaşerut" kurallarına göre (mayasız su ve undan hazırlanan hamur) üretilen hamur, bu yıl "Makinemiz bozuldu" gerekçesiyle İsrail, İngiltere ve Ukrayna'dan ithal edildi. 28 Mart
Bu soruyu bugün Kadın Adayları Destekleme Derneği'nin (KA-DER) düzenlenen basın toplantısında yayıncı-senarist Meral Okay soruyor. KA-DER'in, bir çok ünlü kadının desteklediği kadın milletvekili adaylarının Meclis'e taşınması projesine TÜSİAD Başkan vekili Ümit Boyner gibi iş kadınları da destek veriyor.Birçok ünlü kadının da görüş ve imzalarıyla desteklediği KA-DER'in seçim kampanyasının ilk ayağında, TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ümit Boyner, oyuncu Meltem Cumbul, oyuncu Lale Mansur ve yayıncı-senarist Meral Okay, "Meclise girmek için erkek olmak şart mı?!" sloganıyla politikacılara sesleneceği bildiriliyor.Ümit Boyner, KA-DER'in projesine Kadın Girişimciler Derneği'nin (KAGİDER) Kadın Fonu Başkanı olarak da katkı vereceğini anlatıyor. Tüm Boyner mağazalarında asılan afişlerle kampanyayı kamuoyuna duyurmaya katkı sağlayacaklarını belirten Boyner, Kadın Fonu'ndan da KA-DER'e kaynak aktaracağını belirtiyor. Meclis'e girmek için erkek olmak şart mı? TBMM'de 24 kadın milletvekili olduğunu bilerek, böyle bir cümleyi sarf etmek "isyanı" dile getirmekten başka bir durumu yansıtmıyor. Boyner "Seçimlerde oy kullanmayan veya kararsız çok ciddi bir kesim var. Bu kesimin sandık