Bu UEFA kompleksimiz de artık iyice sıkmaya başladı. Yok UEFA ne diyecek, yok sopasını çıkarırsa, yok tokadı sert olur.
UEFA kalktı, UEFA indi. Bu geyikler herkesi iyiden iyiye baydı.
UEFA kongresinde Platini ve İnfantino’nun yapmış olduğu konuşmaların kodları ise hala çözülmeye çalışılıyor.
UEFA yetkililerinin yaptığı konuşmalar o kadar açıktı ki, ‘Siz kararlarınızı hemen, hiç vakit kaybetmeden alın’ dediler.
Konuşmaları türkçeye çevrildiği halde yüz tane yorum yapılıyor. Onu mu dedi bunu mu istedi, vay nasıl olacak?
Ne okuduğunu ne de dinlediğini anlamıyor kimse. Ya da anlamak bir türlü işlerine gelmiyor.
Türkiye’nin yarısı oturmuş UEFA’nın sopasını beklerken, diğer yarısı da UEFA sopasının kime ne kadar zarar vereceğinin hesabını yapıp, cezaların yolunu gözlüyor tez elden.
Uzun zamandan bu yana izlemeyi özlediğimiz bir karşılaşma oynandı. Her iki takım da açık futbolu tercih edince hem golleri buldular hem de bir çok önemli gol fırsatları yakaladılar. Atılan goller hazırlanış itibariyle de son derece başarılıydı.
Tolga Özkalfa’ya çok fazla iş düşmedi. Oyuncular da iyi niyetli olunca çok sert mücadele ortaya çıkmadı. Ancak genel olarak baktığımızda Özkalfa’nın iyi bir karşılaşma yönettiğini söyleyebiliriz. Maçı tempolu oynatmaya çalıştı. Birisi hariç kolay faul beklenen pozisyonlara düdük çalmadı. Bir pozisyonda Hilbert ve Visca’nın mücadelesinde Hilbert’in hiçbir teması olmadığı halde rakibi kendini yere atarak hakemi aldattı. Hakem de buna kanarak sarı kart gösterdi. Aslında Özkalfa’nın bu pozisyonda Visca’ya hakemi aldatmadan sarı kart göstermesi gerekiyordu. Bu serbest vuruşu Cenk son anda çıkardı, gol de olabilirdi. Bu hatadan sonra pozisyonun golle sonuçlanmaması Özkalfa’nın şansıydı. Yardımcı hakemler başarılıydılar. Ancak özellikle Ekrem Kan’ın, hem Belediye’nin kazandığı 2. goldeki hem de diğer pozisyonlardaki ofsayt yorumları derslikti.
Cüneyt Çakır verdiği ve vermediği kararlarla geceye damgasını vurdu. Bir tarafta oyundan atması gereken oyuncuları ihrac etmezken, diğer tarafta vermesi gereken penaltıyı vermeyip, olmayan penaltı atışını veren Çakır maçta kontrolü elinden kaçırdı.
Galatasaray’ın yemiş olduğu gol öncesinde vermiş olduğu faul pozisyonunda Engin’in, Alanzinho’ya müdahalesi yoktu. Maçın hemen başında Eboue’nin, Olcan’a yaptığı harekette sarı kart vermesi gerekirken bunu atlayan Çakır, sonrasında basit pozisyonlarda kartını kullandı. Bunlardan birinde Olcan ve Eboue’ye basit kart gösteren Çakır kendisini kolundan tutup çeviren Eboue’yi ikinci sarı kartı gösterip oyundan ihrac edemedi. Bir hakem penaltıda hata yapabilir, faulde hata yapabilir. Ancak bir hakem otoritesini bu şekilde sarsan bir oyuncuyu atamazsa onun hakemliği sorgulanır.
Yine maç içinde Emre Çolak’ın sarı kartı varken umut veren bir atağa kalkan Volkan Şen’i tutarak çekmesine bir faul bile çalmadı. Burada faulü verip Çolak’ı da oyundan ihraç etmesi gerekirdi. Ayrıca Giray’ın ceza alanı içinde Necati’ye yaptığı müdahale penaltıyı gerektiriyordu. Tüm bunlardan sonra Çakır, Sabri’nin şutunda top ayağından sekerek eline gelen
Hakem Özgür Yankaya ve yardımcısı Volkan Narinç kritik hatalar yaparak sonuca etki ettiler. Serbest vuruşlarda 9.15’i ayarlamakta zorlandı. Hatta Fenerbahçe’nin kazandığı bir serbest vuruşta barajı 8 metreye kurduran Yankaya, Alex’in şutunda 6-7 metreye kadar gelip topa kafa vuran Bursasporlu oyuncunun ihlalini atladı. Burada atışı tekrar ettirip, Bursasporlu oyuncuya sarı kart çıkarmalıydı. Yankaya bunu yapmayınca daha sonra topla buluşan Alex golü atarak Bursasporlu oyunculara cezayı kendisi kesti.
Adem’in şutunda Ziegler’in topu koluyla oynaması bir penaltı vuruşunu gerektiriyordu. Çünkü Ziegler burada kolunu çok açarak alan genişletti ve topun geçmesini engelledi. Kolu da doğal konumda değildi. Bu pozisyonu Yankaya’nın bulunduğu yer itibariyle görme şansı zordu. Yardımcısı Volkan Narinç’in ise önü açıktı. Narinç bu pozisyonda, Yankaya’ya yardımcı olmalı ve penaltı olduğunu hakemine bildirmeliydi. Bir yardımcı hakem bu kadar açık bir pozisyonda yardım etmeyecekse nerede edecek.
İlk yarıda Bursaspor’un ağlara giden topunda ofsayt bayrağı çeken yardımcı Selçuk Kaya’nın kararı doğruydu. Çünkü Serdar rakibinden daha öndeydi.
Maçın hakemi Mustafa Kamil Abitoğlu daha önce Orduspor-Beşiktaş maçında çok kötü bir yönetim ortaya koymuş ve Orduspor’un net bir penaltısını vermemişti. O maçtan sonra böylesine kritik bir müsabakaya çıkan Abitoğlu, bu mücadelede de önemli hatalar yaptı. Çalmış olduğu düdüklerle futbolcuların tepkisini çeken Abitoğlu, saha içinde oyuncuların güvenini kaybetti.
Maçın son dakikasında Ziya’nın açık olan koluna gelen topta hakem bir penaltı kararı vermeliydi. Ziya’nın top eline çarptıktan sonra açık olan kolunu kaçırmaya çalışmış olması pozisyona penaltı verilmesini engellemezdi. Bu pozisyonda penaltı noktasını göstermeyen Abitoğlu, müsabakanın sonucuna etki eden önemli bir hataya daha imza atmış oldu.
3 Temmuz’dan bu yana gördüklerimiz, futbolumuzda yaşanmakta olan yönetici krizini daha da gözler önüne serdi. Bir tarafta dosyada adı geçenlerin durumu, bir diğer tarafta ise adı geçmediği halde onlara özenenler...
Türk futbolunun tartışmasız en önemli problemlerindendir yöneticiler. Az da olsa bazı kulüpler bu sorunları çözmüş olsalar da, genel olarak sıkıntı her geçen gün daha da büyüyerek devam ediyor. Yaşanılan şike sürecine baktığımızda da her taşın altından yöneticilerin çıktığı apaçık ortada.
Bir de kulüplerin başına getirilmek istenen yöneticilerde aranılan en önemli özellik, yönetim becerisinden çok onların paraları olunca zaten başka bir sonuç beklemek de hayalden öteye gitmiyor.
Yönetici olmak isteyen kişinin gerekli vasıfları taşımasının yanında maddi imkanlarının bol olmasına elbette kimsenin itirazı olmaz. Ancak asıl sorun bunun aksi olduğunda ortaya çıkıyor işte.
Kulüp oyuncak gibi
Bu tip yöneticiler ellerindeki kulübü oyuncakları gibi görüyorlar. Küçüklükten itibaren oyuncağını kırdığında yenisi alınmış insanlar, büyüyünce maalesef aynısını kulüplerine de uyguluyorlar. Böyle olunca da kulüpler borç batağına sürükleniyor ve daha sonra kapanma
Manisasporlu oyuncular kafa olarak küme düşmüşler. Maçta hiç bir varlık göstermediler, mücadele etmediler. Böyle bir takım karşısında Beşiktaşlı futbolcular yakaladıkları pozisyonları değerlendirerek karşılaşmayı kazanmayı bildiler. Quaresma ve Fernandes Türkiye Ligi’nde önemli işler yapıyorlar ancak UEFA’da bu başarılı performanslarını sergileyemediler. Sergileselerdi UEFA Kupası’nda Beşiktaş daha iyi işler yapabilirdi.
Maçın hakemi Barış Şimşek, 90 dakikayı zorlanmadan başarı ile yönetti. Avantajları çok iyi oynatan Şimşek, vermiş olduğunu kararlardaki isabet oranı yüksek olmasıyla futbolcuların da güvenini kazandı. Maçın son bölümlerinde konsantrasyon kaybı yaşayan Barış Şimşek, Murat Erdoğan’ın Hilbert’e çok açık faulünü atladı. Yine Ahmet İlhan’ın kendini yere atmasında aldandı ve bir faul çaldı. Ancak orada Ahmet İlhan’a aldatmadan dolayı bir sarı kart gösterip aleyhine bir endirekt serbest vuruş vermeliydi. Veli’ye göstermiş olduğu ikinci sarı kart kararı bazılarına ağır gelebilir ama ben Barış Şimşek’in verdiği kararın yanındayım.
Fenerbahçe, ilk on beş dakikada yakaladığı fırsatları iyi değerlendirdi. Ancak ikinci yarıda Galatasaray’ın baskısı karşısında fazla direnç gösteremedi. Sarı-lacivertli takımda ilk devrede Alex çok iyi bir performans ortaya koyarken, sarı-kırmızılılarda Selçuk İnan oyunuyla öne çıktı.
Maçın hakemi Bülent Yıldırım standart kararlar veremedi. Maçın başında Melo’nun, Mehmet Topuz’a yaptığı hareket net bir sarı karttı. Ancak bu kartı vermedi. Ardından da maçın tansiyonu yükseldi. Sahanın bir yerinde faul çaldığı pozisyona, bir başka yerinde faul değerlendirmesi yapmadı. Örneğin Fenerbahçe’nin ilk golünde Sow’un ayaklarını Semih’in kafa hizasına doğru tehlikeli olarak kaldırıp attığı golde faul vardı. Burada endirekt serbest vuruş vermesi gerekirdi. Ancak, Melo’nun Yobo’ya, Elmander’in de Gökhan Gönül’e yaptığı benzer pozisyonlarda endirekt serbest vuruş kararı vermişti. Bu kararlarında haklıydı.
İkili mücadelelerde zaman zaman ters faul kararları da veren Yıldırım, seyircinin de tepkisini çekti. Maçın yardımcı hakemleri ofsayt değerlendirmelerinde doğru tespitler yaparken, aynı şeyleri faul yardımlarında yapamadılar.