Milli sporcularımızın Tokyo 2020 Olimpiyat Oyunları’ndaki başarılarından söz ederken, bu yılki organizasyona katılan kadın yarışmacı sayısının bir rekor olduğunu söylemeden geçemeyeceğim
Yıl olacak 2022 ve biz halen cinsiyet eşitliği eşiğinden geçmeye çabalıyoruz. Olimpiyatlar özelinde yazacağım bugünkü cümlelerimi. Kıyafet eşitsizliği, kullanılan tanımların eşitsizliği, hakların eşitsizliği derken Tokyo 2020 Olimpiyat Oyunları, “nihayet!” cinsiyet eşitliğinde bir dönüm noktası oldu; çünkü katılan sporcuların yüzde kırk dokuzu kadındı. Düşünün ki 1900 yılında, Paris’teki olimpiyatlarda ilk defa yarışmıştı kadınlar. 997 erkek sporcu karşısında yalnızca 20 kişilerdi ve sadece beş dalda yarışabilmişlerdi; tenis, yelken, kroket, binicilik ve golf. 1912 Stockholm Olimpiyatları’na geldiğimizde ise yüzme yarışlarına kadın sporcuların katılmasına ilk defa izin verilmişti. Özetle Baron Pierre de Coubertin, namıdiğer modern olimpiyatların kurucusu, kadın yarışmacıları “pratiklikten, ilginçlikten ve estetikten uzak” şeklinde tanımladığı için, onca yıl mücadele vermişti kadınlar.
Bikini yerine şort
Biter mi bu mücadele? Bitmez. Devam ediyor ve devam da edecek tam gaz. Yakın zamanda, Bulgaristan’da gerçekleşen Avrupa Plaj Hentbol Şampiyonası’nda, Norveç kadın hentbol takımının başına gelenlere bakalım mesela. Bikiniyle rahat oynayamadıklarını, bikinileri çok açık bulduklarını dile getirmişler yarışma öncesinde. Bu istekleri görmezden gelinmiş, onlar da giymişler şortları çıkmışlar sahaya. Sonuç, kişi başı 150 euro’dan tüm takıma bin 500 euro ceza gelmiş. Amerikalı pop yıldızı Pink, hemen kızlara destek çıkıp cezayı bizzat ödemek istediğini söyleyerek, şu tweeti atmış: “Norveç kadın hentbol takımıyla kıyafet konusunda cinsiyet ayrımcılığı içeren kuralları protesto ettikleri için gurur duyuyorum.”
2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları’nda altın madalya kazanan millî boksörlerimiz Busenaz Sürmeneli ve gümüş madalya kazanan Buse Naz Çakıroğlu ‘nu gönülden tebrik ediyorum.
İnsanız biz
“Elinin hamuruyla erkek işine karışma”, “Atla avrat yiğidin bahtına”, “Adam gibi iş yapmak” ve benzeri talihsiz tanımlamayı literatürümüzden çıkaralım artık bir zahmet! Evet, kadın ile erkek farklı yaradılışlarda, farklı sistemlerle çalışıyor kafalar lakin bu farklılıklar oluşturuyor bütünü. O bütün güzelleştiriyor dünyamızı. İnsanız biz, düşünebilen, empati yapabilen canlılarız. İnsanlığımıza yakışır şekilde davranalım lütfen.