Elveda Aşkım

5 Şubat 2017

Galatasaray ile kupa yıllardır birbirlerini hiç terk etmediler. Galatasaray’ın kötü yılları oldu, sıkıntıları oldu, öyle ki umutların tükendiği anlar oldu, buna rağmen ne kupa Galatasaray’ı terk etti, ne de Galatasaray kupayı...

Ancak dün akşam “veda gecesinin” olacağı daha ilk dakikalardan ortaya çıktı. Podolski’nin üst direkte patlayan topu, “sen yoksan herşey eksik” dediğimiz Snaijder’in erken sakatlanıp çıkması, ilk golde yardımcı hakem Ceyhun Sesigüzel’in ofsaytı atlaması, o pozisyonda Edin Visca’nın ortasında kaleci Cenk’in zamanlama hatasıyla boşa çıkması, ikinci golde Mustafa Pektemek vuruşunda topun savunmaya çarparak falso alıp Cenk’in uzanamayacağı köşeden ağlarla buluşması, üç yıldır süren birlikteliğin bitmekte olduğunu açıkca ortaya koydu. Nitekim üç yıldır Galatasaray’ın kolundan çıkmayan kupa “elveda aşkım” dedi.

Bu ayrılıkta, bu vedada Başakşehir’in hakkını teslim edelim. Sağ kanatta arkada Caiçara, önünde Edin Visça bu kulvarı adeta “darmadağın” etti. Öyle ki bu yarıda Carole belki de “futbol oynadığına pişman olduğu” hallere düştü. Riekerink ikinci yarıda Carole-Linnes değişikliğini yaptı ama “atı alan turu geçmişti”. Carole bu kadar sıkıntılı hallere düşerken,

Yazının Devamı

İhtiyacımız var...

9 Aralık 2016

Fenerbahçe ile birlikte Osmanlıspor’u da yürekten tebrik ediyorum... Ülkenin, Türk futbolunun bu galibiyetlere, bu galibiyetlerin getirdiği puanlara ve yeni turlara ihtiyacı var... Dört bir yanımızın tuzaklarla dolu olduğu, UEFA’nın, hakemlerin tavrının sürekli aleyhimize kararlar alıp düdükler çaldığı şimdilerde, bu galibiyetler, bir galibiyetten çok daha fazla anlam taşıyor... Bu bakımdan Fenerbahçe’nin, Osmanlıspor’un üst tura çıkışlarını son derece önemsiyorum...

Osmanlıspor temmuz sıcağından bu yana maç oynaya oynaya buralara geldi... Fenerbahçe’ye bakıyorsunuz, Avrupa Ligi grubundan çıktı, ama grubu tartıya koyduğunuzda Manchester United ile Feyenoord ile Şampiyonlar Ligi kıvamındaki bir grubu lider olarak tamamlamayı başardı...

Fenerbahçe’nin Feyenoord maçı sanki ilk 20 dakika, sonraki 70 dakika gibi geçti... Musa Sow golüne kadar mükemmel bir Fenerbahçe vardı... Musa için alışılmış bir goldü... Ama o vuruşu yapana kadar Musa’nın zekasına dikkat etmek lazım... Topun kaleciye verileceğini hissedip kendini bir metre geri atması, Fenerbahçe’ye golü getirdi...

Fenerbahçe’de maç boyu Alper iyi oynadı... İki stoper Skrtel ile Kjaer iyi oynadı... Kjaer başlangıçta bir - iki bariz

Yazının Devamı

El Clasico'dan derbiye

4 Aralık 2016

Dünyanın izlediği El Clasico‘nun ilk yarısından bizim derbinin ilk yarısına döndüm... Bu yarıda sıkı bir mücadele olduğu kesin... Futbol derseniz, özellikle bu ilk yarı için iki takım da ıskaladı...

Düşünün maçın ilk şutu, inanılır gibi değil ama, ancak 30. dakikada geldi... O da bu yarının tek ve en önemli pozisyonuydu... Atiba’nın kale sahası üstünde adeta asist yaptığı pozisyonda, Skrtel, o kadar yakın mesafeden, o topu nasıl ağlara gönderemedi kendi bile inanamadı...

Beşiktaş için ilk 45 dakika, rakip kalenin, rakip ceza alanının unutulduğu dakikalarla doluydu... Hakem ilk yarıyı bitirdiğinde Beşiktaş’ın tek pozisyonu, hatta kaleyi bulsun ya da bulmasın tek şutu bile yoktu...

Beşiktaş’ın hücum orgganizasyonlarının “kumanda merkezi“ olan Oğuzhan, çoğu hücum teşebbüsünde “top kaybı“ yaşayınca, hiçbir Beşiktaş atağı olgunlaşamadı ve sonuçlanamadı...

İkinci yarıyı 85. dakikadan itibaren yazmaya başladım... Geride kalan dakikalarda ilk yarıya oranla değişen birşey yoktu... Daha baskılı bir Fenerbahçe, bitime kısa bir süre kalmasına rağmen Fenerbahçe kalesine tek şut atmayan Beşiktaş...

Aslında baktığınızda Fenerbahçe baskısına rağmen ortada yaratılmış net bir pozisyon yoktu... Sow

Yazının Devamı

Hakeme rağmen Başkan kazandı...

26 Kasım 2016

Bilmece gibi bir başlık attığımı biliyorum... Ama neden böyle bir başlık attım, hemen anlatacağım... Önce hakemden başlamam lazım... Bizim futbol alemi, haklı ya da haksız her sonucu hakeme bağlamaya alışkındır. Ama bu maç öyle değil. Hakemin yardımcısı ile birlikte sonucu “damardan“ etkilediği bir maç oldu. Buna rağmen Galatasaray‘ın galibiyetini engelleyemedi.

Birincisi, Kubilay golünde net bir “ofsayt“ var. Yardımcı Samet Çavuş oynattı, Barış Şimşek golü verdi. İki dakika sonra bu defa golü atan Kubilay, takımı aleyhine net bir penaltı yaptı. Bu defa da Barış Şimşek “devam“ dedi. İnsaf be kardeşim. İki dakika içinde iki büyük hata yapıyorsun, Galatasaray‘ı adeta maça yenik başlatıyorsun. Gelelim hakeme rağmen Başkan‘a... Galatasaray‘ın daha bir hafta önce Fenerbahçe karşısında etkisiz, tepkisiz, umarsamaz, yenilgiyi kabullenen futbolu her Galatasaraylı gibi Başkan Dursun Özbek‘i de isyan ettirdi. Başkan hafta içinde soluğu Florya‘da aldı. Hoca ve futbolcuların tamamı dahil, hepsine bir konuşma yaptı. Ama ne konuşma. Her kelimesi “taş“ gibi ağır, ama Galatasaray terbiyesini ve nezaketini aşmayan “taş“ gibi ağır ifadeler...

Başkan toplantı salonuna girdiğinde, önce yayılıp

Yazının Devamı

Kırık kalpler sendromu

14 Kasım 2016

Fatih Terim’in maç sonu açıklamalarından sonra iyice inandım; Bu Milli Takım dikiş tutmaz...
Şansımız, Kosova ile oynayışımız... Şansımız grupta sırasıyla Finlandiya ve yeniden Kosova ile oynayacak olmamız...
Fatih Hoca’nın “kadrodalar ama gönlümde değiller... Bu kararı içime sinerek almadım” gibi ifadeleri gerçeği çok açık ortaya koyuyor... Artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz...
Adanmışlık, duygusallık, takımdaşlık yoksa biz Milli Takım etrafında nasıl toplanacağız... ”Hepimiz profesyoneliz, işimizi yapıyoruz“ anlayışı Milli Takım’ı başarıya götürmez... Milli Takım’a teknikten, taktikten, formda futbolcudan, usta teknik direktörden önce “Ölürüm Türkiyem“ anlayışı lazım... Belli ki, Milli Takım’da “zoraki barış“ sağlanmış olsa bile, “huzur“ sağlanmış değil... Olan ülkeye oluyor... Milli Takım yıprandı, Fatih Terim yıprandı, futbolcular yıprandı...
Ben Fatih Hoca’nın, “Spor kamuoyu ile genel kamuoyu aynı düşünmüyor“ açıklamasına maalesef katılamıyorum... Biz de halkın arasındayız... Kamuoyunda da Fatih Hoca’ya karşı çok ciddi bir tepki var...
Ancak şunu kabul edelim ki, geçmişten gelen kişisel hesaplarla Fatih Hoca’ya dalanların, belden aşağı dolananların asla haklı bir

Yazının Devamı

Yetmez ama evet

13 Kasım 2016

Barışma, kucaklaşma, ayağa kalkma ve ilk galibiyeti alma adına önemli bir fırsat, önemli bir şanstı. Zaten bütün bunları kazanmak adına, karşınıza bir rakip ısmarlasanız, herhalde birkaç ekiple birlikte Kosova’yı seçerdiniz. Bu fikstür şansını iyi kullandık. Ancak bu gruptan çıkıp, finallere gitmek istiyorsak, ölçüyü henüz ağzı süt kokan Kosova ve benzeri takımlara göre değil, grubun “ağır abilerine” göre koymak gerekiyor. Hırvatistan’a, İzlanda’ya, hatta Ukrayna’ya göre...

Ama kabul edelim ki, bu galibiyet gecesinde çok şey kazanmamıza rağmen hem yıldızlar, hem takım oyunu adına “ağır abilere” kafa tutacak bir mücadele ortaya koyamadık, futbolun kalitesini o noktaya taşıyamadık. Neyse, bundan sonrası Finlandi’ya, bir sonrası gene Kosova maçı... Umarım, bu maçlarla hem puanımızı, hem futbolumuzu geliştiririz.

İşin sevindirici olan yanlarına bakalım: Burak Yılmaz iyi bir geri dönüş yaptı. Maç boyu yeteri kadar pas alamamış ve beslenememiş olsa bile, attığı golde önünü açışı, Volkan Şen golü öncesi zor pozisyona rağmen etkili bir vuruş yapması, “Çin malı” olmadığını, Türk futbolunun halen bir numaralı golcüsü olduğunu açık şekilde ortaya koydu.

Volkan Şen, rakip savunma duvarına

Yazının Devamı

Gecenin golleri...

4 Kasım 2016

İstinye Park’tan saat 17.00’de çıktım... Basın Ekspres yolunda Erdoğan Şenay’ın ofisine gidecek, spor yazarı dostlarla birlikte maçı izleyeceğiz... İstinye Park-Basın Ekspres yolunu, yani 40 kilometrelik yolu abartısız tam 4 saatte gittik... Emniyet şeridinden dalanlar, ters yola çıkanlar, önündeki arabanın yolunu kesmeye çalışanlar, arabada içtiği sigarının izmaritini yola atmakta sakınca bulmayanlar, nereden baksanız tam rezillik... İstinye Park’tan çıktım, sanki Eskişehir’e, Afyon’a, Kütahya’ya gittim... Şunu anladım, İstanbul’un sahibi gerçekten yok...

Sinir küpü içinde içeriye daldık, daha doğrusu adımımızı attık Sow‘un muhteşem golü geldi... İkinci yarıda gene gecenin golüne aday bir Lens golü izledik. Ardından Emenike’nin kaçırdıkları... Skrtel başta, savunmanın kusursuz oyunu... Aklımızda ne yollardaki 4 saatlik rezillik kaldı, ne de onca çektiğimiz sıkıntı... Rezil başlayan bir akşama maçla birlikte muhteşem bir nokta koyduk...

İddia ediyorum, Fenerbahçe’nin bu iki golü tüm Avrupa kupası maçları içinde “gecenin golleri“ seçilecektir... Lens geldiğinde belki de antrenman yetersizliğinden “sıradan“ bir oyuncu gibiydi... Antrenmanı yedikçe “sıra dışı” olduğunu herkese

Yazının Devamı

Önce adamlar sonra puanlar

29 Ekim 2016

Beşiktaş’ta önce adamlar sakatlanıp gitti, sonra puanlar... Ne kadar derin ve kaliteli bir kadroya sahip olursanız olun, bu kadar sakatlığı, bu kadar değişikliği taşımak çok kolay değil...

Beşiktaş’ta giden gelmiyor... Oğuzhan özlemle aranıyor, Gökhan İnler henüz yok, geçen hafta Caner, dün daha maçın başında Necip... Bir Necip’in sakatlanıp çıkışı bile saha içinde üç değişikliği birden getirdi. Düşünün Beşiktaş maçı üç kaptanla bitirdi! Necip’le başladı, Olcay‘la devam etti, Quaresma ile maçı tamamladı.

Bütün bunlara rağmen özellikle ikinci yarıda Beşiktaş maçı rahat kazanacak pozisyonlar buldu. Elbette Beşiktaş’ın alıştığımız akışkan oyunu, temposu özellikle rakibi bunaltan baskısı yoktu... Fakat direkten dönen iki topun yanında, Hopf’un çıkardığı en az 4 çarpıcı pozisyon Beşiktaş’ın galibiyet yollarına duvar ördü.

Hopf demişken elbette Fabricio da demek lazım. İyi kaleci olduğu kesin. Bunu Napoli maçında da yazdım; çok iyi işler de yapıyor, çok acemi işler de. Kurtardığı net bir pozisyon var ama Beşiktaş’ın yediği golde rakip Rodolfo’nun kontrolündeyken niye çıkarsın oraya kadar... Ama bu pozisyonu sadece Fabricio’ya fatura etmeyelim. Çıktığı topa belki de vuracaktı ama bu defa

Yazının Devamı