Yılbaşı testi... 2016’da neler olacak?

1 Ocak 2016

2016’nın ilk gününde, bu köşede senelerden beri sürdürdüğümüz “Yılbaşı Testi” ile karşınızdayız.

Gelin yeni yılda DÜNYA’da ve DIŞ POLİTİKA’da belli başlı konularda neler olabileceğine dair bir fikir egzersizi yapalım.

Ama önce sona eren yılla ilgili tahminlerinizin ne kadar tuttuğuna bir bakalım. Tabii bu köşeyi kesip sakladıysanız... Yoksa canınız sağ olsun. Artık bu senekini işaretledikten sonra bir yere saklarsınız...

Bu arada ben “skor”umu bildireyim: DÜNYA ile ilgili beş sorudan 4’ünü bildim. Bu iyi bir sonuç. DIŞ POLİTİKA sorularına verdiğim doğru yanıtlar ise o kadar iyi değil doğrusu: 5 üzerinden 3... (Bu da dış politikadaki belirsizliğin bir göstergesi)...

Şimdi gelelim 2016 yılı tahminlerine...

* * *

DÜNYA OLAYLARI

Yazının Devamı

Dış politikada kötü bir yıl

30 Aralık 2015

Sona ermekte olan 2015, Türk dış politikası için ne yazık ki kötü bir yıl oldu.

Türkiye bu yıl içinde bir yandan daha önceki yıllardan devraldığı dış sorunlarla uğraşırken, diğer yandan da yeni çıkan meselelerle karşı karşıya kaldı.

Karşılaşılan zorluklarda ve sıkıntılarda, kuşkusuz Türkiye’nin kontrolü dışında özellikle bölgede cereyan eden olayların önemli payı var. Ama bunda iktidarın dış politikadaki hatalı değerlendirmelerinin ve uygulamalarının da rol oynadığını kabul etmek gerek.

Yılın dış politika bilançosu çıkarıldığında, Türkiye’nin özellikle Ortadoğu’daki durumunun zayıfladığı, “sıfır sorun” derken “sırf sorun”la karşılaştığı, bölgenin siyasal ve mezhepsel sürtüşmelerinde “çözümün değil, sorunun bir parçası” durumuna geldiği görülür.

2015 yılının sarsıcı gelişmeleri karşısında Türk dış politikasında yeni bir değerlendirme yapmak, nerede yanlış veya yetersizlik bulunduğunu belirtmek ve yeni düzenlemelere girişmek ihtiyacı var.


En ciddi kriz

Türk dış politikasının 2015’te karşılaştığı sıkıntılar listesinin en önemli maddesi, kuşkusuz Rusya ile ortaya çıkan krizle ilgilidir. Rus jetinin düşürülmesinin yol açtığı siyasal ve ekonomik sonuçlar, Türk dış politikasının son dönemde

Yazının Devamı

Dünyada Yılın Olayı: TERÖR... Ve Yılın İnsanı: AYLAN BEBEK

29 Aralık 2015

Sona ermek üzere olan 2015 senesi, dünyada sarsıntı yaratan, ağırlığını hissettiren, iz bırakan pek çok olaya sahne oldu. Aynı şekilde 2015, dünyada pek çok insanın öne çıktığı ve önemli olaylara damgasını vurduğu bir yıl olarak hatırlanacak...

Önemli olayların birkaçını sayalım: Terörün yayılması, Rusya’nın Ortadoğu’da askeri ve siyasi varlığını göstermesi, Suriye krizinin derinleşmesi, Avrupa’yı göç dalgasının sarması, gene Avrupa’da ekonomik krizin siyasi ve sosyal sarsıntılar yaratması, ırkçı hareketlerin güçlenmesi, İran ile nükleer anlaşmaya varılması, vesaire...

Bu yıl dünyada kendilerinden çok bahsettiren bazı insanları anımsayalım: Putin, Merkel, Kerry, Rahmani, Ban Ki-Moon, Trump, Papa Francesco...

Ben 2015 için Yılın Olayı olarak TERÖR’ü, Yılın İnsanı olarak da -yukarıdaki listede adı geçmeyen- AYLAN bebeği seçtim.

Neden terör?

Terörü neden seçtim?

Diyeceksiniz ki terör yeni bir olay değil, geçen yıl da vardı. Doğru, sadece geçen yıl değil, daha önceki yıllarda da vardı.

Ama 2015’te terörün dünya çapında yayılması, yani küreselleşmesi olayı yaşandı. Evet, yıl boyunca dünyada yukarıda saydığım başka önemli olaylar da oldu, ama hiçbiri dünya genelinde insanların günlük yaşamını b

Yazının Devamı

Suriye Türkmenleri dört cephede savaşıyor

26 Aralık 2015

Bir değil, iki değil... Suriye Türkmenleri yüzyıllardan beri oturdukları toprakları ve kimliklerini korumak için dört cephede birden savaşıyorlar...

Suriye Türkmenleri Meclisi Başkanı Abdurrahman Mustafa’nın, Türkiye’nin seçkin düşünce kuruluşlarından BİLGESAM’da yaptığı konuşmada çizdiği tablo, Türkmenlerin “var olma mücadelesi”nin zorluklarını gözlerin önüne serdi.

Türkmenlerin savaşı, 2011 halk ayaklanmasıyla birlikte, Esad rejimine karşı başladı. Bu mücadele son zamanlarda bir yandan Rusya, diğer yandan Hizbullah ve İran destekli milislerin katılımıyla Suriye ordusunun saldırıya geçmesi sonucunda şiddetlendi.

Halen özellikle Bayır Bucak bölgesinde Türkmen savaşçıları, Abdurrahman Mustafa’nın deyişiyle, “Çanakkale Savaşı benzeri bir ölüm kalım mücadelesi” veriyorlar. Bu “Türkmen bölgesi”nin korunması hem halkın güvenliği açısından hem de stratejik bakımdan “hayati bir önem” taşıyor...


Savaş içinde savaş

Türkmenlerin karşılaştığı ikinci cephe, Rusya’nın giriştiği hava bombardımanıyla ilgili. Rus jetleri Türkmen hedefleri “terörist” diye nitelendirerek sürekli vuruyor. Bu bombardımanlar sivil kayıplara, halkın kaçmasına yol açıyor.

Türkmen liderine göre Rusya’nın amacı Lazkiye’ye kad

Yazının Devamı

Daha iyi bir Avrupa hayali

23 Aralık 2015

Yunan devlet adamı eski Başbakan Yorgo Papandreu, İstanbul’da Boğaziçi Üniversitesi’nde yaptığı “Daha İyi Bir Avrupa’yı Tahayyül Etmek” başlıklı konuşmasının başında, gençliğine dair ilginç bir anısını nakletti.

Yunanistan’daki 1968 askeri darbesinden sonra Yorgo Papandreu, geride “faşist rejimi” ve hapsedilen babası sosyalist lider Andreas Papandreu’yu bırakıp, İsveç’e iltica etmişti.

Kendi deyişiyle, bir mülteci olarak adeta bir cehennemden kaçmış, bir cennete kavuşmuştu...

Genç Yorgo orada Avrupa değerlerinin, demokrasinin, insan hak ve özgürlüklerinin önemini hissedecek ve “Avrupa yaşam standartları”nın neden bu kadar “cazip” göründüğünü anlayacaktı...

Çok şey değişti


Ya şimdi durum nasıl?

Son zamanlarda çok şey değişti yaşlı kıtada... Finansal ve ekonomik kriz... Yolsuzluklar... Siyasi aşırılık ve şiddet... Kitlesel göç dalgası...

Yazının Devamı

Devlet düşmanken halk dost olabilir mi?

22 Aralık 2015

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Türkiye’ye sistematik şekilde ateş püsküren son konuşmalarında, kavganın Türk hükümetiyle olduğunu, buna karşılık Türk halkını dost saydığını sık sık tekrarlıyor.

Bu sözler ne kadar samimidir ve gerçekten devlet düşmanlığı körüklerken, halk düzeyinde dostluğun devam etmesi mümkün mü?

Rus uçağının düşürülmesi olayından itibaren Putin’in Türkiye ile krizi tırmandırma politikasını nasıl sürdürdüğü malum. Moskova bu talihsiz olayı Ortadoğu’da askeri varlığını göstermek ve siyasi nüfuzunu artırmak için bir fırsat olarak kullanırken, Türkiye’yi de köşeye sürmeye yönelik her türlü adımı atıyor.

Ankara ile Moskova’yı karşı karşıya getiren bu devlet politikası çerçevesinde Putin’in yapmaya çalıştığı bir başka şey de Türkiye’yi ekonomik alanda bir takım müeyyidelerle hırpalamaktır. Örneğin Rus turistlerinin Türkiye’ye gitmelerini engellemek, Türk ihracat ürünlerine yasak koymak, Türk nakliyecilerine yolu tıkamak, Türk işadamlarını devre dışı bırakmak, ayrıca kültürel alanda da Türk öğrencileri Rusya’dan çıkarmak, ortak eğitim programlarını iptal etmek gibi...

Zararı kime?

Bu şartlar altında, halklar arası dostluğun devam etmesi mümkün mü?

Siz hükümeti

Yazının Devamı

İsrail ile buzlar erirken...

19 Aralık 2015

İsrail’den gelen mesaj oldukça iyimser: İlişkilerin normalleş- tirilmesi konusunda bir ön anlaşmaya varıldı...

Ankara ise daha temkinli: Zürih’te yapılan son görüşmelerde ilerleme kaydedildi. Henüz kesinleşmiş bir anlaşma yok ama temaslar devam ediyor...

Öyle anlaşılıyor ki iki taraf anlaşmaya çok yakın noktada. Ancak tam mutabakatın sağlanması için bazı pürüzlerin halledilmesi gerekiyor.

Bu kez pürüzlerin giderileceği ve iki hükümetin yakında ortak bir metin üzerinde mutabık kalacağı kanısı yaygın. Diğer bir deyişle, 5 yıl önce “Mavi Marmara” baskınının sarstığı ilişkilerin düzeltilmesi için şimdi her iki başkentte de güçlü bir istek ve siyasi irade var.


Stratejik zorunluluk

Olayı bu noktaya getiren nedeni kısaca bölgedeki yeni konjonktürün yarattığı stratejik zorunluluklara bağlayabiliriz.

Bir dizi gelişme bu zorunluluğu hissettirdi. Bunun en sonuncusu Rusya’nın Suriye’de kurduğu askeri varlığı, bölgede etkin bir aktör durumuna gelmesi ve güç dengesini değiştirirken, Türkiye’ye karşı cephe almasıdır. Ankara bu yeni durum karşısında bölgesel politikasında bazı yeni ayarlar yapmak zorunluluğunu duyuyor. Ve İsrail de bu çerçevede önem kazanıyor.

Yazının Devamı

Türkiye de bu dünyanın bir parçası

18 Aralık 2015

Geçen salı günkü “Hayat-memat meselesi” başlıklı yazımızda, Paris’teki BM İklim Konferansı’nda varılan anlaşmanın insanlığın geleceği için taşıdığı önemi belirtmiştik.

Yazıda vurguladığımız gibi, küresel ısınmayı önümüzdeki yıllarda 2 derecenin altında (bir buçuk derece düzeyinde) tutmayı öngören bu anlaşmanın önemli bir yanı da BM üyesi 195 ülkenin onayını kazanmış olmasıdır.

Bu konsensüse dahil olan Türkiye’nin iki hafta süren bu konferanstaki tutumu ne oldu? İklim değişikliği veya küresel ısınma diye tanımlanan meselede Türkiye nerede duruyor?

Bu konuyu, önceki gün İstanbul Politikalar Merkezi’nin düzenlediği bir toplantıda verilen bilgilerin ışığında ele alacağız.

Yalnız şunu hemen söylemek zorundayız: Türk kamuoyu bu konferans ve bu konferansın tartıştığı küresel ısınma gibi ekolojik sorunlar hakkında pek bir şey bilmiyor. Paris’te anlaşmanın gerçekleştiği geçen cumartesi günü dünya televizyonları sabahtan akşama kadar bu konuyu canlı yayınlarla izleyicilerine naklettiler. Ertesi gün gazetelerin birinci sayfalarında hep bu konu işlendi...

Bizde ne yazık ki bu olay birkaç cümleyle geçiştirildi.


Yazının Devamı