Ülkemizin güneyinde, Irak’ta ve Suriye’de, yıllardan beri devam eden savaşlardan, iç karışıklıklardan sonra yaklaşık üç haftadır Rusya’nın Ukrayna’ya karşı yürüttüğü saldırılar neticesinde milyonlarca Ukraynalı mülteci başta komşu ülkeler olmak üzere başka ülkelere iltica ediyor.
Rusya’ya karşı Batı tarafından yapılan ambargo sadece askeri ve ekonomik düzlemde değil kültür ve sanat alanında da etkisini her geçen gün arttırarak devam ediyor. Amerikalı ve Avrupalı şirketler hızlı bir şekilde Rusya’daki faaliyetlerini durdururken kültür-sanat kurumlarında da benzer bir yaklaşım söz konusu. Batı, her zaman olduğu gibi şimdi de kantarın topunu kaçırıp şu an yaşananlarla hiç alakası olmayan sanatçılara karşı, sadece Rus oldukları için ambargo uyguluyor. İngiltere merkezli müzayede şirketleri Christie’s, Sothbey’s gibi kurumlarda Rus sanatçılara ait eserlerin satışı durduruldu. Rusya da Avrupa’daki müzelere ve galerilere ödünç olarak verdiği eserleri almak için hızlı hareket etmeye çalışıyor çünkü böyle giderse Batılı devletlerin Rus devletine ait bu eserlere el koymaları da hiç şaşırtıcı olmayacak.
Türkiye açısından ise durum biraz daha farklı. Biz hem Ukrayna’yla hem de Rusya’yla diyaloğumuzu sürdürüp iki ülkenin de güvendiği bir konumda duruyoruz. Antalya Diplomasi Forumu’nda iki ülkenin dışişleri bakanlarının, Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu’yla üçlü bir toplantı yapması bunun en net göstergelerinden biri.
Önemli bir durak
Devletler nezdinde durum böyleyken sanat dünyası açısından da pek farklı değil. Hem Ukraynalı hem de Rus sanatçılar için İstanbul tarihte bir kez daha güvenli bir sığınak. 1917 yılında Rus Devrimi’ne karşı mücadele eden Beyaz ordunun mensupları yaşadıkları yenilgi sonrası işgal altındaki İstanbul’a gelmişti. Bir müddet İstanbul’da kalan Beyaz Ruslar buradan başka Avrupa ülkelerine geçmişlerdi. Lakin onların İstanbul’da bulundukları dönemde şehre getirdikleri hareketlilik ve kültürel dönüşümün izleri bugün bile devam ediyor. Örneğin hepimizin bildiği Maksim Gazinosu bu tarihlerde bir Rus tarafından kurulup işletildi.
İstanbul gene hem Ukraynalı hem de Rus pek çok kişiye ev sahipliği yapıyor. Rusların bir kısmı devletlerinin giriştiği savaşa karşı oldukları için buradayken bir kısmı da yaşadıkları ve ilerleyen dönemde daha ağır bir şekilde hissedecekleri ambargoların etkilerinden kaçmak için Türkiye’deler. Çok daha apolitik diyebileceğimizi bu kişiler arasında sanatçılar da mevcut. İstanbul, tarihi öneminden ötürü her zaman Ruslar ve Ukraynalılar için önemli bir şehir. Şimdi bu kişilerin İstanbul’da bulundukları dönemde şehre 1917’deki gibi bir etki bırakıp bırakmayacağını merak ediyorum. Daha önce Suriye’den ve Irak’tan gelerek Türkiye’ye sığınan birçok sanatçı zaten burada doğup yetişmiş olsanız bile kırmanızın çok zor olduğu sanat dünyasının klikleri arasında kendilerine yer bulamadıkları için ya Türkiye’den ayrıldı ya da sanatları adeta görünmez oldu. Bakalım Ukraynalı ve Rus sanatçıları İstanbul’da nasıl bir gelecek bekliyor?