Sanatseverlerin daha çok yaptığı Mardin resimleriyle tanıdığı İsmet Yedikardeş bundan çok daha fazlasıdır. O esasında son derece başarılı bir seramik sanatçısıdır lakin onun bu özelliği maalesef pek bilinmez. Kazlıçeşme Sanat Merkezi’nde açılan “FORMREFORM” başlıklı retrospektif niteliği taşıyan küratörlüğünü Mehmet Lütfi Şen’in yaptığı sergi sanatçının her döneminde ürettiği eserleri ele alıyor. 6 Mart’a kadar sanatseverleri bekleyen sergi sanatçının daha geniş kesimler tarafından bilinirlik kazanacağını düşünüyorum.
1947 yılında Mardin’de dünyaya gelen İsmet Yedikardeş, kuşağının en yaratıcı sanatçılarından biri olmasına rağmen aynı şekilde tanınmaz. Bunun çeşitli nedenleri var. Birazdan değineceğim. Henüz ilkokul 2. sınıf öğrencisiyken yaptığı resim öğretmeni tarafından keşfedilince “Oğlum sen ressam olacaksın” sözlerini işitir ama ressam ne demektir bilmez çünkü Türkçeyi ilkokulda öğrenmiştir. İsmet Yedikardeş, Arapça konuşulan bir evde doğup büyümüştür.
Doğuştan yetenekli olan İsmet Yedikardeş okuldan artakalan vakitlerinde babasının çömlek atölyesinde çalışır. Burada öğrendiği teknikler ileride sanat eğitimi alırken çok işine yarayacaktır.
Lise eğitimini Mardin’de bitiren Yedikardeş, üniversite eğitimi için İstanbul’un yolunu tutar ilk olarak arkeoloji eğitim alır ama esas tutkusu sanattır. Akademi sınavlarına girer. Uygulamada 20 tam puan alır ama mülakatta elenir. İsmet Yedikardeş’in portfolyosunu gören Akademi’deki Alman bir öğretim üyesi sayesinde Stuttgart Güzel Sanatlar Akademisi’ne kabul edilir. Prof. Uli Günther'in başkanı olduğu Seramik ve Heykel Bölümü’ne girer. Burada hem klasik anlamda heykel eğitimi alır hem de babasından öğrendiği aile mesleği olan seramiğin gerçek manada sanatla nasıl birleşebileceğine dair önemli bir tecrübe kazanır. Geleneğin, ilkliğin sanatla buluşması İsmet Yedikardeş’in sanat yaklaşımında her zaman önemli bir yer işgal etmiştir.
İlk dönem eserlerinde, ilk insanların mağaralarda çizdiği resimlerden ilham alarak eserler ortaya koyar. Bu dönemde başladığı seriyi kariyerinin ilerleyen dönemlerinde de sürdürür.
Almanya’da eğitimi birincilikle bitiren Yedikardeş hemen Türkiye’ye geri döner. Türkiye’de sanat ortamlarında pek tanınırlık kazanmaz. Çünkü eserlerini satmak gibi bir amacı yoktur. Buna rağmen üretmekten vazgeçmez.
2000’li yılların başında Mardin resimleriyle bilinirliği artar. Mardin resimleri onun için doğup büyüdüğü şehre vefasını ödeme biçimidir. Aynı şekilde Osmanlı padişahları serisi de bir vefa göstergesidir.
Sergide beni en fazla etkileyen eserler hiç şüphesiz seramikle ortaya çıkanlar oldu.
İsmet Yedikardeş, Almanya’da birçok imkâna sahip olmasına rağmen sanat eğitimi biter bitmez Türkiye’ye dönmesiyle içindeki Türkiye sevgisini göstermiştir. Sanatçıyı besleyen kaynağın burada olduğunun farkındadır. Eserlerinde Kur’an-ı Kerim’den ayetlere yer vererek bu ayetlerin manalarının peşine düşerek inançlı bir sanatçı portresi ortaya koymaktadır. Bu ona aynı zamanda geleneğin kapılarını da açmakta, o da bu imkânı çağdaş sanat eserleriyle birleştirerek Türk sanat hayatına taze bir nefes getirmektedir. Kendisi olmaktan hiçbir zaman taviz vermeden, kendi medeniyetini çağdaş sanatla buluşturmayı başaran sanatçı aynı zamanda kendisinden sonra gelen sanatçılara da hem yol göstermekte hem de onun büyük zorluklar yaşayarak açtığı yolda ilerlemelerine imkân sağlamaktadır.