“Benim adım Nick Vujicic
Dünyayı dolaşmaktan,
golf oynamaktan ve yüzmekten hoşlanırım.
Hayatı yaşamayı seviyorum.
Ben mutluyum...”
Bunları söyleyen kişinin iki kolu ve iki bacağı yok!
Hem de doğuştan...
Yıl, 2008... Tek basamaklı sınav sistemi... ÖSS... Sınava katılan aday sayısı 1 milyon 600 bin...
300’lü puan sistemi...
Türkiye birincisi sınavdan 300 puan alıyor, daha üstü yok!
Hatırlarsınız, o tarihlerde AOBP (Ağırlıklı Ortaöğretim Başarı Puanı) vardı. Okul birincilerine 80 puan ekleniyordu. Okul puanı da eklenince, 380 son sınır oluyor, yani Türkiye derecesi...
12 Temmuz Cumartesi günü ‘2008-ÖSS Yerleştirme Sonuçları’ açıklandı…
***
Yer, Hakkari...
Günlerden 1 Eylül 2010 Çarşamba...
Meslekte 22’nci yılım...
Bunca yıldır pek çok şey öğrendiğimi sandım, ama...
Bir şey eksikmiş...
Çöpten pet şişe, cam şişe, teneke, plastik toplandığını biliyordum, ama test toplandığını bilmiyordum.
Öğrendiklerimin arasında bu yoktu!
Malum, yakında okullar açılacak. Bir müddet sonra hanelerden şu sesler yükselmeye başlayacak: “Çalış, çalışmıyorsun, n’olacak senin bu vurdum duymaz halin, bu kafayla gidersen...’
Kimseyi suçlamayacağım, kimseye de ders vermeye çalışmayacağım; yalnız ebeveyinlerden tek bir ricam var, bu yazıyı önce siz okuyun, sonra da yavrunuza okutun...
Sadece bir örnek, gerçek bir örnek vereceğim; anlayana...
***
Günlerden 14 Kasım 2010 Pazar...
Yanlış hatırlamıyorsam, Kurban Bayramı’nın ya arife günü ya da arifeden bir iki gün öncesi...
Bugünü hiç unutmam, ölene kadar da unutacağımı sanmıyorum.
Sadece Türkiye’de değil, dünyada da milyonlarca öğrenci iyi bir üniversitede okumanın hayalini kuruyor. Peki, dünyada öğrenciler nasıl üniversiteli oluyor, hangi süreçlerden geçiyor, ülkeler bu sistemleri nasıl uyguluyor?
Dünyanın birçok ülkesinde üniversitelere öğrenci alımları çeşitli kriterlere göre yapılıyor. Öğrencilerin kişisel nitelikleri ve yetenekleri ölçülmeye çalışılıyor. Amaç öğrencileri doğru üniversitelere yerleştirmek. Son yıllarda üniversiteler kendi içlerinde esnekleşerek öğrencinin bölüm ve alan değişikliği yapmasına olanak tanıyor. Bu da öğrencilerin kendi ilgi ve yeteneklerine göre seçimler yapmasına ve ülkenin insan kaynağını doğru yönlendirmesine olanak sağlıyor.
KANADA: Kanada’da üniversite giriş sınavı yok. En önemli ölçüt, lisede alınan dersler ve bu derslerin notları.
JAPONYA: Japonya’da üniversiteye girişte, öğrenciler arasında ciddi rekabet var. Öğrencilerin tamamı merkezi bir sınavına girmek
Eğitimin rüya ülkesi, Finlandiya eğitim sisteminden söz edeceğiz...
Bireysel özgürlüğe ve bağımsızlığa önem veren, öğrencilerine kendi eğitim programını kendi düzenleme sorumluğunu yükleyen, eğlenerek öğrenmeyi temel eğitim felsefesi olarak kabul eden Fin eğitim sistemi, hala eğitimin rüya ülkesi olmaya devam ediyor...
İşte, Finlandiya’nın eğitimde doğru yaptığı uygulamalara genel bir bakış...
Türkiye’de öğretmenlerin yıllık zorunlu çalışma saati 1808 saat olarak hesaplanmış . Finlandiya’da öğretmenler yılda 600 saat ders veriyor. Kalan zamanlarını mesleki gelişime, iş arkadaşlarıyla, öğrencileriyle ve ailelerle bir araya gelmeye ayırıyorlar.
Finlandiyalı eğitimcilere göre, yetenekli çocukları daha da yüksek performans göstermeleri için teşvik etmektense, zayıf ve geride kalan öğrencilere daha çok eğilmek, toplamda çok daha iyi sonuçlar veriyor. Buradaki ana fikir, daha zeki konumdaki çocukların, kendi gelişimlerini engellemeden, kendilerinden daha geri konumdaki arkadaşlarına yardımcı olacağı
II. Meşrutiyet döneminde iki defa Maarif Nezareti (Milli Eğitim Bakanlığı) görevine iki kez getirilen Emrullah Efendi, yakın geçmiş Türk eğitim hayatının önemli şahsiyetlerinden birisidir...
İttihat ve Terakki Cemiyeti’nde etkin ve sözü sayılan bir isimdi. Eğitim tarihinde ‘Tûbâ Ağacı Nazariyesi’ adlı fikir sistemi ile tanındı. Bu fikir sistemi, Emrullah Efendi’nin ölümünden sonraki yıllarda siyaset ve kültür hayatının önemli tartışma konularından birisi oldu.
Emrullah Efendi’ye göre devletin en önemli görevlerinden birisi, ilmi himaye (korumak, kollanamk) etmektir. İlim yukardan başlar. Devlet önce elit bir kadro yetiştirmeli, bu elit kadro ilkokul ve ortaokul öğretmenlerini, bu öğretmenler de çocukları ve gençleri eğitmelidir.
Cennetteki Tûba Ağacı’nın da kökünün yukarıda olmasından dolayı bu görüş ‘Tûba Ağacı Nazariyesi’ olarak anılmış.. .
Eğitimci Satı Bey ise, Emrullah Efendi’nin Tûba Ağacı Nazariyesine karşı çıkmakla tanınmış. Satı Bey,
İİBF bölümlerinde okuyan gençlerle sohbet ederken, bir takım sertifikalardan söz ederim. ‘CPA-CMA-CFA sertifikalarını duydunuz mu, bu konuda bilginiz var mı, bu belgeleri almayı düşünüyor musunuz’ diye sorarım. Gençler bu konudan bihaber, bu sertifikasyonları hiç duymamışlar, bu konuda hiçbir bilgileri yok! Üzücü... Biz, referans olarak hep şunları sunarız: ‘ODTÜ, Boğaziçi mezunuyum, yüksek lisansım var, İngilizce bilirim, çok tecrübeliyim, şu şirketlerde çalıştım vb.’
Peki, bu ifadelerin uluslararası bir geçerliği var mı? Yok! Referansınız sadece bunlar mı?
Dünyada ODTÜ ayarında, hatta daha üst düzeyde binlerce üniversite var; yüksek lisans yapmayan yok; İngilizce bilen milyonlar var, iş tecrübesi olan ve üstdüzey şirketlerde çalışan yüzbinler var; senin farkın ne, bunların arasından nasıl sıyrılacaksın? Ben diyorum ki, mahalli kalmayın; daha büyük düşünün, uluslararası boyutta düşünün... İşte, bu yazıda bunun yöntemini