“Sınav kaygısı, eğitim öğretimin her kademesinde öğrenci üzerinde bir baskı oluşturuyor. Bu, eğitim öğretime de olumsuz etki ediyor, ama bu durum bize şöyle bir görev yüklüyor: Stresi azaltan daha yalın bir sistemle öğrencilerimizin muhatap olmasını sağlayacak bir düzenlemenin Türkiye’ye kazandırılması...”
YÖK ve MEB, böyle diyor!
Onların yalancısıyım...
Şaka mı, ciddi mi?
‘Yerse boya, yemezse astar!’ durumu...
Oto sanayide böyle bir yaklaşım vardır...
Olay, müşterinin zekasına göre şekil alır...
***
Yazımıza, bir derde merhem olma dileğiyle başlayalım...
Şu anda ‘ÖSYM’nin bir başkanı var mı, yok mu’ inanın bilmiyorum!
Hazret, malum olaylar neticesinde istifa etmişti?
Bunu biliyorum!
‘İstifası kabul edildi mi, edilmedi mi’ inanın onu da bilmiyorum!
ÖSYM yerinde duruyor.
Bunu biliyorum!
ÖSYM yerinde duruyor, ama sorunlar durmuyor...
TEOG kalktı, artık bu yıldan itibaren yok!
Peki, yeni sistem ne olacak?
Bu konuda çalışmalar devam ediyor. Önümüzdeki 3-4 haftalık süreçte yeni sistem belli olur.
‘TEOG iyi miydi, kötü müydü’ tartışmasına girmenin artık bir önemi yok, bu konuyu kapatmakta yarar var. TEOG da, diğer modeller gibi eğitim tarihindeki yerini aldı.
Önümüze bakalım, ‘yeni sistem ne olacak ya da ne olmalı’ sorusunun yanıtını aramaya çalışalım.
Söylentiler birkaç sistem üzerinde yoğunlaşıyor:
- Her okul kendi sınavını yapacak
- Adrese dayalı sistem
LYS’de yapılan bu uygulamanın TEOG sisteminde de yapılması güzel bir adım. Kasım ayında yapılacak olan 1’inci oturumda üç dersten ikişer soruda uygulanacak. Matematik, Türkçe, Fen Bilimleri derslerinde yapılması gayet yerinde. Daha sonraki sınavlarda bu sistemi tüm derslere uygulayacaklar. Bu öğrencileri sadece testle değerlendirmek değil, öğrencinin düşüncesini, konudaki görüşünü yazması öğrenci için yararlı bir uygulama.
Birincileri kontrol altına alacak
Burada öğrencinin aleyhine olan bir durum olmayacak. Uygulamanın yerleştirme sistemi açısından da geç kalınmış bir uygulama. Sadece seçme ve yerleştirme sisteminin daha sağlıklı işlemesini sağlayacak. Geçtiğimiz yıl birçok sınav birincisiyle karşılaştık. Açık uçlu sorular devreye girdiği zaman dolayısıyla bu sınav ve yerleştirme birincilerinin sayılarının daha azalacağını, sınavın değerlendirilmesini daha sağlıklı, eleyici olacağı kanısındayım. Birincisi yerleştirme ve sınav sistemleri açısından, ikincisi sınav birincileri sayısının kontrol altına alınmasında olumlu
Başlıktaki söz, Armand V. Fiegenbaum’a ait…
Fiegenbaum, ‘Toplam Kalite Kontrolü’ kavramının yaratıcısı…
Kaliteyi güzel özetlemiş…
‘Kalite, herkesin işi olduğu için, hiç kimsenin işi haline de gelebilir!’ diyor…
Yaptığın iş her neyse, baştan sona kadar kaliteye önem vereceksin!
H H H
Tercih döneminin vazgeçilmezi, ‘Hocam, en iyi meslek hangisi’ sorusudur…
Herkes en iyi mesleğin peşindedir…
Farklı olacaksın, fark yaratacaksın...
Aklını hep şu soru meşgul edecek; ‘ben, daha nasıl farklı olabilirim?’
Yatıp kalkıp, hep bunu düşüneceksin.
Belki fark yaratamayacaksın, ama bunu düşünüyor olman bile, fark yaratacak!
Örnekler üzerinde çalışacaksın; var olan örnekleri, örnek alacaksın... İki örnek vereceğim, benim örnek aldığım...
İlki bizden, diğeri Fransa’dan...
Osmanlı İmparatorluğu’nun zirvede olduğu dönemler...
...ama duraklamanın ayak sesleri de hafiften duyuluyor.
“Hocam, vakıf üniversitesi burası!”
“Yok, devlet!”
“Böyle devlet olmaz, vakıf bu!”
“Devleeet…”
Devlet, vakıf tartışması bir müddet devam etti. Sonunda dediğime geldiler, devlet olduğunu kabul ettiler.
Sonra, ‘vakıf gibi devlet’ dediler…
Bize has bir benzetme, ‘vakıf gibi devlet!’ Böyle bir tanım, herhalde dünyanın başka hiçbir yerinde yoktur!
Manisa...
Konferansa dört saat var...
Vakit geçirmek için şehri dolaşıyoruz.
Ana cadde...
Arkadaşlar resimdeki büyük beyaz binayı işaret ettiler. “Hocam, bu binaya ‘Beyaz Fil’ diyorlar!”
Allah Allah, böyle dediklerine göre vardır bir hikmeti!
Herkes akıl yürütüyor; kimi ‘beyaz ya, ondandır’ diyor, kimi ‘büyük ya, ondandır’ diyor...
Baktım, binanın tabelası SGK (Sosyal Güvenlik Kurumu)...