Günlerden 1 Eylül 2010 Çarşamba...
Meslekte 22’nci yılım...
Bunca yıldır pek çok şey öğrendiğimi sandım, ama...
Bir şey eksikmiş...
Çöpten pet şişe, cam şişe, teneke, plastik toplandığını biliyordum, ama test toplandığını bilmiyordum.
Öğrendiklerimin arasında bu yoktu!
***
İşe gitmek için hazırlanıyorum, bir yandan da ayaküstü gazetelere göz atıyorum. Acelem var, ama bir haber ilgimi çekti, bir solukta okudum. Çok hoşuma gitti, sabah sabah ilaç gibi geldi. Eşimi çağırdım, ‘gel oku!’ dedim.
“Vay be, ne çocuklar var! Sadık, bu çocukları bulabilir misin?” dedi.
İşe gidince muhabir arkadaşı aradım. Çocuklara nasıl ulaşabileceğimi sordum. “Hocam, gitmeden çocuklara ulaşamazsın, cep telefonları filan yok. Çocuklara ulaşmak için bir hayli mücadele etmeniz gerekecek. Gidince, kokudan içeri giremezsiniz; barakanın içine çukur kazmışlar, tuvalet olmuş. Gazetedeki fotoğrafı çekmek için akla karayı çektim, çünkü üstünde oturdukları kanepe dengede durmuyor. Çöp yığınlarının arasında yaşıyorlar, fareler barakanın içinde cirit atıyor” dedi...
***
Recep ile Hamza, Urfalı iki arkadaş, ama kardeş gibiler...
Yaz tatillerini beş yıldır Ankara’nın İskitler bölgesinde, çöp yığınları arasında geçiriyor. Yaz tatili dediğime bakmayın, Ankara’ya çöp toplamaya gidiyorlar. Çöplerin arsından kağıtları topluyorlar...
Yıkık dökük bir barakada kalıyorlar. Bu barakada elektrik ve su yok. Kaldıkları barakanın içinde sadece birkaç tencere ve yatak var. Recep’in 7, Hamza’nın 11 kardeşi var. Her ikisinin de babası rahatsızlıkları nedeniyle çalışamıyor. Kardeşlerine bakmak, evin geçimini sağlamak Recep ve Hamza’nın görevi olmuş...
Recep ve Hamza’nın kazançları her akşam topladıkları kâğıtlara göre değişiyor; bir akşam 17 TL kazanırken, diğer akşam bu 30 TL oluyor. Eğer günde 30 TL kazanırlarsa, o gece en mutlu geceleri oluyor. Ayda en fazla 800 TL kazanıyorlar. Kazandıkları tüm parayı Urfa’ya, ailelerine gönderiyorlar. Bu kazanç, kış ayları için geçim kaynağı oluyor, bir kısmını da okumak için ayırıyorlar. Banyo yapmak için ‘tuvaleti’ kullanıyorlar.
Recep’in dayısı çöpçü, çocuklar onun yanında kalıyor. Recep ile Hamza, bütün gün çöp topluyor, akşam üstü topladıkları kağıtları satıyorlar. Kağıtlar satılmadan önce eşeleniyor, bir şey arıyorlar, atılan testleri arıyorlar!
Demek ki, o testler çöpten de toplanıyormuş!
Kağıtlar satılıyor, testler barakaya götürülüyor.
Akşam, gaz lambası eşliğinde testler çözülüyor. Sabah yine çöp...
Çözülen testler atılmıyor, saklanıyor.
Neden mi?
Çünkü bunlar kolay elde edilmedi, bunlar için büyük uğraşlar verildi.
***
Recep, Ortaöğretim Kurumları Sınavı’nda 490 puanla Şanlıurfa’daki TOBB Fen Lisesi’ni kazanmış. İl genelinde 213. olmuş. Recep, Türkçe, Sosyal Bilimler ve Fen Bilimleri testlerindeki tüm soruları doğru yanıtlamış. İngilizce’de 2 yanlışı, 3 boşu var. Matematik testinde sadece 1 yanlış yapmış. Başarısını çöpten topladığı kâğıtlara bağlıyor Recep. Çünkü o ve Hamza, Urfa’daki diğer arkadaşları gibi çöpten topladıkları test kitaplarındaki soruları çözerek kazanmışlar sınavı. Hamza da, Şanlıurfa Anadolu Lisesi’ni kazanmış.
***
Sınavı sevincini, kaldıkları barakanın üstüne kazandıkları okulun adını yazarak kutlamışlar. Recep, “Matematik öğretmeni olmak istiyorum. Çöplerden pek çok test kitabı topladık. Urfa’ya dönüşümüzde okulumuza götürdük. Arkadaşlarla birlikte bu kitaplardan çalıştık. Okuldaki arkadaşlarımın koşulları bizden farklı değil. Pek çok arkadaşım sınavı bu şekilde kazandı” diyor.
***
Evet, sevgili dostlar; durum böyle...
Ben rehberim, bu çocuklar da benim rehberim; ben onları örnek alıyorum...