Kadınlar neden seks yapar?

2 Ekim 2009

İngiltere’de yaşayan arkadaşım Seda bana ara sıra oralardan dedikodular yollar. Ama bu hafta dedikodu yerine arkadaşları arasında popüler olan bir kitabın özetini yollamış. Adı “Kadınlar Neden Seks Yapar?”. Önce pek ilgimi çekmedi. Tam “Neden olacak aşktan” deyip kapatmak üzereydim ki gözüm 237 rakamına takıldı. Bir baktım ki kitabın iki psikiyatrist yazarı Cindy Meston ve David Buss, binden fazla kadına sorarak kadınların neden seks yaptığıyla ilgili tam 237 neden çıkarmış.
İşte ilk başta aklıma gelmeyen ama okudukça “Doğrudur” dedirten kadınların başlıca seks yapma nedenleri: İntikam almak... Kendine iyilik yapan bir adamla ödeşmek... Başkasıyla olarak sevgiliye kendini kötü hissettirmek... Sevmediği bir kadının erkeğiyle yatarak kadının canını yakmak... Para... Uyuşturucu...Terfi... Sevgiliyi kıskandırmak... Sevmediği birine hastalık bulaştırmak... Aşkını göstermek, kendine âşık etmek, kendine âşık kalmasını sağlamak... Sevgilisinin seksi başka kadınlarda aramasını önlemek... Karşısındakine acımak... Kendine beğendiği bir ayakkabıyı, çantayı veya elbiseyi aldırmak... Ağrıyan yerlerini unutmak... Kendini seksi ve arzulanabilir hissetmek...
Liste uzayıp giderken düşünüyorum:

Yazının Devamı

Köprüdeki U2 konseriyle ülke kalkınır

25 Eylül 2009

Haberleri duymuşsunuzdur Devlet Bakanı Egemen Bağış dünyaca ünlü müzik grubu U2’nun solisti Bono’yu konser için İstanbul’a davet etmiş. Üstelik “Eğer İstanbul’a gelirseniz size söz veriyorum, bu konseri Doğu’yla Batı’yı birleştiren Boğaziçi Köprümüz üzerinde vereceksiniz” demiş. Gerçekten müthiş bir fikir (!)
Boğaziçi Köprüsü’nden günde ortalama 100 bin araç geçiyormuş. En iyi niyetli hesapla her arabada sadece iki kişi olsa bu 200 bin İstanbullu eder. Herkes bilir. Bu 200 bin İstanbullu için ortalama bir günün en büyük işkencesi o köprüde trafiğe yakalanmaktır. Şimdi öyle bir gün düşünün ki Boğaziçi Köprüsü kapanmış olsun. Boğaziçi Köprüsü’nü kullanamayacak olan 100 bin aracın zaten normalde ikinci köprüyü kullanan diğer 100 bin araca eklendiğini hayal edin. Trafiğe kapalı yolların sıkışıklığına bir de ikinci köprü sıkışıklığı eklenince oluşacak kaosu, trafik çilesini hatta cehennemini hayal edebiliyor musunuz?
Ama madalyonun öbür yüzünde Boğaziçi Köprüsü’nde verilen böyle bir konserin Türkiye’ye sağlayacağı paha biçilmez PR ve reklam getirisi var. Düşünsenize tüm dünya bu konseri konuşur. Bu konser tüm ekonomik krizlere iyi gelir, sakinleştirir. Birisi bir şehrin can damarı

Yazının Devamı

Pınar Altuğ’a acıyamayanlar el kaldırsın!

18 Eylül 2009



Ev alma konusu hayatımın önemli yerine yerleştiğinden beri Milliyetemlak.com, Hürriyetemlak.com ve Sahibinden.com sitelerini ezberledim. Satılık ilanı asılı o kadar çok ev gezdim ki İstanbul’da gezmediğim tek ev sizinki olabilir.
Malum ev satın almak zor iş. Üstelik sadece maddi zorluğundan da bahsetmiyorum. İnsanın kafasındakine göre bir ev bulması hayallerinin gerçekleşmesi demek. Benim kriterlerim belli. Ara kat olsun, mutfağı büyük olsun, merkezi olsun ve çocuklarımın iyi yetişimine uygun bir muhitte olsun. Çocuklarım dediğime bakmayın henüz evli bile değilim (gerçi bu yeterli bir açıklama olmadı keşke kısaca henüz çocuğum yok yazsaydım!). Ama ev almak işte böyle bir şey. Anı düşünme lüksünüz yok. Geleceği de düşünmelisiniz. Nasıl şimdi havalar güzel kış gelince ısınabilecek miyim ya da çatısı akacak mı gibi detayları düşünüyorsanız çocuklarım olursa bu evde rahat edebilir miyim, bu muhitte gönül rahatlığıyla sokağa bırakabilir miyim vs. gibi detayları da düşünmelisiniz.
Şimdi sorarım size Pınar Altuğ, popüler ve gözde bir semt diye Bebek’ten bir ev alıp bu eve 1 milyon dolar gibi astronomik bir rakam öderken sizce geleceği de düşünmüş mü? Bebek’teki o evin o kadar

Yazının Devamı

Zeki Müren’in hiç yayınlanmamış şarkıları geliyor

11 Eylül 2009

En son ne zaman bir albümü dinlerken tüylerim diken diken olmuştu? Ya da en son ne zaman bir sanatçının sesini bu kadar özlemiştim? 13 yıl olmuş o öleli. Halbuki dün gibi acı haberi duyduğumuz. Hayır, sadece ölüm yıldönümü yaklaşıyor diye değil bu duysallığım. Duygusalım, çünkü mucize gibi bir şey oldu bugün. Sanki o hiç ölmemiş gibi... Sanki bunca zaman Bodrum’daki evinde saklan-mış, dinlenmiş gibi... Sanki bunca zaman sonra üzerinde resmi olan yepyeni bir albümün arkasında bize “ceee” diyerek sürpriz yapıyor gibi...
Bugün bir telefon çaldı. Bir randevu ayarlandı. Ve ben kendimi Zeki Müren’in şimdiye kadar yayınlanmamış kayıtlarından oluşan bir albümü dinlerken buldum. Sanat Güneşi’mizin 1952-1984 yılları arasında söylediği ve hiç yayınlanmamış kayıtlarından oluşan “SAKLI KAYITLAR” adlı özel bir albüm , Universal Müzik Taxim Edition ve Bayar Müzik katkılarıyla karşımdaydı.
Tüm emeklere değmiş
Albümün oluşumu sanatçı Muzaffer Özpınar’ın, Zeki Müren’in sahnede ve evinde prova yaparken çekilmiş kayıtlarını Burhan Bayar’a değerlendirebilmesi amacıyla vermesiyle başlamış. Sonrasında eser sahiplerinden izin alınması ve yasal konuların halledilmesi gibi bürokratik işlemler

Yazının Devamı

İftar Müslümanı ünlüler

4 Eylül 2009

Bendeniz mübarek ramazan ayını heyecanla bekleyenlerdenimdir. İbadet etmenin verdiği dayanılmaz mutluluğun dışında ailecek ya da dostlarla topluca oturulan iftar sofralarına da ayrıca hayranım. Ama ben bu duygular içindeyken hemen hemen her şeyi sömüren ünlüler bu kutsal duyguları ve ayı da sömürüyor.
Siz de biliyorsunuz aslında her ramazan ayı aynı hikâye baştan yazılıyor. Bir ünlü veya bir kurum bir iftar yemeği düzenliyor ve toklar biraz daha doymak, bu fırsattan istifade ederek bir kez daha gazetelerde görünmek için o geceye katılıyor.
Mesela geçenlerde Türk Böbrek Vakfı’nın düzenlediği iftara futbolcu Arda Turan ve Mehmet Topal, şarkıcı Betül Demir, Elif Karlı, Linet, Nadide Sultan, Doğuş ve Nazan Şoray, sunucu Saba Tümer ve Vatan Şaşmaz, oyuncu Paşhan Yılmazel ve Burak Hakkı, manken Ece Gürsel gibi tanınmış isimler katılmıştı. Hafta başında arkadaşlarına bir iftar yemeği veren Serpil Çakmaklı’nın ise Nilay Dorsa, Bora Gencer ve Tan gibi ünlü davetlileri vardı. Bu davetlerle ilgili haberleri okur, fotoğrafları incelerken aklımda şu sorular geçiyor: Açların değil tokların doyduğu bu iftar sofralarında gerçekten oruç tutan kaç kişi oluyor acaba? Ya da o beş yıldızlı

Yazının Devamı

Evlenmeden önce mutlaka!

28 Ağustos 2009

Âşığım, seviyorum ve (sanırım) evleneceğim. Ne zaman belli değil, nerede belli değil ama evleniyorum işte. 26 yıllık ömrümde bu sözcük ilk defa dudaklarımda ve aklımda. Bir yandan bu durum ödümü koparırken diğer yandan inanılmaz hoşuma gidiyor. Dün tam da bu duyguları yaşarken önümde açık olan Google sayfasına “Evleniyorum” yazıvermişim. Google ne cevap verse beğenirsiniz? “Ben Evleniyorum Demeden Önce!” adlı bir makale. Hem de ilk sırada, tam gözümün içine girecek yerde. Tabii hemen açtım.
Psikiyatri Uzmanı Sabri Yurdakul’dan alıntı yaparak bir yazı meydana getirmişler. Uzman severek evlenen pek çok kişinin bir süre sonra eşini yanlış tanıdığından şikâyet ettiğini söylemiş. Bunun olmaması için de bazı önerilerde bulunmuş. (İşte bomba burada patlıyor.) Eğer sitede yazılanlar doğruysa Yurdakul öncelikle “İdeal eş adayı öfkelenmeden konuşabilmelidir” demiş. Bitmedi. Uzman ayrıca “Kendi bildikleri kadar eşinin söylediklerine de değer vermelidir. Ama her yapacağını ona danışmamalıdır” demiş. Bu dengeyi kurabilecek ve sinirli olmayacak bir erkek arayın diyor yani. Ama bu kadar da değil bir de “İdeal eş tartışmalarda sesini yükseltmemeli ve kırıcı olmamalı” demiş. Yani bir de

Yazının Devamı

Ünlü çocuklar soru sormaya başlarsa...

21 Ağustos 2009

Bir çocuk ne zaman sorular sormaya başlar? “Anne bu ne? Baba kuşlar nasıl uçuyor? Anne sen uçabilir misin? Baba biz niye uçamıyoruz?..” Söylesenize. Bitmek bilmeyen o sorular ne zaman başlar bir çocuğun hayatında?
Benim çocuğum yok. O yüzden bilmiyorum. Ama herkes gibi ben de bir zamanlar çocuktum, hatırlıyorum. Anneme babamın onun ilk sevgilisi olup olmadığını sorduğumu oldukça net anımsıyorum. Ona babamla neden kavga ettiklerini ya da, babamın onu hiç aldatıp aldatmadığını sorduğumu da öyle.
Annem hep yaşıma göre en uygun cevapları verirdi. Duymaya hazır olmadığım konularda üstü kapalı bir şeyler söyleyip geçiştirirdi mesela. Şanslıydı. Çünkü Google’a girip doğru söyleyip söylemediğini kontrol edemezdim. Bunun başlıca iki nedeni vardı. Birincisi (1998’te kurulduğunu düşünürsek) Google o zamanlar yoktu.
İkincisi ise olsaydı bile annemin ya da babamın Google’da kayıtlı olabilecek gibi bir hayatları yoktu. Ama Okan Bayülgen’in var. Nurgül Yeşilçay’ın, Bergüzar Korel’in, Kaya Çilingiroğlu’nun, Gül Gölge’nin ve Mustafa Sandal’ın da var. Ve tüm bu ünlülerin yaşı geldiğinde kendilerinin ve ailelerinin hikâyelerine Google’da bakabilecek/bakacak çocukları da var.
Biliyorsunuz.

Yazının Devamı

Ne Hıncal Uluç ne de Ayşe Arman aşktan anlıyor!

14 Ağustos 2009

Bitmiyor. Sanki hiç de bitmeyecek. Bu konuda bir şeyler yazmayan bir ben kalmıştım sanırım, alın işte ben de patladım. Patladım ama 71 yaşındaki Halis Toprak’ın 17 yaşındaki Nazlıcan ile evlenmesine değil bu konu üzerinden aşk tartışması yapılmasına! Sonra da lafın “aşk varsa sorun yok”a gelmesine...
Biliyorsunuz herkes yerden yere vurdu kendinden 54 yaş küçük biriyle evlenen Toprak’ı. Mesela Ayşe Arman. Ama ünlü iş adamını savunanlar da yok değildi. Mesela Hıncal Uluç. Sonra bu iki karşıt görüş birbirlerine gönderme yapmaya başladı köşelerinde. Uluç, Arman’ı bu evlilikteki aşkı görememekle suçladı. Arman ise “Ben sordum, kendi âşık değilim dedi” diye yazdı. Yani biri Toprak çiftinin arasında aşk var dedi diğeri yok. Sonra da kendilerine göre aşkın tanımını yaptılar. İşte o noktada koptu bence her şey. Çünkü aşk sözlükten bakılıp ne olduğu anlaşılabilecek bir şey değil. Aşk herkesi aynı siluette bulacak değil... Çünkü aşk ortak noktada buluşabilinecek bir kavram değil!

Birbirini tutmuyor
İddia ediyorum aşkla ilgili tüm yazılarında bu hissi yerlere göklere, kurallara kanunlara sığdıramamalarına rağmen ne Hıncal Uluç ne de Ayşe Arman “aşk” nedir biliyor! Hatta hiç kimse

Yazının Devamı