BEYOĞLU’NDA KÜÇÜK MEYHANE

11 Ekim 2015

Beyoğlu, tarih boyunca hep İstanbul’un meyhaneler mahallesi oldu. Pasajlarıyla yollarında ve çıkmaz sokaklarında birçok çalgılı içkili lokantaya yıllardır kucak açtı. Bunlardan bir kısmı neredeyse yarım asırı devirmiş ve müdavimleriyle yoluna devam ediyor. İşte bu yolda gidenlerden bir tanesi de ‘Küçük Meyhane.’

Bu şirin mekanın müşterileri büyük çoğunlukla üniversite öğrencileri, memurlar, sanatçılar, gazeteciler, reklamcılar, mühendisler ve genç entellektüeller.

Benzersiz lezzetlerin adresi

Elif’in mutfağı, bir meyhanenin olmazsa olmazı olan her şeyi barındırıyor. Topikten cevizli pancara, Girit ezmesinden tirkaftoriye, marikadan midyeli lahana sarmaya kadar seçkin ve klasik lezzetler burada. Ama ıspanak topu, Balkan cadısı, hardal soslu somon lokum, balık pastırması, cevizli nar salatası, zahterli Antakya zeytin salatası gibi kolay kolay bulamayacağınız ve bazıları yüzde 100 Elif’in yapımı olan benzersiz lezzetler de menüyü başkalaştırıyor.

Adaçaylı sigara böreği ya da İstanbul’da bulabileceğiniz en dolgun iç malzemesiyle, neredeyse ana yemek gibi alabileceğiniz paçanga böreği, Küçük Meyhane’yi farklı kılan lezzetlerden.

Elif’in bir gün önce aldığı sipariş üzerine

Yazının Devamı

BODRUM’UN HAZİN BAYRAMI

4 Ekim 2015

Bu yıl ikinci bayramı Bodrum’da geçirdim ama ilki gibi mutlu değildi maalesef. Arefe günü haberli olarak bastıran ve sele dönüşen yağmur, Bodrum’u adeta yangın yerine çevirdi.

Şehirde bir anda derin bir sessizlik ve çaresiz insanları görmek hakikaten başta beni, sonra ellerinden hiçbir şey gelmeyen, üzerlerine geçirdikleri naylon torbalarla sağa sola koşturan tatilcileri çok üzdü. Ertesi günkü manzara; hepimizin televizyon ve gazetelerde izlediği vahim bir tabloydu. Bekir Sıtkı Erdoğan’ın dediği gibi:

“Sustu Another Life gazinosu

Sustu şarkılar,

Paletimde renk sustu, fırçamda şekil

Ve bu gece ilk defa şimal körfezinde

Sustu Peramos’un mazgallarından

Şehre pancur pancur dökülen arya” şeklinde idi.

Yazının Devamı

İstanbul'a 'trilye' geliyor

27 Eylül 2015

Cadde yazarları Reha Arar ve Süreyya Üzmez, yeme - içme üzerine keyifli bir sohbet yaptı. Üzmez, İstanbul’da açacağı ‘Trilye’ adlı yeni restoranından bahsetti

- Sizi tanıyabilir miyiz?

Türk Silahlı Kuvvetleri’nde uzun yıllar yeme - içme işinde çalışmış, 29 yıl 6 ay üzerinden emekli olmuş emekli bir subayım. Emekli oldum demiyorum; iş değiştirdim diyorum. Sektöre küçük yaşlardan beri ilgim vardı. İlk balık merakımıysa rahmetli anneannem bende uyandırdı, altı yaşındayken Ezine’nin paslı peynir tenekelerinde bana lakerda ve tuzlu sardalya yapmasını öğretti. Balığı yakalamak, balıkhanede açık artırmayla satmak ve para kazanmak, beni
balıktan koparmadı.

-Kuleli Askeri Lisesi, Harp Okulu ve çeşitli birliklerde görev yaptıktan sonra Genel Kurmay’a geldiğinizi görüyoruz. Orada 9 yıllık bir geçmişiniz var. O yıllarda alanınızda neler yaptınız?

Kara Harp Okulu’nda Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldum. Ege Üniversitesi’nde dört yıl maliye okudum. Emekli olduktan sonra da yabancı bir okulu bitirdim. Hâlâ öğrenim alıyorum.

Bir gün Ankara’ya Amerikan Savunma Bakanı Yardımcısı gelmişti ve onun levrek sevdiğini öğrenmiştim. Karadeniz’de balığı tutturdum. O

Yazının Devamı

CADDE ARTIK KIBRIS’TA

20 Eylül 2015

Milliyet Cadde, hayatımın son 15 yılını geçirdiğim, kuvvetli, eskimeyecek dostlar edindiğim ikinci vatanım Kuzey Kıbrıs’ta da günlük olarak yayın hayatına başladı. Ve artık siz Lefkoşalı, Girneli, Güzelyurtlu, Magosalı, İskeleli dostlarım ve sevenlerim günü gününe beni okuyacaksınız.

Aramızdaki köprü, çoğu güneşli pazar sabahları oluşacak. Artık e - mailimden gelen o güzel hatırlatmaları ve eleştirileri hafta sonları daha yoğun olarak izleyebileceğim.

Aslında bu serüven epeyce uzun süre önce başladı. İki yıl önce bir bayram zamanı, aziz kıymetli dostum Erdoğan Demirören, Kıbrıs Merit Crystal Cove Hotel’de beni ziyarete geldiğinde serzenişte bulunmuştum.

Ottoman Restaurant’daki sohbetimizde, günlük olarak Milliyet gazetesini okuyamadığımı, internet gazeteciliğinin beni yeterince doyurmadığını ve arzumun alıştığım gazeteyi aynı gün elime almak olduğunu vurguladım.

İlave olarak da otel misafirlerimin de duygularının bu yönde olduğuna değindim ve sözü de kendisinden sevgili Sefa Karahasan’ın yanında aldım. Bu haftaki yazım da işte bunun sonucunu görmenin sevincinden doğdu.

Türkler için Kıbrıs’a gitmek

Aslında Kıbrıs, Türkiye’de yaşayanların yurt içi gibi gidip

Yazının Devamı

PARİS RÜZGARI...

13 Eylül 2015

Her mevsimde Paris başka güzeldir. Bu muhteşem şehrin misafirleri aylara göre değişiklik gösterir. Bunun en belirginleri ağustos ayının en çok İtalyanlara ait olması, kuzey ülkelerinde yaşayanların mevsim nedeniyle kış aylarında Paris’i gezmesi, Japonlar’ın ise 365 gün Paris’i sevmesi gibi. Geriye kalan günlerde de gelmeme sebebi vergi ödeme, sağlık kontrolü ve seçim olmasıdır.

Bu hafta size klasik lirik müzik, gastronomik yemek ve eğlence üçlüsünü barındıran bir mekandan bahsedeceğim.


Bel Canto 18. Yüzyıl’da Milano’daki ünlü katedralin iç mimarisi örnek alınarak inşa edilen, balkonlu yuvarlak merdivenleri olan aynı stilde döşenmiş bir yemek, dans salonuyla birlikte şık masalar, loş bir aydınlatma, sanatçı zarafetiyle davranan garsonlar, piyano eşliğinde yemek yenilebilecek bir mekan.


Yazının Devamı

BODRUM’DA 365 GÜN 24 SAAT LEZZET

30 Ağustos 2015

Bodrum Türkbükü’nde bu yaz yine bazı mekanlar kapanmış, yerlerini yeni markalara bırakmış... Bunlardan biri de Pitahaya... Sektöre iki yıl önce Bodrum Gündoğan’da açtığı otel kompleksiyle girmişti Pitahaya. Şimdi sınırlarını aştı, çıtayı iddialı bir tarzda yükseltti. Türkbükü sahilinde 12 ay 24 saat açık bir kompleks yarattı. Sabahları misafirler şezlong rezervasyonuyla güne başlıyor. Ardından gelsin muhteşem kahvaltı ve mega yat seyri... Öğle saatlerinde salata, ızgara, pide, hamburger veya Pitahaya ev mantısı, güneş, kum, deniz üçlüsü eşliğinde sunuluyor. Gün batımına yakın, şezlonglar yerini beyaz örtülü, mumlarla süslü şık masalara bırakıyor.

Gecenin tadı patlıcanlı turşu

Müzik ve yemek burada Süleyman Sazak’a emanet... Dekorasyonda, açıkçası her yerde Mine Onay’ın izlerini görmek mümkün. Her noktada eski, yeni kullanılan miadı geçmiş bir obje var. Lambalı radyodan, manyatolu telefona kadar...

Akşam faslı ise oldukça gizemli... Cadde piyasasına hakim Harun Şef’in masadaki eşrafın kendilerine özel bardaklarıyla içkilerini yudumlayıp Bodrum hayatını kritik etmeleri...

Bir bakıyorsunuz aralarda şef, Harry’s bar usulü tadımlık bir şeyler gönderiyor masaya. Kıyının ilk misafirleri

Yazının Devamı

CANNES OLMUŞ ‘ARAPCANİSTAN’

23 Ağustos 2015

Akdeniz’in en gözde beldesi; Cote d’Azur’un merkezi, film festivallerinin odağı, en ünlü moda defilelerinin vazgeçilmezi Cannes... Bu muhteşem yer, temmuz ve ağustos aylarında kabuk değiştiriyormuş da ben bilmiyormuşum. Hayıflandım mı? Hayır sevindim, keşke şahit olduğum ‘Arapcanistan’ı görmeseydim.

Bir toplantı nedeniyle günlük en küçük odasına bin 300 euro ödeyerek kaldığım, bölgenin en eski otellerinden Carlton’ın terasındayım. Görme alanımdaki 24 mega yatı seyrediyorum. Etrafım dolu, herkes Arapça konuşuyor. Otel personelinin çalışma şartları zorlaşmış ve yavaşlamış... Sebep, vücut dilini kullanmak zorunda kalmaları...

Büfeye bakıyorum, neredeyse kruvasanın yerini lavaş ekmeği, rokforun yerini otlu peynir almış. Bildiğiniz büfe oryantalleşmiş.

Otomobil fuarı gibi!

Gece asansörle odama çıkarken, gözüm kabindeki duyuruya takılıyor. ‘NOURA (Avrupa’nın en ünlü Lübnan lokantası) 1 Temmuz - 6 Eylül arası otelimizde açılacak.’ O muhteşem denize nazır, yılların Fransız lokantası olmuş Arap lokantası... Müziğiyle, nargilesiyle, yemekleri ve içecekleriyle... Plajların ve otellerin bulunduğu bulvar, dünyanın ünlü otomobil fuarlarında görebileceğimiz özel yapım araçlarla dolu. Özel bir

Yazının Devamı

DÜNYA MARKASI OLMA YOLUNDA

16 Ağustos 2015

İstanbul’un kolyesi, güzel Boğaziçi’mizi her geçen gün yeme, içme ve eğlenme mekanları süslemeye devam ediyor. En hoşuma giden, son yıllarda bu konuda Avrupa’yla yarışır seviyeye gelmemiz, hatta onları geçmemiz.

Geçen hafta Cote d’Azur’dan döndüğüm gece ayağımın tozuya Arnavutköy Sur Balık’a yolum düştü. Son zamanlarda mekanın işletmecisi Zeki Tasarsız’ın yeni girişimlerini duyuyordum...

Yaptığı akvaryumlarda son trend olan kabuklu deniz ürünlerini bulunduruyor ve canlı canlı misafirlerine sunuyor, bir de İran’da kendi markasıyla havyar üret- tirmeye başlamış.

Şantiye müdürü gibi

Son bir yıldır hakikaten çok yenilik yapmış, menüyü değiştirmiş... Muhteşem manzaralı bir teras açmış ve mekan beş kat olmuş. Restoranı ziyaret ettiğim akşam hafta içi olmasına rağmen 500 kişilik bir misafir ordusu mutlu mesut servis alıyordu. Doğrusu bütün gece izledim ve Zeki’yi bir köprü inşaatının şantiye müdürüne benzettim.

Her an her yerde tek aracı bir seyyar telefon... Rezervasyon için arayan müşteriye bile o cevap veriyor, yan masaya gelen ahtapotun pişme derecesiyle ilgili not alıyor.

“Ahmet Bey rakısını öyle içmez, ehli keyif getirin” diyor tek kişilik dev ordu.

Masaya oturunca sızma zeytinyağı içe

Yazının Devamı