Reha Arar

Reha Arar

reha.arar@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İstanbul’un kolyesi, güzel Boğaziçi’mizi her geçen gün yeme, içme ve eğlenme mekanları süslemeye devam ediyor. En hoşuma giden, son yıllarda bu konuda Avrupa’yla yarışır seviyeye gelmemiz, hatta onları geçmemiz.

Geçen hafta Cote d’Azur’dan döndüğüm gece ayağımın tozuya Arnavutköy Sur Balık’a yolum düştü. Son zamanlarda mekanın işletmecisi Zeki Tasarsız’ın yeni girişimlerini duyuyordum...

Yaptığı akvaryumlarda son trend olan kabuklu deniz ürünlerini bulunduruyor ve canlı canlı misafirlerine sunuyor, bir de İran’da kendi markasıyla havyar üret- tirmeye başlamış.

Haberin Devamı

Şantiye müdürü gibi

Son bir yıldır hakikaten çok yenilik yapmış, menüyü değiştirmiş... Muhteşem manzaralı bir teras açmış ve mekan beş kat olmuş. Restoranı ziyaret ettiğim akşam hafta içi olmasına rağmen 500 kişilik bir misafir ordusu mutlu mesut servis alıyordu. Doğrusu bütün gece izledim ve Zeki’yi bir köprü inşaatının şantiye müdürüne benzettim.

Her an her yerde tek aracı bir seyyar telefon... Rezervasyon için arayan müşteriye bile o cevap veriyor, yan masaya gelen ahtapotun pişme derecesiyle ilgili not alıyor.

“Ahmet Bey rakısını öyle içmez, ehli keyif getirin” diyor tek kişilik dev ordu.

Masaya oturunca sızma zeytinyağı içerisinde ayrı ayrı tabaklarda taze ceviz ve organik yeşil zeytin geliyor. Siz Arnavutköy İskelesi açıklarına yanaşmak için bekleyen rengarenk ışıklarıyla devasa, eski adıyla dolmuş yeni adıyla davet motorlarını seyrederken masanız donatılıyor. Nelerle mi?

Envai çeşit meze var

Favorim olan avokadolu karides sosu eşliğinde, fesleğenle bezendirilmiş levrek... Tabii haliyle ahtapot salata...

Bir Sur klasiği olan patlıcan salata, tarama ve yanında envai çeşit meze. Eskiden bir tepsiydi şimdi neredeyse iki olmuş, sıcaklardaysa tel kadayıfa sarılı karides altın sarısı renginde ve kıtır kıtır.

Kalamar ızgara, tadılması gereken levrek dolma, hem de gayet uygun boyda iki ağızlık, taze mantarla doldurulmuş midye tavayla Marmara’nın küçük balıkları.

Büyük balıklara gelince, tek tek yazmamın faydası yok. Denizlerimizden çıkan taze balıklar... İnşallah Zeki bu konudaki namını hep sürdürür ve üç tarafı denizlerle kaplı güzel vatanımın balıklarını masamıza koyar, ithal balıkları bize yedirmez.

Haberin Devamı

Bu kandırma siyasetine de ilgili bakanlığın bir çözüm üretmesi, kaçak avcılığı durdurması, trolcülerin yakalanması ve araç gereçlerine el konulup, aparatlarının denize atılıp, teknelerinin satılması caydırıcı olabilir.

Marmara Denizi’ndeki bir adanın geniş bir bölgesi seyre, dalışa ve avlanmaya yasak hale getirilmişti. Aşağı yukarı 10 yıldır o bölgenin etrafında balık kaynıyor.

Demek oluyor ki, üremeye ve gelişmeye duyarlı olma sorumluluğumuz var. O zaman taze balık yiyebiliriz... Yoksa Gana’nın ve Hindistan’ın donmuş balığını yiyeceğiz. İkinci seçenekse balık çiftliklerinde yetişenler.

Sonuç olarak her gün kendini yenileyen Sur Balık artık dünya markası olma yolunda.