Psikolog Bekir Fehmi Örmeci

İHANET-ALDATMA- SADAKATSİZLİK

Birçok evliliğin saman alevi gibi hızla alevlenip yine aynı hızla bitmesinin sebebi evliliklerin genelde aşk ve seksin cazibesi üstüne kurulmuş olmasıdır. Birçok çift aşk ve cinselliğin büyüsüne kapılarak hayatlarının aşkını, beyaz atlı prenslerini bulduklarını düşünerek gözleri kapalı evliliğe koşar. Ama sağlam ilişkilerle desteklenmeyen ve sadece aşk, güzellik, cinsellik üzerine kurulan bu evlilikler aşkın ve cinselliğin sönmesiyle bir süre sonra sarsılmaya başlamaktadır. Sadece aşk, cazibe ve cinsel çekicilik üzerine kurulan bir evlilik, cicim ayları bitip, aşk ve cinsellik cazibesini kaybetmeye, sönmeye başlayınca nasıl ayakta kalabilir? Kalamaz, çünkü evlilik gibi kalıcı ve uzun süreli ilişkilerde güven en önemli belirleyicidir.

Evlilik gibi kalıcı ve uzun süreli evlilikler, ancak karşılıklı güvenin olduğu ilişkilerde ve ortamlarda sürdürülebilir. Güven, sürdürülebilir ilişkilerde önemli bir faktördür ama evliliklerde güveni yok eden, yıkan en büyük tehlike ise sadakatsizliktir.

Sadakatsizlik Güveni, Güvensizlikte Evliliği Yok Eder

Sadakatsizlik ya da aldatma sadece yaşandığı an insanı tatmin eden, ertesi gün hiçbir şey yaşanmamış

Kadınların arkasına saklandığı büyük bir aldatmaca değil midir? Kadın isterse…

Sadece kadın değil herkesin isterse yapamayacağı şey yoktur, burada önemli olan ‘istemek’ ya da ‘istememek’ bütün mesele burada.

Dün istediğini bugün istemiyorum diyebilmek güç müdür, gurur mudur, dik duruş mudur? Yoksa sahtekârlık mıdır? Bunu iyi ayırt etmek gerekir.

Duygusal olarak geçinen, kendini duygusal, romantik, kırılgan canlılar olarak niteleyen kadınlar; kapının birini kapatıp, daha önceki sevgilisinin teri kurumadan diğer bir odaya girebiliyorsa ben kadınların bu ‘duygusallık’ söylemlerini çok inandırıcı bulmam.

Benzer bir davranışı erkek yapsa erkek suçlu, duygusuz, kalpsiz, maymun iştahlı, yalancı vs… sıfatlarla eleştirilir, ama kadın yapınca mağdur edebiyatı ile ihmal edildim, sevdim sevilmedim, elimden gelen her şeyi yaptım, çok sevdim vs…

Tabi bir de kadınlar ilişkilerinde mahremiyet sınırlarına dikkat etmedikleri ve ketum olmadıkları için yaşadığı duyguları, kırılmaları, küskünlüklerini eşi ile paylaşmak, tartışmak, çözüm yolu aramak, düzeltme yoluna gitmek yerine genelde arkadaşları ile paylaşma gereği hisseder.

Bu aşamada eğer kadının çevresinde özelini, üzüntülerini,

Bir şeylerin sorun olduğunu fark edip yeniden başlamak istiyorsanız, önceki seferlerde olduğu gibi dönüp dönüp aynı hataları tekrarlamamak ve aynı yere gelmemek için;

—Suçlu aramak yerine, sorunların kaynağını belirlemek ve sorunları gidermeye çalışmak bu konuda atılacak ilk adım olmalıdır. Amaç bekçi dövmek değil üzüm yemek olmalıdır.

—Eşinize şu anki gözünüzle bakarsanız, eşinizi eski güzelliği ile göremezsiniz, çünkü yaşanılan olumsuzluklar eşinizin, sizin gözünüzde eski cazibesini kaybetmesine neden olmuştur.

O nedenle; madem yeniden başlıyoruz, o zaman en başa dönüp eşinize ilk aşık olduğunuz zamanki gözünüzle bakın, o zaman davrandığınız gibi saygılı, koruyucu, aşk kokan şekilde büyülenmiş gibi bakın, o aşkı yaşayan başkası değil sizdiniz ancak o zaman aradaki farkı, yıpranmışlığı göreceksiniz. O zamanki duygularınızı ve hissettiklerinizi hatırlamak o kadar zor değil, yaşanan olumsuzluklar ve acemice davranışlar o zamanki his ve duygularınızı tozlandırdı, unutturdu ve kalın bir perde indirdi ama şimdi perdeyi kaldırma zamanı.

Şimdi bir süreliğine şu anı unutun ve zamanı geriye saralım.

İlk tanışmanızdaki heyecan, onu görebilmek ve beş dakikada olsa konuşabilmek

Genelde kadınları anlamak zordur denir, ama bu konuda erkekler de kadınlardan aşağı kalır değildir. Kadın doğası gereği daha kibar, zayıf ve hassastır, erkeklerde daha güçlü, dayanıklı ve kabadır diye bilinir ama gerçekte bu ne kadar doğru?

Kadınlar mı anlaşılmaz, tahmin edilemez, yoksa erkekler mi?

İnsanlar dahil bütün hayvanlarda erkekler hayatın amacı olarak gördükleri kadınları elde etmek için büyük efor sarf eder, kur yapar ve kendini dişiye pazarlamak için uğraşır; peki daha sonra ne oluyor da bu kur yapan, isteyen, arzu eden, koşturan, efor sarf eden erkek değişiyor?

-O, kibar romantik, kur yapan erkek gidiyor yerine aşırı gergin, sinirli, bağırıp çağıran, burnundan kıl aldırmayan erkek geliyor. Erkeğin kurlarıyla ikna olan ve kalbini açan kadın bir süre aşkına sahip çıkıyor, mücadele ediyor, erkeğin etrafında dönüyor, ağzının içine bakıyor ve bir umutla ilk tanıdığı zaman ki erkeğini arıyor.

( Burada iki erkek modeli karşımıza çıkıyor:)

1- Nasıl olsa elde ettim, hedefime ulaştım; artık aşka, romantizme ve daha fazla uğraşmama gerek yok düşüncesiyle umursamayan, önemsemeyen, ilgilenmeyen, zaman ayırmayan ilişkinin üstüne yatan erkek modeli.

2- Gerçekten

Erkeklerin bu kadar ilgisini çeken bu konuyu sırası gelmişken biraz açalım.

Evliliklerin dörtte birinin ayrılıkla sonuçlandığı ve yarısından fazlasının mutsuz bir şekilde devam ettiği düşünüldüğünde erkeklerin bu konuda ne kadar yanıldıkları açıktır. Amaç bir kadını elde etmek değil elde tutmak olmalıdır, ancak o zaman gerçek ve kalıcı mutluluklar yakalanır.

Bu istatistiklere dayanarak şu tespiti rahatlıkla yapabiliriz; erkeklerin asıl kaygısı bir kadını elde etmek değil, elde tutmak ve mutlu etmek olmalıdır.

Flörtleriyle, çapkınlıklarıyla gerçek ve kalıcı mutluluğu yakalayabilmiş tek bir kişi bile yoktur.Mutlu yaşayamadıktan veya yaşatamadıktan sonra on tane kadının gönlünü fethetseniz ne anlamı var?

Araştırmalar veya istatistikler bir yana yirmi beş yıllık meslek hayatımda flörtleriyle gerçek ve kalıcı mutluluğu yakalamış tek bir erkek görmedim. Ama eşiyle gerçek mutluluğu ve huzuru yakalamış binlerce örnek mevcut.

Buradaki ince çizgi, haz ile mutluluğun farkını anlayabilmekten geçiyor. O nedenle erkekler, düşüncelerini, enerjilerini saçma sapan flört hayalleri ile harcamak ve nasıl olsa eşim beni seviyor diyerek benim gibi şımarmak yerine eşlerini mutlu etmek için

Bir şeylerin sorun olduğunu fark edip yeniden başlamak istiyorsanız, önceki seferlerde olduğu gibi dönüp dönüp aynı hataları tekrarlamamak ve aynı yere gelmemek için;

Suçlu aramak yerine, sorunların kaynağını belirlemek ve sorunları gidermeye çalışmak bu konuda atılacak ilk adım olmalıdır. Amaç bekçi dövmek değil üzüm yemek olmalıdır.

Eşinize şu anki gözünüzle bakarsanız, eşinizi eski güzelliği ile göremezsiniz, çünkü yaşanılan olumsuzluklar eşinizin, sizin gözünüzde eski cazibesini kaybetmesine neden olmuştur.

O nedenle; madem yeniden başlıyoruz, o zaman en başa dönüp eşinize ilk aşık olduğunuz zamanki gözünüzle bakın, o zaman davrandığınız gibi saygılı, koruyucu, aşk kokan şekilde büyülenmiş gibi bakın, o aşkı yaşayan başkası değil sizdiniz ancak o zaman aradaki farkı, yıpranmışlığı göreceksiniz. O zamanki duygularınızı ve hissettiklerinizi hatırlamak o kadar zor değil, yaşanan olumsuzluklar ve acemice davranışlar o zamanki his ve duygularınızı tozlandırdı, unutturdu ve kalın bir perde indirdi ama şimdi perdeyi kaldırma zamanı.

Şimdi bir süreliğine şu anı unutun ve zamanı geriye saralım.

İlk tanışmanızdaki heyecan, onu görebilmek ve beş dakikada olsa konuşabilmek

Biten bir ilişkinin ardından kafanızda fırtınalar esse de, ne yapacağınızı bilememenin çaresizliği ile bakışlarınız kilitlenmişçesine öylece kımıldamadan sadece bakakalırsınız.

Söyleyeceğiniz onca söz ‘bitti’ kelimesinin ardından boğazınızda düğümlenir. Gözden kayboluncaya kadar arkasından bakar; beyniniz yaşananların gerçek olamayacağını düşünür, sizi teselli etmeye çalışırken, kalbiniz gerçekleri çoktan anlamış ve kanayan kalbin damlaları gözünüzden gözyaşı olarak damlamaya başlamıştır bile.

Bir ilişkide hayatın gerçekleri ve öte tarafta mantık ve duygularınız vardır. Bunları bir arada yürütmek iyi niyetin ötesinde bilgi, tecrübe, biraz sabır ve her şeyden önemlisi bencilce olmayan gerçek bir sevgi ister.

Bazen o kadar güvenir, inanırsınız ki arkanıza bakmadan güvenir, yaslanırsınız; âşık olmanın, aşkın, sevmenin ve sevilmenin keyfini çıkarır, bu mutlulukla şımarırsınız bile.

Bu mutluluğun keyfini çıkarırken; anlık değil ömürlük olması için planlar yaparken ‘güzel bir rüya görürken uykunun ortasında uyandırılmak gibi bir duygu, ne olduğunu bile anlayamadan altınızdaki sandalye hiç beklemediğiniz bir anda çekilir ve siz öylece kala kalırsınız.

Psikolog Bekir Fehmi