Burada çok zor veya uzmanlık gerektiren herhangi bir matematik konusundan bahsetmiyoruz, öyle olsa zaten ülkemizin yarısının değil yüzde doksanının bilmemesi abes olmazdı, ama mevzu olan güncel, herhangi bir bilgi ve beceri gerektirmeyen herkesin minimum zeka ile bilebileceği genel kültür konularından bahsediyor olmamıza rağmen ülkenin yarısının bundan habersiz olması.
Bırakın ülkemizin başkentini bilmeyi, dinozorların hala yaşadığını sanan insanlar bile ülkemizde azımsanmayacak kadar fazla.
Sorun insanlarda mı, yoksa sistemde mi?
İnsanların yarısının bu kadar düşük bir zekaya sahip olamayacağına göre; geriye sistemi sorgulamak kalıyor.
Sistemi sorgulamayı bırakın, eğitim sistemimiz SOS verir duruma gelmiş.
Bir ülke düşünün ki;
İlkokul birinci sınıftan itibaren matematik öğretiliyor ama matematik testlerinde sıfır ortalama,
İlkokul birinci sınıftan itibaren sosyal bilgiler öğretiliyor ama lise mezunları dahil cumhuriyetin ilan edildiği tarihi bilmiyor,
Goji berry son yıllarda ülkemizde de yetiştirlmeye ve kıymeti anlaşılmaya başlanan bir meyvedir.
Burada goji berry ile ilgili herkesin bildiği ansiklopedik bilgileri tekrarlayarak sayfa doldurmak yerine;
Neden Goji berry?
Yapılan laboratuar araştırmaları; goji berry meyvesinin ve bu meyveden elde edilen ürünlerin bir çok hastalığa faydası olduğunu göstermiştir.
Ama burada hepsinden çok daha önemlı bir kaç faydasına değinmek istiyorum,
-İçerdiği güçlü antioksidanlar sayesinde vücudu koruduğu, bağıklık sistemini güçlendirdiği ve yaşlanmayı azalttığı için
( yüksek antioksidan içeren nara göre üç kat, yaban mersinine göre on kat daha fazla antioksidan içermekte)
-Dünyada besin değeri en yüksek meyvelerden biri olduğu ve 19 farklı aminoasit içeren bir protein deposu olduğu için
Cinsel istismar, ruhsal ve fiziksel açıdan henüz cinselliği algılayabilecek, yorumlayabilecek olgunluğa gelmemiş çocuk veya ergenin kendisinden en az 5 yaş büyük bir kişi tarafından cinsel haz amacı ile zorla ya da ikna edilerek olgun bir kişi tarafından cinsel doyum amacıyla kullanılması olarak tanımlanabilir.
Kısaca yetişkin bir kişinin, cinselliği algılayıp yorumlayamayacak yaşta bir çocuk ya da ergeni cinsel doyum amacıyla kullanmasıdır.
Bu tarz bir davranışa cinsel istismar diyebilmek için davranışı yapan kişi ile mağdur arasında beş yaş farkın olması önemli bir psikolojik ve hukuksal kriterdir. İstismarın bütün türlerinde çocuğun rızasının olup
olmadığına bakılmaz.
İstismar, telefon ve sanal tacizden, sözel tacize, teşhircilikten, röntgenciliğe, elle tacizden, dokunmaya, pornografik amaçla kullanmaktan, fuhuşa sürüklemeye ve cinsel ilişkiye kadar uzanan geniş bir yelpazede yer alan kavramdır.
Cinsel istismar; tehdit, utanma, suçluluk, deşifre olma ve çevresel baskı gibi nedenlerden dolayı genelde gizlenmektedir.
İstismar; genelde çevreden veya akrabalardan tanıdık kişiler tarafından yapılmaktadır. İstismarın en kötüsü, travmatik olanı ve çocuğu çaresiz
Dikkat eksikliği; okul başarısı, aile hayatı, sosyal ilişkiler ve benlik saygısı üzerinde olumsuz etkileri olan ve dikkat süresinin kısalığı, konsantre olamama, dikkatini toplayamama, aşırı hareketlilik gibi belirtilerle kendini gösteren nöro- psikiyatrik bir bozukluktur.
Dikkat eksikliği, çocukların eğitimdeki başarılarını düşüren en büyük faktörlerden biridir.
Çocuk ne kadar zeki olursa olsun, çalışkan olursa olsun dikkat eksikliği problemi yaşayan bir çocuk zekâsının ve çalışmasının bire bir karşılığını alamayacaktır, çünkü bu bozukluk, çocuğun bilgileri yeterince algılamasına ve algıladığı bilgileri de öğrenmesine engel olacaktır.
Dikkat eksikliği olan çocuklar;
—Dikkat dağınıklığı özellikle okul hayatının başlamasıyla belirginleşir.
—Bu çocuklar uzun süre yerinde duramazlar,
—Oyun oynayamazlar ve ne yapacaklarını bilmeden amaçsızca hareket ederler.
—Okulla beraber öğrenmeye olan ilginin azlığı belirginleşir,
Neden Bu Kadar Mutsuzuz?
TUİK in yaptığı mutluluk araştırmasına göre insanların % 55 i mutsuz…
Peki, son yıllarda neden bu kadar mutsuz olmaya başladık? Mutlu olmak bu kadar zor mu?
İnsanların, hayatlarının belirli dönemlerinde yaşadıkları sosyal, ekonomik ve sağlıkla ilgili sorunlardan dolayı zaman zaman mutsuz olması normal ve mantıklı nedenlerdir.
Fakat burada vurgulamaya çalıştığımız; böyle makul nedenler olmaksızın insanların kendini mutsuz ve tatminsiz hissetmesi sorunudur.
1-Bu sorunun cevabını daha iyi anlayabilmek için on binlerce yıllık genetik evrimimize baktığımız zaman; sadece yüzyıl öncesine kadar insanlar karınlarını doyurabiliyor, hastalıklardan, savaşlardan ölmüyor ve sağlıklı çocuklar yetiştirebiliyorsa bu onların mutlu olması için yeterliydi.
Ya günümüzde?
Kanser ve Depresyon İlişkisi
Türü, tümörün yapısı ve oluştuğu bölgeye göre değişik isimler alsalar da günümüzde bazı kanser vakaların neden ve hangi sebeplerden ortaya çıktığı hala net olarak açıklanamamaktadır.
Tıbbın ve onkolojinin hem dünyada, hem de ülkemizde bu kadar ilerlemesine rağmen bazı kanser vakalarında nedenler, hala tam olarak açıklanamıyorsa o zaman; kansere neden olduğu bilinen genetik, beslenme ve çevresel faktörlerin dışında kanserin ortaya çıkmasında ve tetiklenmesin de başka nedenlerinde etkili olduğunu ifade etmemiz ve bundan şüphe duymamız yersiz olmayacaktır.
Kansere neden olan genetik, beslenme ve çevresel faktörler gibi herkesin hemfikir olduğu sebeplerin dışında ‘‘fakat çoğu kişi tarafından göz ardı edilen’’ diğer faktörler nelerdir?
Depresif Kişilik Yapısı.
Elbette hayatlarının bir döneminde, zorlu hayat koşulları içinde hepimiz zaman zaman depresif dönemlerden geçmişiz ve depresyonu yaşamışızdır, fakat burada bahsettiğimiz depresyon; hayatları boyunca negatif düşünceleri alışkanlık haline getirmiş ve olumsuz düşünmeyi hayat tarzı, hayata bakış açısı olarak geliştirmiş kişiliklerdir.
Hayatınızın olumsuz gittiği bir dönemi veya bir
Kanser, her şeyden önce adı ile hem hastada, hem de yakınlarında korku ve panik yaratan, hastaların psikolojilerinin ciddi derecede bozulmasına, olumsuz duygu ve düşünce geliştirmelerine neden olan ciddi bir hastalık ve travmadır.
Bu yüzden de kanser hastalarının neredeyse tamamına yakın kısmı başta depresyon olmak üzere tedavi gerektirecek düzeyde ciddi psikolojik bozukluklar göstermektedir.
Otuz yıla yakın bir meslek hayatı olan ve binlerce vaka ve hasta ile çalışmış bir psikolog olarak; psikolojik bozukluklar içinde psikoterapileri belki de en fazla hak eden hasta grubunun kanser hastaları olduğunu söyleyebilirim.
Kanser hastaları; hem tedavi oldukları süreç içinde, hem de tedavi sonrasında bu travmayı daha kolay atlatabilmeleri için psikoterapiler en az tıbbi tedaviler kadar önemli bir yer tutmaktadır.
Kanser psikolojisi (psiko-onkoloji); İnsanların eğitim seviyelerinin artması ile birlikte daha önem kazanmaya ve tedavinin bir parçası olarak görülmeye başlamıştır.
Dünyada ve ülkemizde kanserin tıbbi tedavisinde büyük ilerlemeler kaydedilmesine rağmen kanser hastalarında psikolojinin ne kadar önemli olduğunu anlayan bazı hastaneler dışında kanser hastalarının
Son yıllarda başlayan sakal modası ve sakallı erkek imajı; erkekleri kurtarıyor.
Geleneklerimizde sakal; yaşını başını almış olgun kişilerin yanında, din veya bilim alanında belli bir yere erişmiş insanların kullanmış olduğu bir stildir. Kültürümüze baktığımızda daha on yıl öncesine kadar sakalı genelde ya yaşlı insanlarda, ya din adamlarında ya da belli bir bilim alanında otorite olmuş insanlarda görmekteydik.
Ama malesef; Türkiye'nin başkentini, ya da Kıbrıs'ın nerede olduğunu bilemeyen kişiler sakal bırakarak entellektüel ve karizmatik bir hava oluşturmaya çalışmaktadır.
Sakal; hiç bir entellektüel donanmı olmayan erkeklerde entellektüel bir imaj oluşturmanın ötesinde suratı yuvarlak, yüzü sivilceli veya çukurlar olan erkekleri bile kurtararark erkeklerin can simidi olmuştur.
Tabiki bu arz- talep meselesidir. Sadece görünüme önem veren ve tercihlerini bu yönde yapan bayanların olduğu bir ülkede bu arza, bu talebin olması gayet normaldir.
Keşke ülkemin erkekleri sakalları kadar kafalarının içine, kişiliklerine ve entellektüel gelişimine de önem verselerdi.