Kredi kartları sadece bizde değil, bütün dünyada en önemli ödeme aracı olarak yaygınlaşmış ve yerleşmiştir. “Kart” desek de, sanal olanı, yani fiziken basılı olmayanı, sadece kart numarasından oluşanı da vardır.
Bazı ülkelere girişte gümrük görevlilerinin kendi ülkelerindeki seyahatlerini finanse edecek yeterli mali kaynaklarının olup olmadığı sorusuna karşılık, kişilerin nakit para yerine ceplerindeki kredi kartlarını ibraz ettiklerine de tanık oluyoruz.
Cebimizde onlarca nakit para taşımanın riskini, kredi kartı ile ortadan kaldırıyoruz; nakit paramız çalınca, paramızı “iptal” edemeyiz, harcanmasını engelleyemeyiz, ama kredi kartımız çalınsa hemen bankamızı arayarak iptal edebiliyoruz.
Kredi kartı sözleşmesinin hukuki niteliği hukukçular arasında tartışmalı: “İki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir” diyen de var, “İş görme sözleşmesi veya kendine özgü bir sözleşme” diyen de... Biz hukuki tartışmaları başka bir alana bırakalım.
Limit üzeri harcama
Kredi kartı limiti aslında, gelecekte elde edeceğimiz, belgelendirdiğimiz gelire göre belirleniyor. Limitlerle ilgili çok açık bir yasa kuralı var: 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu md 9. Buna göre, bir gerçek kişinin sahip olduğu tüm kredi kartları için tanınacak toplam kredi kartları limiti, kredi kartının alındığı ilk yıl için aylık ortalama net gelirinin 2 katını, ikinci yıl için ise 4 katını aşamaz. O halde kredi kartı ile aylık net gelirin 4 katına kadar harcama yapmak mümkün.
Kredi kartı borcunun asgari ödeme tutarı, dönem borcunun yüzde 20’sinden aşağı olamaz. Gelirimizin artmasına bağlı olarak kredi kartı limitimiz artabilir. Ancak bankalar bunu kendiliğinden otomatik olarak yapamazlar. Banka ile belirlenen yer ve kanallardan göndereceğimiz genel nitelikteki talimatla periyodik limit artırımı yapılabiliyor.
Aman dikkat edelim; örneğin SMS yoluyla talimat benimsenmişse, bankamızın SMS göndereceği artışına itiraz etmezsek, limit artışı gerçekleşir; ödenmemiş dönem borcunun olmaması koşulu ile!
Kredi kartı limiti, bankamızın bize sağladığı bir avantajdır. Ola ki, bir şekilde limitimizi aşacak şekilde harcama yaptık, limiti aşan kısımdan kim sorumlu olur diye düşünebilirsiniz. Bu konuda başka unsurlarla ilişkilendirilmiş Yargıtay kararları mevcut. Ancak sırf limit aşımı konusu deyince, şahsi görüşüm ve yorumum, elbette limit aşımıyla mal veya hizmet alan kart hamili sorumlu olacaktır, banka değil.
Fakat, kart hamiline limit aşımına giren bir harcama olup olmadığını takip etme yükümlülüğü getirilemeyeceğinden, kart hamilinin iyiniyetli olarak bankanın limit aşımına izin vermeyeceğini varsayacağından hareketle, limit aşımına giren harcamaların tüketici kredisi olarak kabul edilmesi ve Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un hükümlerinden kart hamilinin yararlanması gerekir kanaatindeyim.
Yani kart hamilinden Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’ndaki usul, vade ve faiz oranlarına göre limit aşımına giren kredi kartı borcunun ödenmesi istenememelidir, diye düşünüyorum. BDDK’nın bu konuda bir düzenleme yapması tartışmaları sona erdirecektir.
Taksit neyi değiştirir?
Kredi kartı borcunun 3 ay veya daha uzun süre ertelenmesinin, kart hamili ile banka arasındaki ilişkiyi tüketici kredisi niteliğine büründürdüğünü biliyoruz. Karışıklık olmaması için; bankanın size bir harcamanızı isterseniz 3 veya daha uzun süreli ertelenebileceğine dair mesajı, sadece o harcamayla ilgili olup, diğer harcamalarınız ertelenmediği için, tüketici kredisine dönüşmüş sayılmaz.
Tıpkı bunun gibi, ister bankanın kendi insiyatifi ile, isterse alışveriş yaptığımız banka ve işyerinin anlaşması ile olsun, kredi kartı ile yapmış olduğumuz harcama taksitlere bölünüyorsa, yine bir tüketici kredisinden söz edilecektir. Taksit sayısının hiç önemi yoktur; ister iki taksit isterse 10 taksit olsun, kredi kartı borcu artık bir tüketici kredisine dönüşmüş ve ödeme usulü de TKHK hükümlerine göre tespit edilir.