Vadeli bir ekonomi olan Türk ekonomisinde, vadeli ödeme araçlarından ticari alanda kullanılanın çek, tüketici ve harcama alanında kullanılanının ise taksitli ve ertelemeli alışverişe olanak sağlayan kredi kartı olduğunu belirtmiştik. Bu iki ödeme enstrümanı Türk ekonomisi çarklarının dönmesi için büyük öneme sahip.
Dünkü yazımda kredi fonksiyonu olan çek ve senedin para arzına ve dolayısıyla enflasyona etkisini ekonomi hukukçusu gözüyle değerlendirmiştim. Gelelim kredi kartına...
Kredi kartı ile ödemede ticari kredi kartları da kullanılsa, sayısal ve hacim olarak tüketim ve harcama amaçlı kullanılan kredi kartlarının ağırlığı çok büyük.
Bankaya ödüyoruz
Kredi kartı ile aslında ürün veya hizmeti bugün satın almamıza rağmen bedelini kredi kartının son ödeme günü, satıcıya değil ama bankaya ödüyoruz.
Belki banka hesabınızda satış anında da paramız var ama alıcı olarak ödemeyi, kartın son ödeme gününe öteliyoruz. Banka ile satıcı arasındaki ilişki ve sözleşmeye göre de banka alacağı komisyona göre satış bedelini üye işyeri satıcıya ödüyor.
O halde kredi kartı ile yaptığımız alışverişin ödemesini hemen yapmadığımız ama buna karşılık bir mal veya hizmet satın aldığımız için para arzına doğrudan etki eden bir sonuç doğuyor.
Çünkü, kredi kartı limitimiz kadar nakit paramız olmamasına rağmen, nakit para karşılığı yapılması gereken harcamayı yapabiliyoruz.
Tüketimi kısmak elzem
O halde şu önermeyi kurabiliriz; bir ülke ekonomisindeki para arzına kredi kartlarının toplam limiti kadar kaydi para arzı da dahildir.
Ancak kredi kartı sahiplerinin hepsi kredi kartı limitlerini sonuna kadar kullanacak şekilde harcama yapmazlar.
Örnek verecek olursak, Ahmet Bey’in toplam limiti 200 bin TL olacak şekilde dört bankadan kredi kart olsun. Ahmet Bey bağlamında kaydi para arzı 200 bin TL’dir. Ancak Ahmet Bey aylık toplam 50 bin TL harcama yaptığında, kaydi para arzının sadece kullanılan kısmının enflasyona etkisi olacaktır. Kullanılmayan 150 bin TL’lik kredi kartı limitinin değil.
Kaydi para arzı
Ahmet Bey aylık geliri kadar kredi kartı harcaması yapıp, borcunun tamamını da düzenli olarak ödemesi halinde, açılan kaydi kredi kartı limitinin ne kadar olduğunun hiçbir önemi olmayacaktır, çünkü ortada kullanılmayan, enflasyona sıfır etkisi olan bir kaydi para arzı söz konusudur.
Ancak bildiğimiz gibi, 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu md 9’a göre, bir gerçek kişinin sahip olduğu tüm kredi kartları için tanınacak toplam kredi kartları limiti, kredi kartının alındığı ilk yıl için aylık ortalama net gelirinin iki katını, sonrası için dört katını aşamaz.
O halde bir banka müşterisine, örneğin Ahmet Bey’e aylık gelirinin 4 katı kadar 200 bin TL kart limiti tanıdığında, o kadar da kaydi para arzı yaratmış olmaktadır.
Asgari ödemede artış
Ekonomimizdeki büyümenin üretim ve ihracatan daha çok tüketim ağırlıklı olduğunu sayılar ortaya koymaktadır. Bu da birey olarak kendi tüketimimizi kısmamızın elzem olduğunu, hem mikro hem de makro ekonomik bakımdan ortaya koyuyor.
Ama kredi kartıyla gelirimizin dört katı kadar harcama yapıp, harcamamızın sadece dörtte birini ödemeyerek hem şahsi enflasyonumuzla hem de ülke enflasyonuyla mücadele edemeyiz.
Bu da şunu göstermektedir; hem kredi kartı limitinde azalma hem de asgari ödeme tutarında artış, enflasyonla mücadelenin tüketici ayağında en etkili enstrümanlardan birisi olacak. Cep telefonumuzu 2 yılda bir değiştirmemenin hiçbir olumsuz yanı olmayacaktır. Bu da bizim şahsi enflasyonumuzla mücadelemiz olmalı.
Teşekkür
Rahatsızlığım sebebiyle gerekli cerrahi müdahaleyi bizzat yaparak, 8 cm’lik kesi’ye rağmen bir gün sonra işimin başında çalışmamı sağlayan dostum ve arkadaşım Cerrah Prof. Dr. İbrahim Barut’a, gösterdiği yakın ilgi ve destek için Medicana Sağlık Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Hüseyin Bozkurt’a teşekkür ederim, iyi ki varlar!